Arama

Gökbilim (Astronomi) - Tek Mesaj #24

Daisy-BT - avatarı
Daisy-BT
Ziyaretçi
7 Eylül 2011       Mesaj #24
Daisy-BT - avatarı
Ziyaretçi

Gökbilim

Gökcisimlerinin yapısını, hareketlerini, birbirlerine göre konumlarını inceleyen bilim dalı.

En eski bilimlerdendir. İ.Ö. 2000'den önce Babilliler, Çinliler ve Mısırlıların, tarımsal etkinliklerini Güneş ve Ay'ın düzenli hareketlerine göre ayarladıkları bilinmektedir. Yunan filozofları daha çok göğün fiziksel yapısıyla ilgilenirken, onları izleyen Yunan bilim adamları, gökcisimlerinin konumlarıyla ilgilendiler.

Yunan gökbiliminin hemen tüm başarıları, Klaudios Ptolemeos'un yazılarında özetlenmiştir. Arapçaya çevrilerek Orta Çağ Avrupası'na kadar gelen "Almagest" adlı yapıtı, 1400 yıl boyunca gökbilimciler için başlıca kaynak oldu. Bu dönem boyunca gökbilimin ana amacı, kehanette bulunmaktı. Kopernik, gökbilimini, yalnızca gökcisimlerinin konumuyla ilgilenmekten kurtararak gezegenlerin hareketlerine kuramsal bir yaklaşım getirdi.

Güneş'in, Ay ve gezegenlerin, Dünya'nın çevresinde eşmerkezli fenerler gibi döndükleri inancına karşılık Kopernik, "De Revolutionibus" (1543) adlı yapıtında Güneş'in gezegenler sisteminin ortasında hareketsiz durduğunu öne sürdü. Kopernik'in varsayımı, denizcilerin kullandıkları tabloların hesaplanmasında sağlam bir temel oluşturduysa da, görüşleri ancak, Newton'un 1687'de Kepler yasalarını matematiksel olarak ortaya koymasıyla bir gökbilim kuramı hâline gelebildi. Bu sırada Tycho Brahe'nin son derece önemli gözlem verileri üzerinde çalışan Kepler, Mars'ın yörüngesinin dairesel değil, eliptik olduğunu ortaya koymuş; Galileo da Güneş lekelerini, Venüs'ün evrelerini ve Jüpiter'in dört ayını saptayacak gök dürbününü bulmuştu. 17. yüzyıldan sonra teleskopların gelişmesiyle gökbilim de gelişti.

1781'de William Herschel, tarihte ilk kez olmak üzere bir gezegeni, Uranus'u keşfetti, 1838'de bazı yıldızların paralaksının ölçülmesi, yıldızlar arası uzaklıkların saptanmasını sağladı. 1917'de Harlow Shapley, Güneş tayfındaki Fraunhofer çizgilerinin incelenmesiyle, bilim adamları yıldızların kimyasal bileşimini belirlemeye başladılar. İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra radyoteleskopların ve X ışınlı teleskopların kullanılmasıyla gökbilimin alanı genişletilerek kuazarlar, değişen yıldızlar ve nötron yıldızları saptandı. Böylece evrenin, giderek gerçeğe yakın biçimde kavranması ve tutarlı modellerinin geliştirilmesi yolunda önemli adımlar atılmış oldu.

MsXLabs.org & Morpa Genel Kültür Ansiklopedisi