Tefsir
MsXLabs.org & İslam Ansiklopedisi
Kur'an-ı Kerim'in gerek Arapça'da gerekse tercüme edildiği dillerde açıklanıp yorumlanmasına tefsir denir. Tercüme Kur'an metninden anlaşılan ne isi ona bir şey ilave etmeden bir başka dile aktarmaktır. Tefsire ise uygun ve gerekli görülen her türlü ilave yapılabilir. Yeter ki bunun tefsir olduğu belirtilsin. Bunun İçin tefsirler tercümelerden farklı ve hacimli eserlerdir.
Kur'an daha indirildiği andan itibaren tefsir edilmiştir. Peygamberimiz (S.A.V.)'in sağlığında bu işi yalnız o yapıyordu. O varken hiç kimse bu konuda bir görüş ileri sürmezdi. O bir açıklama gerektiren ayet veya ayetler hakkında gerekli açıklamayı yapar, yanlış anlamaları düzeltir, sorulan soruları cevaplandırırdı. Bu açıklama, düzeltme ve cevaplar O'nun tefsiri demekti. Hayatının sonuna kadar bu böyle devam etti. Vefatından sonra O'nun Kur'an'ı tefsir amacıyla söylediği sözler, müfeşsirle-rin (Kur'an'ı yorumlayanların) elinde en sağlam ve değerli kaynağı oluşturuyordu. Hiçbir müfessir, bir Kur'an ayetini yorumlarken, o ayet hakkında Peygamber (S.A.V.)'in bir açıklaması bulunuyorsa, onun dışında bir açıklama arayıp bulmaya kal-kışmamıştır. Çünkü daha güvenilirini bilmek ve bulmak söz konusu edilemez. Fakat ne yazık ki Hz. Peygamber ancak kendi zamanında gerekli olduğu kadar açıklamalarda bulunmuştur. Bu nedenle Kur'an'ın her sûresinin her ayeti hakkında bir açıklaması olmamış, dolayısıyla Peygamber'in sınırlı olan tefsirine sonradan ilaveler yapılmış ve din bilgilerinin en zengini olan "Tefsir İlmi" doğmuştur. Çünkü Kur'an'ı tefsir etmek çok geniş bir bilgi ve kültürü gerektirir. Müfessir, başta Kur'an'ın kendisi hakkında olmak üzere, hadis, fıkıh (İslam hukuku), siyer (Peygamberimizin hayatı) gibi İslami bilgilerde, Arap dili ve gramerinde derin ve detaylı bilgi sahibi olmak zorundadır. Bundan başka, müfessir, çağının pozitif (deneysel) bilgilerinde de söz sahibi ol malıdır ki, her çağa ve bütün insanlı ğa hitap edecek olan Allah kelamın: hiç değilse kendi çağında doğru dürüst anlayıp, anlatabilsin.
İslam dünyasında Kur'an'ı açıklama faaliyetleri Hicri 1. yüzyıldan (Miladî 7. yüzyıl) itibaren başlamış, Müslüman bilginler Allah Teâlâ'nın, Kitabında ne kastettiğini, ne murad ettiğini en doğru anlayabilmek yönünden adeta yarışa girmişlerdir. Bunun sonucunda en büyük Müslüman bilginleri genellikle müfessirler arasından çıkmıştır. Yine en büyük uzmanlaşma bu bilim dalında görülmüştür.
Ünlü müfessirlerden birini "Senin tefsirinde Allah kelamı ile senin sözlerin birbirine karışmış, Allah kelamı hangisidir, senin sözün hangisidir, nereden nereye Kur'an metni, nereden nereye açıklamadır, bunu belirtecek (mesela parantez gibi) bir usûl (yöntem) kullanmamışsın" diye bir eleştiri yöneltmişler. Bu büyük bilgin "Allah kelamıyla benim sözlerimi ayı-ramayacak olanlar benim tefsirimi okumasınlar" diye cevap vermiş.
Bu gösteriyor ki Allah sözünü nerede, hangi metin içinde olursa olsun tanıma, kul sözüyle karıştırmama konusunda bu derece kafa yorulmuş, göz nuru dökülmüş, sonuçta da bu derece uzmanlaşılmıştır.
Ünlü tefsircilerin bu alanda meydana getirdikleri eserlere verdikleri isimler bile, onların Kur'an'a ne derece saygılı olduklarının bir belgesi niteliğinde olup doğrusu bu Allah Kelâmı'na da pek yakışmaktadır: - "İrşadü'i-Akl-ı Selim Ha Mezaya'i-Kitabi'l-Kerim" (Ebüssuud Efendi),
- "El-Muharraru'l-Veciz fi Tefsîr-i Kelami'l-Aziz" (ibni Atıyye),
- "Envaru't-Tenzîl ve Esrâru't-Te'vîl" Kâdî Beydâvî),
- "Lübâbu'n - Nükûl fî Esbâbi'n-Nüzûl" (Celulüddin es-Suyûtî),
- "Mefâtmu'l-Gayb" (Fahrüddin Râzi),
- "El-Keşşâf an Hakâiki't-Tenzîl" (Zembahşerî)
gibi. Kur'an'ı Kerim'in dilimizde yapılmış en değeri tefsiri ise Elmahlı Hamdi Yazır (1877-1942) tarafından yazılmış bulunan dokuz ciltlik "Hak Dini Kur'an Dili" adındaki tefsirdir.
Kur'an-ı Kerim'in ne ölçüde eşsiz bir kelam olduğunu belirten şu sözleri de, adı geçen müfessirlerden İbn-i Atıyye söylemiştir:
"Kur'an'dan bir lâfız (söz, kelime) çıkarılacak olsa, bütün Arap lisanı alt-üst edilse bile, onun yerini tutabilecek tek kelime bulunamaz."
İşte büyük bilginler, böyle bir inançla Kur'an'ın mânâlarını anlamaya çalışıyorlardı.