Arama

Şiir Nehri -1- [Arşiv] - Tek Mesaj #9568

Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
12 Eylül 2006       Mesaj #9568
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
GÜZ YORUMCUSU


Eylül işte değiştirerek geliyor
Eziyor hırpalıyor sonra da coşturuyor beni
Yeni bir haz olarak hayatın sonbaharında gizli
Sarışınlık kokuyordu diyerek
Daha iri bir nokta koymadan cümlenin sonuna
Nureddin Durman

Neden susayım usta, kırmızı bir gök yağıyor üstüme
Dörtnala içiyorum rüzgârın soğumuş yapraklarını
Göğsümdeki âteş düşüyor soyunmuş dudaklarıma
Savurup atıyorum taflan yemiş çocukları, alnımdan

Yürü yürü çoğalıyor eylül denen yol,
Geçiyor eşiklerden yağmur kokulu iki sevgili
Birdenbire uçuruma düşüyor simyası yalnızlığın…

Islak çöl ıslıkları yapışıyor moraran parmaklarıma
Eylül denen ölüm çiçeğine asılı son nefesim, usta
Kurşun yemiş düşlerden tanıyorum hayalifener çocukları
Sesime katık yaptığım hüznünden, içime batan aşk teknesinin

Çıkarıp atıyorum zehirli çığlıklarını coğrafyamın
Bir sonbahar aynasında unutuyorum yoksulluğumu
Alışıyorum toprağa bulanmış karanlıklara, serin sokaklara…

Hüzün akşamlarında dökülüyor bütün sırlarım usta
Kalbe yıldırım süren hemzemin geçitlerde
Ve ışıktan sesleriyle ölüyor bahçedeki çiçekler
Küskün bir zambak sığınıyor üşüyen dar kapılara

Kapanmış pazarların titreyen meydanlarında yani
Uğultulu bir ihtilal sabahında düşüyorum sayımdan
İçimde kuşların sessizliği, bahçeye koşan korku…..

Ben ölürsem, kim taşıyacak onca gök gürültüsünü
Kim toplayacak uçarı şimşekleri çocukların kalbinden
Kıyılarına vura vura kim yürüyecek lodoslu dalgaların
Devrik sokakların, boynu bükük balkonların ve ağaçların

Lezzetli güz sofraları çekildi kursağımdan usta
Yarıda bırakılmış sevincim yokluk mülkünün yoldaşı
Ateşler içinde yanan güller ve hüzün soluyan kuşlar…

Ölüp ölüp dirildim, yağmurla yıkadılar cesedimi
Sağnak yemiş caddelerde kayboldum, güngörmüş kentlerde
Unuttum gazel bakışını poyraz toplayan sevgilinin
Gözlerinin limanına demirledim intihar yüklü bulutları
Ellerimle topladım dengini yazıklı şarkıların, usta
Ağlayan duvarlara bırakırken muammalı notaları
Küçüldü gözlerim, bildim eylülün sarışın mahzunluğunu

Bir hüzzam şarkı gibi çekildim bütün surlardan
Yarı uçuk çarşılarda dağıldı camdan şarkılarım
Eylülün sırrında kaldı bakışı şefkatin, merhametin
Yokluğu kemiren çocuğun destan okuyan gözleri bir de

Çamur içmiş adımlarım kaçıyor paletlerin ağından
Şimdi sana usta, bu hüzzam şarkıyı bırakıyorum
Hüzün mü? Hâlâ mümkün! Ben çekip gidiyorum…