Arama

80'li Yıllar - Tek Mesaj #2

TheGrudge - avatarı
TheGrudge
Ziyaretçi
13 Eylül 2006       Mesaj #2
TheGrudge - avatarı
Ziyaretçi
68 kuşağı ve 70 gençliği 'memleketi kurtarma' davaları peşinde koştu, 90'ların gençliği 'kendini kurtarma'nın önemini fark etti!

Gençlik 'birey' olmayı keşfetti

'Çemberimde Gül Oya' adeta kayıp bir kuşağın öyküsünü anlatıyor. 12 Eylül'ün baskıcı ortamında, solda ve sağda politik idealler peşinde koşan genç insanlar oradan oraya savruldu. Günümüz gençleri, anne ve babalarının yaşadıkları bu dramatik öyküleri biraz hayret biraz şaşkınlıkla izliyor. Duygular ve insan tipleri artık oldukça değişti...
Bir televizyon dizisi Türkiye'nin az bilinen ve çokça üstü örtülen bir dönemine yeniden ışık tuttu. Kanal D'de her cuma oynayan 'Çemberimde Gül Oya'. Yönetmen Çağan Irmak'ın bu dizisi, özellikle 40-50 yaş grubundaki insanları çok duygulandırdı. Hatta daha yaşlı olanları da... Çünkü birçok kişi orada kendisinden izler buldu...

80'li yılların Türkiye'si...
12 Eylül askeri darbesinin öncesi ve sonrası...
Kamplara bölünmüş Türkiye...
Kurtarılmış bölgeler...
Paylaşılmış sokaklar...
Bölünmüş aileler...
Fırtınalı aşklar...
Savrulan hayatlar...
İşkence, acı ve ihanetler...
Tam 'dizi film' gibi yıllar...

'Çemberimde Gül Oya'yı izleyen ve o dönemi yaşamış olan birçok kişi bugün ister istemez kendisine soruyor: Bütün bunlar için değer miydi? O işkenceler, acılar, kavga ve nefret boşuna mı yaşandı? Yoksa bugün nostaljik hüzünlerin ötesinde hâlâ bir anlamı var mı?
Belki öncelikle şu saptamayı yapmak gerekiyor: Hızla değişen, hatta çok hızla değişen bir Türkiye ile karşı karşıyayız. İnsanlar değişiyor, anlayışlar değişiyor, politikalar ve idealler değişiyor. Ve tabii ülkenin gençliği de değişiyor.
68 kuşağı adeta bir ihtilal bildirgesi ile büyümüş bir kuşaktır: Atatürk'ün Gençliğe Hitabesi! Bu kışkırtıcı, ateşleyici ve vatan konusunda ciddi bir sorumluluk yükleyen milliyetçi metnin okullarda ezberlendiği yıllarda büyüyenler; sol, Marksist, sosyalist, Maocu düşünceleri bunun üzerine rahatlıkla ketçap döker gibi döküp benimsediler.
Emekten yana olmak, halktan yana olmak, 'Bağımsız ve Sosyalist Türkiye'den yana olmak, ABD emperyalizmine karşı olmak... İnsanların günlük yaşantısını, kaderini, seçtiği safı, okuldaki grubunu, gittiği kahvehaneyi belirleyecek kadar önemli kıstaslardı. Bunlara karşı olmak da önemliydi. Komünizme karşı olmak, solculardan nefret etmek, onlarla savaşmak, milliyetçi, ülkücü gençlerin yaşam nedeniydi... İslamcılık henüz bu kadar güçlü değildi, ama ülkücü milliyetçilik sapına kadar silahlı ve örgütlüydü... Sonradan çek-senet tahsilatına başlayacak kadar yaygın ve organize idi... İşte 80'li yıllar daha güzel bir Türkiye için birbirinden nefret eden bu kampların ve baskıcı devlet mekanizmasının sonunda her ikisini de ezdiği bir kargaşa ortamında yaşandı.

Örgüt, grup ve cemaatler

Evet, politize bir gençlikti bu. Varlık nedenini politik kamplaşmaların rüzgârında buluyordu. Örgütler, gruplar, cemaatler içinde birey olduğunu, insan olduğunu, değer olduğunu hissediyordu. İdealleri, ülküleri, ilkeleri uğruna savaşmanın, çatışmanın yaşamak denen maceranın özü olduğuna inanmıştı...
Yüzlercesi öldü, binlercesi işkencelerden geçti, binlercesi hapishanelere düştü, okulunu bıraktı, geleceğini kararttı, ailesini, belki eşini ve arkadaşlarını bu uğurda terk etti. Büyük bir bölümü 30'lu 40'lı yaşların eşiğinde, adeta hayata sil baştan yeniden başlamak zorunda kaldı...
Ve 90'lı yıllara, 2000'lere gelindiğinde, bu eski kavgalar, eski kamplaşmalar adeta unutulmuştu. Sayfaları yağmurda silinen eski bir defter gibiydi o yıllar...
Günümüz gençliği değişen Türkiye'de tamamen farklı bir atmosferde büyüdü. TV, cep telefonu ve internet 80'li yılların gençliği için bugün 'ileri teknoloji' bile sayılabilir. Ve çoğu kayıp kavgaların, yitik davaların peşindeki ana-babaların çocukları olan günümüz gençliği, artık kendi gerçekliği içinde büyüyor. Keşfettiği en büyük gerçek politik kampların dışında 'birey' olarak büyüme şansı... İlkeleri, idealleri, ülküleri olabilir. Ama bunlar onun mutlaka bir gruba, partiye, örgüte ait olmasını gerektirmiyor. Gençliğin eskisi gibi kitlesel örgütleri de kalmadı. Maç ve konserler dışında gençleri kitlesel olarak bir arada görmek bile zor... Onlar AB'ye aday bir Türkiye'nin ufukları hayli globalleşmiş çocukları... Onları eski kitaplarla kandırmak zor... 80'li yılların ideal uğrunda koşan gençleri ne kadar delikanlıysa, dünya olaylarını cool bir şekilde izleyip, kendi bireysel kurtuluşunu ve kariyerini hesaplamaya çalışan gençler de o kadar delikanlı... Belki en önemli farkları, siyasal heyecanların rüzgârına kapılmayacak kadar bilgili ve 'görgülü' olmaları... Babaları ve analarının anlatılan, anlatılmayan öyküleri yeni kuşak gençlerini 'özgürleştirdi' ise, 80'li yılların gençliğinin çektiği acılar ve verdiği kayıplar pek de boşa gitmiş sayılmayabilir...

70-80 gençliği
  • Politik:Kendini bir siyasi gruba ait hissetmek isterdi. Sağcı-solcu veya bu fraksiyonlardan birine bağlıydı. Politik görüşleri kimliğinin önemli bir parçasıydı. İnançlarını geliştirmek ve karşıt grubu alt etmek için çok okurdu.
  • Örgütlü: Şu veya bu şekilde örgütsel bir bağı olurdu. Örgütte yükselmek kişiliğini kanıtlamanın bir yoluydu. Örgütlerin ilkeleri, gizliliği ve dayanışma kültürü vardı. Bağlılık ve ihanet gibi kavramlar o zamanlar çok önemliydi.
  • Kitlesel: Yaşamı kalabalık grupların ortak hareketlerine bağlı olarak şekillenirdi. 80 öncesi kitle hareketlerinde, 80 sonrası grupların ortak mekânlarında geçerdi. Kendine ait zamanı kullanmak bu kuşak için adeta lükstü.
  • Fedakâr: Dava uğruna bireysel çıkarları ikinci plana atmak, sağda ve soldaki bütün hareketler için istenen ve teşvik edilen bir duyguydu. Birçok genç bu yüzden kendi kişisel yaşamında ağır kayıplara uğradı ve zarar gördü.
  • Aşk: Politik kavgaların gölgesinde ve eşliğinde yaşanan şiddetli bir duyguydu. Bu yüzden evlenen, birleşen veya kavga edip ayrılan çok genç insan vardı. Ölümüne aşkların, sevdaların insanlarıydı onlar. Cinsellik mahcup ve tutuk bir duyguydu.

2000 gençliği
  • Apolitik: Politik kamplaşmaların anlamını yitirdiği günümüz Türkiye'sinde gençler kimliklerini politik görüşlerde bulmuyor. Takım tutma veya sevdiği müzik türü bile kişilik belirlemede daha etkili. Daha az okuyan bir gençlik var.
  • Örgütsüz: Gençlerin bağlı olduğu kitlesel örgütler yok. Partiler bu konuda başarısız. Çevreci vb. dernekler de gençleri biraya getirmekte zorlanıyor. Üniversite ortamlarında sosyal etkinlikler örgütlerin yerini almış durumda.
  • Bireysel: Gençler kendini bireysel özgürlükleri ile tanımlıyor. Kitlesel davranış ve hareketlerden kaçıyor. Orada kendini kısıtlanmış hissediyor. Kendisi olmaya önem veriyor. Ana-baba ve kurumsal ilişkide özgürlük istiyor.
  • Faydacı: Günümüz gençliği için kendi bireysel çıkarı ve hesabı daha önemli. Olaylara ve ilişkilere faydacı bir yaklaşımı var. Kolay ve bol para kazanmak onun için çok önemli bir kriter. Ancak bu konuda asgari enerji harcamaktan yana.
  • Aşk: Değişen ilişkiler kuşağının çocuğu. Ömür boyu aşklar onlara göre değil. Değişik tatları tatmak istiyorlar. Hızlı gelişen ve çabuk biten ilişkiler yaşıyorlar. Uzun vadeli bağlılık sözleri yerine, kısa süreli yoğunluk peşindeler. Cinsellik onlar için doğal bir şey.
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 2 üye beğendi.