Arama

Doğru nedir? - Tek Mesaj #14

süper gizem - avatarı
süper gizem
Ziyaretçi
24 Ağustos 2011       Mesaj #14
süper gizem - avatarı
Ziyaretçi
Doğru
Doğru Nedir?
Doğru, tabiatla ilgili olarak kullanıldığında, gerçeğe, ilgili olduğu doğal nesneye uygun olan fikir ve düşünceye denir. zihin alanında ise doğru, düşünme yasalarına uygun olan dü*şünceye denir.

Doğrunun karşıtı yanlıştır. Doğrunun, esas anlamı, önermelerden söz edildiği zaman, ka*bul edilmesi doğru olan sözün sıfatıdır, “Doğ*ru önerme” sözünde olduğu gibi. Şahıslardan veya nesnelerden söz edildiği zaman doğru, hi*kaye ve rivayet edilen şey karşılığı olarak, ger*çekten meydana gelen, gerçek anlamına gelir. Yani göründüğü gibi olan, gerçek nesne gibi. Örneğin taklit değil, gerçek inci, gerçek bir de*lil, gerçek bir hatip, gerçek bir sanatkar gibi.

Doğru karşısında insan zihninin çeşitli lavır ve durumlarını anlatmak üzere, cahillik (bilgisizlik), şüphe, kanaat, kesinlik, bilim, inanç, yanılma (hata) gibi sözcükler kullanılır.

Özü bakımından ya da varlık itibariyle ger-Çek nesneler vardır. Ama bunun yanısıra doğ*ru, bize daha çok veya daha az açık biçimde görünebilir. Bu nedenle aynı şeyi, biz şüpheli görürken, bir başkasına çok kesin görülebilir. Şurası unutulmamalıdır ki, tam olan zihin için her doğru aynı açık durumdadır. Böyle bir zi*hin için, o durumda, şüpheli ve olası kelimele*rinin anlamı yoktur.

Ancak doğru karşısında bilgisizlik halini şüp*he hali ile karıştırmamak gerekir. Çünkü şüp*he, iki zıt iddia arasında zihnin gidip gelme ha*lidir. Burada zihin, iki karşıt sav hakkında bil-gi sahibidir ve bunların birbiri ile çeliştiğini bilmektedir, ancak bu iki iddiadan hangisini kabul edip hangisini reddedeceğine dair ayır-dedici bir bilgiye ihtiyaç duymaktadır.

Doğru hakkında zihnin kanaat hali, herhan*gi bir aldanma korku su ve p ayı ile tasdik hali*dir. Burada zihnin bir şeyi tasdik etmesinin ne*denleri vardır, ama inkar etmesinin de neden*lerine sahiptir. Fakat tasdik etme nedenleri ona daha güçlü görünmekte ise de, inkar et*me nedenlerini de ortadan kaldıracak kadar güçlü değildir.

Kabul ve tasdike götüren sebep, bizzat nes*nenin içinde bulunduğu zaman, bu kabul bi*lim adını alır. Eğer tasdik sağlayan sebep, tas*dik edilen şeyi teklif eden kimseden alıyorsa, bu tür kabul ve tasdike inanç veya iman denir.

Doğru hakkında zihnin aldanma ve yanılma durumu ile ilgili birkaç nokt Aya dikkat çekme*miz gerekeektir. Doğru, var ve mevcut olan şey diye tanımlanabilirse; yanlış da yargıların var olan şeylere uygun düşmeyen sınırlı ve za*yıf bir zihin içinde var olacaktır. Yani yanlış veya hata, zihnin yargılarını mevcut olan şeyle*re uygun kılmayı basara mayısı dır. Yani yanlış, yargımızın mevcut olmayan şeye uygun olma*yışıdır. Burada, bilmemek ile aldanmak arasın*da bir farklılık görülmektedir.

Bilgisizlik, doğruluğun bîr sınırlandırılmasıdır. Oysa yanlış ve hata, doğruluğun biçimsel inkarıdır. Bilgisiz olan kimse, aldanan kimse gibi, hiçbir şeyi bilmez; fakat aldanan kimse bir şey bilmez, ama bildiğine inanır. Öyleyse

yanılma ve yanlış, kendini bilmeyen kimsenin bilgisizliğidir. Bizzat kendisi hakkında bir bi*lince sahip olan bir cehalet, insanı yanlıştün ol*dukça fazla ve güvenli bir koruyucu olacaktır. Bilindiği üzere, bilmeyi tasarlamak; bilim için en büyük engeldir. Çünkü bu durumdaki in*san, ancak sahip olduğuna inandığı şeyin peşi*ne düşer ve ancak onu arar.