Arama


ThinkerBeLL - avatarı
ThinkerBeLL
VIP VIP Üye
6 Temmuz 2011       Mesaj #5
ThinkerBeLL - avatarı
VIP VIP Üye
Sünnet ve Sünnetin Çeşitleri
MsXLabs.org & İslam Ansiklopedisi

Bu kelime, takip edilen yol, ada­let davranış ve gelenek anlamlarına gelir. Dindeki anlamı ise, Peygambe­rimiz Hz. Muhammed’in sözleri ve davranışlarıdır. İslam bilginleri, Sünnet'i,
  • sözlü,
  • fiili,
  • takriri
diye üçe ayırırlar.

1. Sözlü Sünnet (Hadis)
Sünnet'in önemli bir kısmı sözlü olanıdır. Adından da anlaşılacağı gibi, Peygamberimizin sözlerinden oluşur. Bu sözlere Hadis adı verilir. Müslümanlar, "Âlemlere rahmet olarak gönderilen" Hz. Muhammed’in buyruklarını ve tavsiyele­rini büyük bir dikkatle dinlemiş ve on­ların ışığında hareket etmişlerdir. O'­nun sözleri daha sonra ilmi yollarla bir araya getirilmiş ve dünya durduk­ça, değerini koruyacak olan bir bilgi hazinesi oluşturulmuştur.

2. Fiili Sünnet
Fiili Sünnet, Peygamberimizin or­taya koyduğu uygulamaya denir. Söz­gelimi O,
  • "Ben namazı nasıl kılıyo­rum siz de öyle kılın",
  • "Hac ile ilgili yapacaklarınızı benden öğrenin"
bu­yurmuşlardır. İşte bunlar, fiili Sünnet örnekleridir. Namazın farz olduğunu, hangi vakitlerde kılınacağını Kur'ân'dan öğreniyoruz. Ama nasıl tekbir alacağımızı, nasıl rükûa gideceğimizi Peygamberimizin namaz kılışına ba­karak öğrenmek mümkün olmuştur.

3. Takriri Sünnet
Takriri Sünnet'e gelince, bu, Hz. Muhammed’in gördüğü ve işitti­ği bir şeyi ikrar ve kabul etmesidir. Sözgelimi O'nun huzurunda söylenen bir söz reddedilmemiş ise, tasvibden geçmiş sayılır; dolayısıyla benimsene­rek Sünnet kabul edilir.
Ayetleri bize açıklayan, onların hayatımızdaki anlam ve öneminin ne olduğunu bildiren, Hz. Muhammed’dir. O, Kurân'a gö­re yaşamış ve bu ilahi Kitap'ın uygu­lanışını somut biçimde göstermiş ilk insandır. Hz. Muhammed’i Kuran dü­şüncesinin, "ete, kemiğe bürünmüş bir hali" olarak vasıflandırmak müm­kündür. Bu durumda, O'nun sünne­tinin ikinci ana kaynak durumunda olması son derece tabiidir.
Dikkatle­rimizi Peygamberimizin Sünnet'ine çevirmeden, İslam'ı anlamak ve yaşamak elbette mümkün değildi. Bun­dan dolayıdır ki, Yüce Allah şöyle bu­yurur:
  • "Peygamber'e itaat eden, Al­lah'a itaat etmiş olur."
  • "Ey inanan­lar! Allah'a itaat edin. Peygamber'e ve sizden buyruk sahibi olanlara, "Ulül emr'e) itaat edin."
  • "Allah ve elçisi, bir şeye hükmettiği zaman, ina­nan erkek ve kadına artık işlerinde seçim yoktur."
Hemen belirtelim ki, Sünnet yal­nızca Kitap'ta yer alan hükümleri açıklamakla kalmaz; bazı hü­kümler de ortaya koyar. Sözgelimi yırtıcı kuşların etinin yenmesini yasaklayan Sünnet'tir. Müslümanlar Kuran'da haram kılman domuz etini yemedikleri gibi, yırtıcı kuşların eti­ni de yemezler.
Sünnet'in kaynak olduğu üzerin­de dururken, önemli bir noktaya işa­ret etmemiz gerekir. Sevgili Peygam­berimizin her söylediği ve her hareke­ti, din alanıyla doğrudan doğruya il­gili olmayabilir. O da tıpkı hepimiz gi­bi yiyen, içen yorulan ve uyuyan bir insandı. Sözgelimi, O, yemede, içme­de aşırılığa kaçmaz, temizliğe son de­rece dikkat ederdi. Müslümanların da aynı yolu izlemeleri, insan olmanın ve Peygamberimizi sevmenin bir gereği­dir. Fakat Peygamberimizin yediklerini yemenin, içtiklerini içmenin, giydiklerini giymenin Sünnet'le ilgisi yoktur. Bunlar, kişisel alışkanlıklarla, toplumun gele­nek ve görenekleriyle ilgili hususlar­dır. Peygamberimiz, ziraatle, ticaretle veya günlük hayatı ilgilendiren sıra­dan birçok konularla ilgili bazı şey­ler söylemiş ve birtakım uygulamalar­da bulunmuş olabilir. Bunların da Sünnet'le ilgisi yoktur. Söz konusu uy­gulamalar, o dönemde önemli bir ih­tiyacı karşılamış ve günlük hayatı ko­laylaştırmış olabilir. Fakat bugün hangi ağaçlara, hangi aşıların yapıla­bileceğini, hangi suların temiz, han­gilerinin temiz olmadığını hadis ve il­mihal kitaplarına bakarak çıkaracak değiliz. Bunlar bilimin konuları ara­sında yer alan ve dinle doğrudan doğ­ruya ilgisi bulunmayan hususlardır.
Tanrı varsa eğer, ruhumu kutsasın... Ruhum varsa eğer!