Arama


GusinapsE - avatarı
GusinapsE
Ziyaretçi
14 Eylül 2006       Mesaj #4
GusinapsE - avatarı
Ziyaretçi
Kemikler vücudu dışarıdan gelebilecek tehlikelere karşı korurlar, bir takım mineralleri içlerinde bulundururlar,kan dokuları ve kemik iliğini içlerinde bulundururlar, vücutta hareketin sağlanması için eklemleri oluştururlar. Kemik kalsiyum, magnezyum, fosfor ve minerallerin ortaya çıkardığı kristallerden meydana gelir. Kemiklerin yapısında kemik oluşturan ve bunu yıkan hücreler vardır. Doğumdan hemen hemen 25 yaşına kadar kemik yapıcı hücreler etkinlik gösterirken 45 yaşına kadar da aralarında bir eşitlik görülür. Bu yaştan itibaren de yıkıcı hücreler etkinlik göstermeye başlar. Bu nedenle kemikte bulunan mineraller azalır ve bu azalmayla da kemiklerde kırılmalar ortaya çıkartır. Kemiklerde bulunan minerallerin önemli miktarda azalmasıyla osteoporoz meydana çıkar.

Osteoporozun Çeşitleri


Birinci tür osteoporoz:

Kadınlarda kemik yıkan hücreleri engelleyen bir etkende yumurtalıklar tarafından ortaya çıkarılan östrojendir. Fakat kadınların 45 yaşından itibaren yumurtalıklarında ki üretimler aksamaya başlar ve en sonunda tamamiyle durur. Böylece kadın adet göremez ve menopozo girer. Böylelikle östrojen de fazlasıyla azalma görülür ve kemiklerdeki yıkım süreci hızlanır.


İkinci tür osteoporoz:
Kemiklerdeki yıkım ilerleyen yaşlarda fazlalaşır. 70 yaşından sonra yıkım oldukça çoğaldığından sağlıklı bir insan gibi hareket edememeye başlanır. Bu rahatsızlığı yaşayan insanın oturduğu kanepeden yere düştüğünde dahi kemiklerinde kırılma görülebilir.


Üçünçü tür osteoporoz:

Bu tip osteoporoz yıkıcı hücrelerden dolayı oluşmaz. Daha çok kortizon alan kişilerde belirlenir. Kortizonu, astım, romatizmal rahatsızlıklar ya da başka nedenlerden dolayı alanların ilacı sürekli kullanmaları halinde ortaya çıkar.


Osteoporozun Oluşumundaki Nedenler

Osteoporoz ilk başladığı dönemler de kendini göstermez. Özellikle menopozun ardından ortaya çıkan osteoporoz da belirtiler ortaya çıkmaz. Menopozdan bir kaç yıl sonra kemiklerin hemen hemen yarısı yıkıma uğrayabilir. Osteoporoz vücutta etkinliğini göstermeye başlamışsa hastanın boyunda kısalma, belinde ağrıların olması, sırtın kamburlaşması ve el bileklerinde hassasiyet olarak gözlenebilir. Osteoporozun ikinci türünde ise, ilerleyen yaşlarda vücut ağrıları olarak da kendini gösterebilir. Omur kemiklerinde ve önemli durumlarda kalça kemiğinde kırılma olabilir. Uzmanlara göre kemik kırılmaları ciddi boyutlarda ölüme bile yol açabilir. Kalçasında oluşan hasardan dolayı ameliyat olan kişilerden % 25’inin bir yıl içinde hayatını kaybettiği görülmüştür. Öteki %25’inin ise yatalak olduğu belirlenmiştir. Bu nedenlerle hastalık vücutta etkin hale gelmeden belirlenmesi gereklidir.
Yapılan araştırmalara göre osteoporozla bazı insanlarda daha çok karşılaşılıyor. Bu araştırmalar sonucunda kadınların bu hastalığa daha çok yakalandıkları görülmekte ve özellikle hassas bir vücuda sahip olan, sarışın ya da kumral, çok doğum yapan, vücut hareketi monoton olan ve de olması gerekenden daha önce menopoza giren kadınlarda bu hastalığa sıkça rastlanmaktadır. Ayrıca kalsiyum içeren gıdalar tüketmeyen, sigara ve alkol kullanan, kortizon kullanan, böbrek fonksiyon bozukluğu olan ve ailesinde osteoporoz olan insanlarda da daha sık görülmektedir.

Osteoporozun Teşhisi

Osteoporozun üzerine bir çok araştırma yapılmaktadır. Araştırmaların bir kısmında osteoporozu vücutta etkinliğini göstermeden önce ortaya çıkaracak bir takım aletler oluşturulmuştur. Oluşturulan bu aletlerin bazısı X ışınlarıyla işlev görürken, bazısıda en sık kullanılan DEXA tedavisidir. Bu yöntemin hastalara karşı bir olumsuzluk gösterdiği belirlenmemiştir. Hastayı bir masaya yatırarak üzerinde hareket halinde olan bir kamera gezdirilir. Daha sonra bu işlem sırasında ortaya çıkan bulgular sistem bilgisayarına geçirilir. Taramanın süresi nasıl bir metodun yapılacağına ve nasıl bir aletin kullanılacağına göre değişiklik gösterir. Alınan bulgularda bu sürenin her koşulda 30-40 dakika kadar sürdüğü belirlenmiştir.
Osteoporozun vücutta ciddi boyutta etkinliğini göstermesi herhangi bir röntgen filminde de görülebilir. Bu şekilde görünen osteoporozda kemik kütlelerinin en az %30'unun yok olması gerekir. Bütün bunlara rağmen hastalığı belirten en iyi yöntemin doktorların klinik belirlemeleri olduğu görülmüştür.
Bir çok insanın osteoporozu yaşama riski olduğunu düşünürsek, bunun önüne geçmenin en iyi yöntemi sık sık doktor kontrolünden geçmektir. Vücutta etkisini göstermeye başlamadan önce osteoporozu teşhis etmek sağlığınız açısından oldukça yarar sağlayacaktır.
Osteoporozdan korunmak için aşağıdakileri gözönünde bulundurun.
  • Yağsız olması koşuluyla bol miktarda süt ve süt ürünleri tüketilmelidir.
  • Bol miktarda C vitamini ve magnezyum alınmalıdır.
  • Proteini fazla olan gıdalardan uzak durmak gerekir.
  • Tuz tüketimi az olmalıdır.
  • Beslenmede özellikle sebzeler tercih edilmelidir.
  • Kafein içeren içecekler ve alkol alınmamalıdır.
  • Doktor tavsiyesi altında bir takım hareketler uygulanmalıdır.
  • Yerden bir şey almanız gerektiğinde beli bükmeden dizleri bükerek alınmaldır.
  • Elinizde ağır bir şey taşımaktan kaçının.
  • Ani hareketler yapmayın.
  • Ayakkabılarınızın rahat olmasına özen gösterin.
  • Ayağınıza bir şey giyerken eğilmeyin, oturarak giyin.
  • Zemini buzlu ya da kaygan olan yerlerde dolaşmayın.
  • Evinize her tarafın rahatlıkla görüldüğü bir aydınlatma yapın.
  • Banyonuzun olduğu bölümü sürekli aydınlık tutun.
  • Sürekli kullandığınız eşyaları yanınızda bulundurun.
  • Telefonunuzu rahatlıkla ulaşabileceğiniz yerlere koyun.
  • Banyonuzun kaygan olmamasına herzaman özen gösterin ve herhangi bir durumda tutunmanız için kollar yaptırın.
  • Oturduğunuz bölümlerin yanlardan destekli olmasına dikkat edin.
Soru ve Cevaplarıyla Osteoporoz

1. Osteoporoz nedir?

Halk arasında “Kemik erimesi” diye tabir edilen bu hastalığın gerçek ve doğru ismi ‘Osteoporoz’dur. İskelet yapısının zayıfladığı, bozulduğu ilerleyici (Progressif) bir durumdur. Kemik kütlesi azalır ve kemik yapısı bozulur. Dolayısıyla kemiklerin kırılması kolaylaşır ve sıradan günlük hareketler sırasında kırılabilir bir hal alır. Hastalık ağrı yapmadan yıllarca sinsice ilerleyebilir, bu sırada kemik yapısındaki bozulma devam eder ve bir gün aniden hasta kendi durumundan bir kırık sahibi olduktan sonra haberdar olabilir. Bu nedenle kırık oluşumu beklenmeden tanınıp önlem alınması ve/veya tedavi edilmesi gerekli bir durumdur. Hem kadınları, hem erkekleri ilgilendiren önemli bir sağlık sorunudur. Osteoporoza bağlı kalça kırıkları –cerrahi müdahale ve hospitalizasyon gerektirir- ve omurga kırıkları meydana gelir –boy kısalır, duruş (postür) bozulur. Uzun süreli veya kalıcı sakatlığa, düşük olmayan oranda yaşamın yitimine yol açabilen, hareketleri kısıtlayan, psikolojik boyutları olan, yaşam kitlesini olumsuz etkileyen, maliyeti yüksek bir durumdur.
Tanım: Osteoporoz, düşük kemik kütlesi ve kemik dokusunun miktoyapısının bozulması sonucu kemik kırılganlığının ve kırık olasılığının artması ile karakterize sistemik bir iskelet hastalığıdır.
Dünya Sağlık Örgütü (WHO), DEXA (DEXA: Dual Enerji X-Ray Absorbsiyometre, ostreopoz tanısı koymakta kullanılan bir yöntem) kullanılarak elde edilen değerlere ve kırık olup olmamasına göre osteoporozu tanımlamaktadır. Postmenopozal kadınlarda; kemik mineral yoğunluğu genç-sağlıklı populasyon ortalamasının:
-1 SD (Standart Sapma)ya kadar olanları “normal”
-1 ila 2,5 SD Arasındakiler “Osteopenik”
-2,5 SD altında olup kırık geçirenler ise “Yerleşmiş osteoporozlu” olarak yorumlanabilir.
Ayrıca kırık riskinin kolay ve güvenilir olarak belirlenmesi için T-Skor ve Z-Skor gibi istatistiksel kavramlar da gözönüne alınmalıdır.
T-Skor: Kemik kütlesinin genç erişkin referans populasyonunun ortalama doruk kemik kütlesi ile kıyaslanmasının standar sapma olarak tanımlanmasıdır (Daha yaygın kullanılır).
Z-Skor: Hastanın kemik kütlesinin yaş ve cinse göre referans değer ile kıyaslanarak standart sapma olarak tanımlanmasıdır.

2. Osteoporoz kaç şekilde ortaya çıkar?
Kemik dokusu; kalıtım, diyet, cinsiyet hormonları, fiziksel aktivite, yaşam tarzı, alışkanlıklar, bazı ilaçların kullanımı gibi çeşitli faktörlerden etkilenir.
Menopozla birlikte overler (yumurtalıklar) giderek daha az östrojen ürettikleri için kemik yoğunluğunu koruyup, sürdürmede önemli rolü olan östrojenin eksikliği kadınlarda özellikle trabeküler kemikte kayba neden olur ki buna Tip I Osteoporoz denir.
Tip I Osteoporoza bağlı kırıklar en çok vertebralarda ve distal radiusda (radius alt ucu) görülür.
70 yaşından sonra ortaya çıkan trabeküler ve kortikal kemikte eşit şekilde kayıp yapan osteoporozun nedeni ise yaşlanma ve buna bağlı faktörler olup (D vitamini yetmezliği, güneşten yeterince yararlanamama ve buna bağlı kırıklar daha çok proksimal femurda (femur üst ucu) oluşur. Bu tipe Tip II osteoporoz veya senil osteoporoz adı verilir. Tip I ve tip II’nin dahil olduğu grup primer osteoporoz olup bunun dışındaki nedenlerle oluşan osteoporoza ise sekonder osteoporoz denir. Sekonder osteoporozda altta yatan başka bir sebep osteoporoza yol açmaktadır. Bazı endokrin bozukluklar, hareketsizlik, bazı ilaçlar, romatoid artrit gibi sebepler sekonder osteoporoza yol açabilirler.

3. Normal kemik döngüsü nasıldır?
Osteoporozu anlamak için kemiğin yapısının ve fizyolojisinin özelleşmiş hücrelerinin aktivitesi etrafında gözden geçirilmesi yararlıdır.
Kemik yaşayan, canlı, büyüyen bir dokudur. Kendi içinde yapılanma gösteren, zedelenme halinde kendi kendini onarabilen metabolik faaliyetlerin gerçekleştiği dinamik bir ortamdır. Yaşam boyu yeniden yapılanma diye tanımlanan dinamizm içindedir, yapım-yıkım, şekillenme olaylarının gerçekleştiği metabolik olarak aktif bir dokudur. Yetişkin iskeletinin en önemli yapıtaşını oluşturur. Kemik dokusu, hücreler ve extracellüler matrixden oluşur. Kemik matrixinin çoğunluğu kollajen liflerden oluşur. Mineralizasyon için uygun ortamı hazırlar ve kalsifikasyon yeteneği vardır.
Matrixte 3 tip hücre yer alır:
Osteositler; matrixin laküna adı verilen kavitelerinde (boşluklarında) yerleşmişlerdir, bunlar asıl kemik hücreleridir.
Osteoblastlar; matriksin organik kısmını sentesleyen hücrelerdir.
Osteoklastlar, kemik dokusunun rezorbsiyonunu ve yeniden şekillenmesini sağlayan hücrelerdir. Osteoklastlar çok çekirdekli dev hücrelerdir.
Kemik matrixi fizyolojik olarak hidroksiapatit denen karbonat içeren bazik fosfat kristalleri ile minaralize olur.
Kemik dokusunun mineral kısmı başlıca kalsiyumdan ve daha az magnezyum, flor ve klor gibi diğer minerallerden oluşmuştur. Kalsiyum kemiğe dayanıklılık verir. Kalsiyumun tek kaynağı gıdalardır. Bağırsaklardan vitamin D etkisiyle emilir. Dolaşımdaki iyonize kalsiyumun düzenleyicisi parathormondur.