Arama


Gece Prensesi - avatarı
Gece Prensesi
Ziyaretçi
10 Ağustos 2011       Mesaj #7
Gece Prensesi - avatarı
Ziyaretçi
Alıntı
Misafir adlı kullanıcıdan alıntı

internettn hatim takip edince hatim olurmu sakıncası varmı

Alıntı
Misafir adlı kullanıcıdan alıntı

selamün aleyküm arkadaşlar;
ben kuranı hem bilgisayardan dinliyorum hemde kendi içimden okuyarak takip ediyorum bu hatim sayılır mı?

Alıntı
Misafir adlı kullanıcıdan alıntı

internettn hatim takip edince hatim olurmu sakıncası varmı


Kur’an-ı kerimi dinlemek, okumaktan daha çok sevaptır. Okumak sünnet, dinlemek farzdır. Fakat dinlemekle hatim olmaz.
Hatim etmek kuranı kerimi okumak demektir.Okuyucu Kuran harflerini mahreçlerinden sesleri ile ağızdan çıkararak okumalıdır.Dinlemek okumak olmadığından sadece dinleyene sevap vardır ama hatim edilmiş olmamaktır.
Mukabele dinlemek çok sevap olmasına rağmen, TV’den, radyodan veya kasetten dinlemekle çok sevab olmaz. Yalnız öğrenmek niyetiyle dinlenebilir.
Kuranı kerimi canlı insan sesinden dinlemek aynı zamanda sevap oluşturmasını da sağlar.
Bu cihetle canlı okuyucuya da teşvik olunmuş olunur
Aynı zamanda Kur’an-ı kerimin mealini okumak hatim yerine geçmez.

Dinlemekle hatim olmaz demek dinlemeyin demek değildir.
Dinleme sevabına kavuşulur. Hatim okuyanı Mushaf’tan gözle takip etmek daha uygundur, gözler de ibadet etmiş olur. Hatim okunurken başka iş yapmayıp sadece dinlemelidir. Ayrıca radyodan, TV’den veya internetten dinlerken, sevab olması için kendisinin okuması şarttır. Cihazdan dinlemekle sevab olmaz. Baştan sonuna kadar kendisi de, okursa hatim sevabı alır.

Kur’an’ı okuyanlar okuma sevabı alırlar, dinleyenler ise dinleme sevabı alırlar. Fakat Kur’an okumada asıl olan hiçbir şey anlamadan hatim indirmek değil; onu anlamaya ve yaşamaya çalışmaktır. Kur’an’a bu şekilde yaklaşanlar çok sevap alırlar. Bir kasetten, cd’den Kur’an dinleyecekseniz mealli olanlardan dinleyin. Yani önce ayetin Arapçasını, ardından Türkçe mealini… Böylece yavaş yavaş Kur’an’ı anlamaya başlarsınız.

Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:

Kur’ân okunduğu zaman onu dinleyin ve susun; belki ikram görürsünüz.” (A’raf, 7/204)

Kur’an’ı okumak da dinlemek de ibadettir. Fakat ikisi de okunan Kur’an’ın anlaşılması amacına bağlıdır. Anlaşılmadan salt okumanın veya dinlemenin kişiye yararlı olacağını gösteren hiçbir delil bulunmamaktadır. Zira Allah Teala birçok ayette Kur’an’ın anlaşılması ve yaşanması için nazil olduğunu haber vermiştir. Kur’an’ı okumakta veya dinlemekte amaç bu olmalıdır. Durum böyle olunca bizzat okumanın anlamaya daha yakın olduğu bir gerçektir.

Bunlar Kur’an üzerinde akıl yormazlar mı? Yoksa kalp*leri üzerinde kilitler mi vardır?” (Muhammed 47/24)

And olsun ki, biz Kuran’ı, üzerinde dü*şünülsün diye kolaylaştırdık; ama hani düşünen?” (Kamer 54/17, 22, 32 ve 40)

Müslümanlar Kur’an üzerinde düşünmeyi asırlarca unuttular. Kur’an üzerinde akıl yorma gereği unutulunca o, ulaşılamaz, erişilemez bir kutsal sayıldı ve onu anlayamayacağımız şeklinde bir ka*naat oluştu. Sonra eskilerin her şeyi hallettiği savunuldu ve yeniliklere kapılar kapandı. Nihayet Kur’an, sevap kazanmak için okunan bir kitap haline dönüştü.

Allah Teâlâ şöyle buyurur:

Bu Kur’an, gerçekten en doğruya ve en sağlama ulaştırır.” (İsra 17/9)

Kur’an, gerçekten en doğru ve en sağlam olana ulaştırır. Fakat o, anlamak için değil de sadece sevap olsun diye okunursa onunla bir yere ulaşılamaz. Böyle bir şey, tıpkı kaliteli bir balın, sırf görüntüsü ve ko*kusu ile yetin*meye benzer. Yenmeyen balın vücuda ne faydası olur. Müslümanlar asırlardır böyle yapmışlar ve Kur’an ile yeterince beslenememişlerdir. Geleneksel kültür kalıpları ile hurafeler iç içe girmiş, halkı hurafeler sarmıştır.

Kur’an okumada asıl maksat onu okumuş olmak değil, onu anlamak, düşünmek ve ona göre davranmaktır.

Abdullah İbn Mes’ûd şöyle demiştir: “Kur’an, ona uyulsun diye indirildi ama insanlar tuttu, onu okumayı ibadet saydılar.”

Abdullah İbn Ömer de şöyle demiştir: “Biz Kur’ân’dan evvel imanı elde etmeye çalıştığımız uzun bir dönem yaşadık. Kur’ân sûre sûre nazil oluyordu. Bu sûrelerin helâl ve haramını, emir ve yasaklarını öğrenirdik. Şimdi ise imandan evvel Kur’ân’a yapışan, Fatiha suresinden başlayarak sonuna kadar okuyan, fakat Kur’ân’ın emri nedir, yasağı nedir ve neyin yanında durmak gerekir; katiyyen bilmeyen, okuduğu Kur’ân ayetlerini çürük hurmalar gibi sağa-sola serpen nice kişiler görüyorum.”

Gaye Kur'an'ı hatmetmek değil, düşünmek ve anlamak olduğu için, dinleyen okuyandan daha çok sevap alır. Çünkü dinlerken daha iyi düşünülür. Ama müslümanın Kur'an okumayı bilmesi de ayrı bir görevdir. Yani, nasıl olsa dinlemek daha sevap, diye Kur'an okumayı öğrenmemek câiz olmaz.


KAYNAK:http://www.cennetyolu.biz/forum/showthread.php?t=15969