Şafiî Mezhebi
MsXLabs.org & İslam Ansiklopedisi
İmam Şâfıî tarafından kurulan fıkıh mezhebidir. Çeşitli fıkıh konularındaki başlıca görüşleri, diğer mezheplerden ayrıldığı noktalar şöyledir:
Mezhebinde hüccet olarak başta kitap ve sünnet gelmektedir. Kitap ve sünnette bulunmayan şeyde hüccet, sahabenin re'yi, yani icmâ'dır. Sünnet, Kur'ân'ı açıklar ve kitaba dayanır. Sahabenin icmâ'ı, kitap ve sünnetten sonra gelir. Bilginlerin icmâ'sıysa, değer bakımından, sahabenin icmâ'sından sonradır. Kıyas, bunlardan sonra gelir ve hakkında nass bulunmayan durumla bulunanın arasında müşterek bir esas mevcut olan bir başka şeyle karşılaştırıp hükme varmaktır. Kitap ve sünnette olmayan, hakkında icmâ bulunmayan, yahut kitap ve sünnette bulunan bir hükümle kıyaslanamayan şeyde müctehit, kendi iyi ve doğru gördüğünü kabul ederek bir re'y beyan edemez.
Şafiî, Hadis taraftarı fukahâdandır. Haber-i Vâhid'i tereddütsüz alır. Bu bakımdan Hanefi fıkhı ile Şafiî fıkhı arasında birtakım meselelerde ayrılık vardır. Şâfiiler daha sıkı görüşlüdür. Hanefilerdeki müsamaha onlarda yoktur. Kadınlara karşı Hanefi ve Maliki mezheplerinden daha sert tutumu vardır (Kadına dokununca abdest bozulur. Zimmiyi öldüren Müslümanı öldürmez). Tekfirde de ileri giderler.
İstihsan'ı ise bir delil olarak kabul etmek istememiştir. İstihsan yapanı, pazarı ve günün fiyatlarını bilmeden malına fiyat koyan tacire benzetmiştir.
Istihsan'a şiddetle karşı çıkan Şafiî, istihsanı kabul etmek, "Bazı meselenin hükmünü şeriat beyan etmemiştir" demek olur fikrini ileri sürer.
İmam Şafiî'nin özelliklerinden birisi de fıkıh usulü ile ilgili buluşlarıdır. Fıkhın kaynaklarım keşfetmiş hüküm çıkarma (istinbat ve istihraç) kaidelelerini ortaya koymuştur.
Hasılı Şafiî, Hanefi fıkhı ile Maliki mezhebi arasında orta bir yol tutuyor. Onun fıkhı düzenli ve belli prensiplere bağlanmıştır. Hanefi mezhebinin birçok görüşlerini kabul etmiştir.
İmam Şafiî, önce gelenler gibi, itikadı meseleler hakkında münazaralar yapılmasını doğru bulmamıştır. Kelâm meselelerini soğuk karşılamıştır.
ken birbirini tekfir etmelerini hoş bulmamıştır. Hatta bir gün kendi evi önünde arkadaşlarının münazara yaptığını duyup dışarı çıkmış. Bir de bakmış ki münazara konusu, kelâmi meselelerdir. Derhal geri evine girmiş. Fakat bu defa da kalbi rahat etmemiş, yeniden dışarı çıkarak arkadaşlarına şöyle söylemiştir:
"Münazara esnasında birbirinize kâfir oldunuz demeyiniz ve fakat hata ettiniz deyiniz."
Şafiî'nin,
"Kelâm ilmiyle uğraşanları deveye ters bindirip aşiret ve kabilelere teşhir etmek gerekir."
dediği de bilinmektedir.
Şafiî mezhebi Mısır'da, Güney Arabistan'da, Doğu Afrika'da, Azerbaycan'da, Şarki Anadolu'da, kısmen Hindistan'da Seylân'da, Endonezya'da, Cava'da, Filipin'de, Malaya'da, kısmen Maveraünnehir'de, Horasan'da yayılmıştır. (Osman Keskioğlu, İslam Hukuku A. Gölpınarlı, 100 Soruda Mezhebler)
Son düzenleyen Baturalp; 20 Kasım 2016 00:58
Sebep: başlık ve sayfa düzeni
Tanrı varsa eğer, ruhumu kutsasın... Ruhum varsa eğer!