İSTANBUL’UN FETHİNİN 558. YILDÖNÜMÜ
Sadece Türk tarihinin değil, dünya tarihinin en önemli siyasi dönüm noktalarından biri olan İstanbul'un zihinlerden kazınmak, unutturulmak istenen fethinin üzerinden beş buçuk asır geçti. 558 yıl evvel, büyük asker ve büyük devlet adamı Fatih Sultan Mehmet Han komutasında taarruz eden Osmanlı Devleti Ordularınca 29 Mayıs günü fetholunan İstanbul, o tarihten bugüne, ilki 1918 Kasımında olmak üzere iki defa işgale uğradı.
1. Dünya Savaşı'nın ardından sömürgeci merkezlere bağlı bir donanmanın 1918 Kasımında gelip, topları saraya çevrili halde demir atmasıyla fiilen gerçekleşen ilk işgal, bir başka büyük asker ve devlet adamı Mustafa Kemal Atatürk'ün Anadolu topraklarında şekillendirip komuta ettiği Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından, cetlerine yakışır aynı kahramanlık, aynı bozkurt kararlılığıyla verilen bir kurtuluş savaşıyla yeniden fetholundu, kurtarıldı.
Nasıl ki Fatih Sultan Mehmet Han, büyük projesine henüz başlamışken zehirlenerek katledildiyse, Mustafa Kemal Atatürk'ün de, yine düşman tarafından tertiplenen tıbbi suikastle katledilmesinden hemen sonra, Türkiye'nin "anlaşmalar" yoluyla adım adım sömürgecilere açılmasıyla başlayan ikinci işgal ise, bütün vatan sathında olduğu gibi, İstanbul'da da devam etmekte.
Can ve mal emniyeti içinde yaşanacak tertemiz bir şehir olmak bakımından en fazla bir kaç milyon insanı barındırabilecek İstanbul şehri, 65 yıldır pençesinde kıvrandığı bu işgalin tahribatıyla, mimarisinden ahlakına, insan tipinden nüfus miktarına, tanınmaz haldedir.
Şehir, kaybedilmiş bir askeri savaş sonrasında dayatmayla değil; "anlaşmalar yoluyla", zamana yayılarak adım adım gerçekleşmiş olmasından ötürü, mevcut işgali adeta yasalmış gibi algılayan, işgali bir yaşam tarzı, geçim kapısı olarak benimseyen işbirlikçi yöneticilerin göz yummasıyla, tabiri caizse, eşkiyanın cirit attığı, akla sığmadık maddi-manevi çirkinliklerin özgürce işlenip sergilendiği bir çeşit uluslararası serbest bölge, gazino manzarası arzetmektedir.
Etnikçilik zehiriyle zihinleri bulandırılmış serserilerin saldırısına uğranılmayan bir sokak; taciz edilmeden, laf atılmadan ailecek oturulabilecek bir mekan kalmamış gibidir. Çevresinde uyuşturucunun satılmadığı, öğrencileri kötü yola düşürmeye çalışan soysuzların dolaşmadığı okul adeta yoktur.
İşte bütün bunları görüp, kesin çözümün kılıcını kavrayan Türk Milletinin evlatları, İstanbul'un Türk tarihinden ve yeni kuşağın zihninden kazınmaya çalışılan ilk fethini, pislikten temizlenip, tertemiz kılınacak bütün vatan sathı manasına aynı ata kararlılığıyla anmakta;
"Ya ben İstanbul'u alırım, ya da İstanbul beni!"
Son düzenleyen Baturalp; 31 Ekim 2016 15:57
Sebep: başlık ve sayfa düzeni