Arama

Kur'an-ı Kerim Tefsiri - Tek Mesaj #3

ThinkerBeLL - avatarı
ThinkerBeLL
VIP VIP Üye
19 Eylül 2011       Mesaj #3
ThinkerBeLL - avatarı
VIP VIP Üye
Tefsir
MsXLabs.org & İslam Ansiklopedisi

Kur'an-ı Kerim'in gerek Arapça'­da gerekse tercüme edildiği dillerde açıklanıp yorumlanmasına tefsir de­nir. Tercüme Kur'an metninden an­laşılan ne isi ona bir şey ilave etme­den bir başka dile aktarmaktır. Tef­sire ise uygun ve gerekli görülen her türlü ilave yapılabilir. Yeter ki bunun tefsir olduğu belirtilsin. Bunun İçin tefsirler tercümelerden farklı ve ha­cimli eserlerdir.
Kur'an daha indirildiği andan iti­baren tefsir edilmiştir. Peygamberi­miz (S.A.V.)'in sağlığında bu işi yal­nız o yapıyordu. O varken hiç kimse bu konuda bir görüş ileri sürmezdi. O bir açıklama gerektiren ayet veya ayetler hakkında gerekli açıklamayı yapar, yanlış anlamaları düzeltir, sorulan soruları cevaplandırırdı. Bu açıklama, düzeltme ve cevaplar O'­nun tefsiri demekti. Hayatının sonu­na kadar bu böyle devam etti. Vefa­tından sonra O'nun Kur'an'ı tefsir amacıyla söylediği sözler, müfeşsirle-rin (Kur'an'ı yorumlayanların) elin­de en sağlam ve değerli kaynağı oluş­turuyordu. Hiçbir müfessir, bir Kur'­an ayetini yorumlarken, o ayet hak­kında Peygamber (S.A.V.)'in bir açıklaması bulunuyorsa, onun dışın­da bir açıklama arayıp bulmaya kal-kışmamıştır. Çünkü daha güveniliri­ni bilmek ve bulmak söz konusu edi­lemez. Fakat ne yazık ki Hz. Peygam­ber ancak kendi zamanında gerekli ol­duğu kadar açıklamalarda bulunmuş­tur. Bu nedenle Kur'an'ın her sûresi­nin her ayeti hakkında bir açıklama­sı olmamış, dolayısıyla Peygamber'­in sınırlı olan tefsirine sonradan ila­veler yapılmış ve din bilgilerinin en zengini olan "Tefsir İlmi" doğmuş­tur. Çünkü Kur'an'ı tefsir etmek çok geniş bir bilgi ve kültürü gerektirir. Müfessir, başta Kur'an'ın kendisi hakkında olmak üzere, hadis, fıkıh (İslam hukuku), siyer (Peygamberimi­zin hayatı) gibi İslami bilgilerde, Arap dili ve gramerinde derin ve detaylı bil­gi sahibi olmak zorundadır. Bundan başka, müfessir, çağının pozitif (de­neysel) bilgilerinde de söz sahibi ol malıdır ki, her çağa ve bütün insanlı ğa hitap edecek olan Allah kelamın: hiç değilse kendi çağında doğru dü­rüst anlayıp, anlatabilsin.
İslam dünyasında Kur'an'ı açık­lama faaliyetleri Hicri 1. yüzyıldan (Mi­ladî 7. yüzyıl) itibaren başlamış, Müslüman bilginler Allah Teâlâ'nın, Kitabında ne kastettiğini, ne murad ettiğini en doğru anlayabilmek yönün­den adeta yarışa girmişlerdir. Bunun sonucunda en büyük Müslüman bil­ginleri genellikle müfessirler arasın­dan çıkmıştır. Yine en büyük uzman­laşma bu bilim dalında görülmüştür.
Ünlü müfessirlerden birini "Senin tefsirinde Allah kelamı ile senin söz­lerin birbirine karışmış, Allah kelamı hangisidir, senin sözün hangisidir, ne­reden nereye Kur'an metni, nereden nereye açıklamadır, bunu belirtecek (mesela parantez gibi) bir usûl (yön­tem) kullanmamışsın" diye bir eleş­tiri yöneltmişler. Bu büyük bilgin "Allah kelamıyla benim sözlerimi ayı-ramayacak olanlar benim tefsirimi okumasınlar" diye cevap vermiş.
Bu gösteriyor ki Allah sözünü ne­rede, hangi metin içinde olursa olsun tanıma, kul sözüyle karıştırmama ko­nusunda bu derece kafa yorulmuş, göz nuru dökülmüş, sonuçta da bu derece uzmanlaşılmıştır.
Ünlü tefsircilerin bu alanda mey­dana getirdikleri eserlere verdikleri isimler bile, onların Kur'an'a ne de­rece saygılı olduklarının bir belgesi ni­teliğinde olup doğrusu bu Allah Ke­lâmı'na da pek yakışmaktadır:
  • "İrşadü'i-Akl-ı Selim Ha Mezaya'i-Kitabi'l-Kerim" (Ebüssuud Efendi),
  • "El-Muharraru'l-Veciz fi Tefsîr-i Kelami'l-Aziz" (ibni Atıyye),
  • "Envaru't-Tenzîl ve Esrâru't-Te'vîl" Kâdî Beydâvî),
  • "Lübâbu'n - Nükûl fî Esbâbi'n-Nüzûl" (Celulüddin es-Suyûtî),
  • "Mefâtmu'l-Gayb" (Fahrüddin Râzi),
  • "El-Keşşâf an Hakâiki't-Tenzîl" (Zembahşerî)
gibi.
Kur'an'ı Kerim'in dilimizde yapıl­mış en değeri tefsiri ise Elmahlı Hamdi Yazır (1877-1942) tarafından yazıl­mış bulunan dokuz ciltlik "Hak Di­ni Kur'an Dili" adındaki tefsirdir.
Kur'an-ı Kerim'in ne ölçüde eşsiz bir kelam olduğunu belirten şu söz­leri de, adı geçen müfessirlerden İbn-i Atıyye söylemiştir:
"Kur'an'dan bir lâfız (söz, kelime) çıkarılacak olsa, bütün Arap lisanı alt-üst edilse bile, onun yerini tutabilecek tek kelime bu­lunamaz."
İşte büyük bilginler, böyle bir inançla Kur'an'ın mânâlarını anlama­ya çalışıyorlardı.
Tanrı varsa eğer, ruhumu kutsasın... Ruhum varsa eğer!