Arama


GüNeSss - avatarı
GüNeSss
Ziyaretçi
3 Ekim 2011       Mesaj #3
GüNeSss - avatarı
Ziyaretçi
Türkiye'de Yayıncılık Sektörü Konferansı


RTÜK Başkanı Prof. Dr. Dursun: "Türkiye'de Yayıncıların Çokluğundan Kaynaklanan Bir Takım Problemler Var" Dedi
RTÜK Başkanı Prof. Dr. Davut Dursun, Türkiye'de yayıncıların çokluğundan kaynaklanan bir takım problemlerin bulunduğunu belirterek, '16 yıldan bu yana ihale edilemeyen, yayıncılara verilemeyen, tahsisi gerçekleştirilemeyen frekansları artık yeni yasayla birlikte tahsis etmek, yayıncıların adına 10 yıllık süreyle vermek istiyoruz' dedi.

Dursun, Kırıkkale Kent Konseyi tarafından düzenlenen 'Kent Buluşmaları' kapsamındaki 'Türkiye'de Yayıncılık Sektörü' konulu konferansta yaptığı konuşmada, medya sektörünün Türkiye'deki her insanı etkilediğini ve ilgilendirdiğini söyledi.

Türkiye'de radyo ve televizyon yayıncılığının 1990'ların başına kadar devlet tekelinde yürütüldüğünü, 1990'lı yıllarda ise özel sektörün yayına başlamasıyla Türkiye'de medya sektörünün geliştiğini anlatan Prof. Dr. Dursun, 1994 yılında özel radyo ve televizyonların kurulmasını düzenleyen 3994 sayılı kanunun çıktığını anımsattı. Halen yürürlükte olan söz konusu kanunla ilgili bir takım sorunlar olduğunu aktaran Dursun, 'Türkiye'de hala, radyo ve televizyon yayıncılarına tahsis edilmiş frekanslar yok. Yayıncılar kendilerine tahsis edilmeyen frekansları kullanıyorlar. Hazine malı olan bu frekanslar karşılığında kamuya bir para ödemiyorlar. Hala bu frekanslarla ilgili ihale yapılamadı' diye konuştu.

Prof. Dr. Dursun, bütün dünyada yayınlarda sayısal sistem kullanılırken Türkiye'de halen 1990'lı yılların sistemi olan analog sisteminin kullanıldığını belirterek, şunları kaydetti: 'Dünyanın pek çok ülkesine kıyasla Türkiye'de gerçekten sayısal oranda yüksek miktarda yayıncı var. Ulusal yayın yapan 24, bölgesel yayın yapan 15, yerel yayın 210, sadece kablolu sistemden yayın yapan 78, uydudan yapan 148 olmak üzere toplam 475 televizyon kuruluşu var. Bu azımsanmayacak bir rakam. Konuya radyo açısından bakarsak da 35 ulusal, 98 bölgesel, 929 yerel, 53 uydu olmak üzere toplam da bin 115 radyo var. Bu, sektörün büyüklüğünü gösteriyor. Türkiye'de yayıncıların çokluğundan kaynaklanan bir takım problemler var. Yayın kuruluşlarının geçim kaynağı reklamlar. Kuruluşlar aldıkları reklamlarla ayakta durabiliyor. Türkiye'de ortalama 3 milyar dolarlık bir reklam pastası var. Bu kadar yayın kuruluşu arasında paylaştırdığınız zaman, bunların ayakta durmalarını sağlayacak kadar gelir olmadığını görüyoruz. Çok kişinin pastayı paylaşmak istemesi ve bu payın küçük olması temel sorun. Birkaç yayın kuruluşu dışında herkes ağlıyor. Hiç kimse de piyasadan çekilmeyi düşünmüyor. Tabii ki sektörden çekilmek kolay değil.'

TÜİK verilerine göre, Türkiye'de yıllık 15-16 bin kişinin yayıncılık sektöründe çalıştığını kaydeden Dursun, yapılan yayınların büyük bir bölümünün Yunanistan ve Bulgaristan gibi komşu ülkelerden de izlenebildiğini söyledi. Türkiye'de 2004 yılında yapılan bir araştırmaya göre, 17 milyon hanede 33 milyon kayıtlı televizyon alıcısının bulunduğuna dikkati çeken Dursun, bu hanelerin yüzde 40-50'sinde iki adet televizyon bulunduğunu ifade etti. Prof. Dr. Dursun, Türkiye'de çocukların yüzde 80'inin izleyecekleri programları kendilerinin seçtiğini ve kendi odalarında televizyonlarının olduğunu belirterek, bu durumun, çocukları televizyonunun olumsuz etkisine açık hale getirdiğini, ebeveynlerin bu konuda dikkatli olması gerektiğini ifade etti. -'TÜRKİYE'DE 4,5-5 SAAT TELEVİZYON İZLENİYOR'-

Türkiye'de insanların günlük ortalama 4,5-5 saatlerini televizyon karşısında geçirdiğini vurgulayan Dursun, bu durumun sektörün cazibesini ortaya koyduğunu söyledi. Sektörün sorunlarının aşılabilmesi için mevcut yasasının değişmesi gerektiğini anlatan Dursun, sözlerini şöyle tamamladı: 'Mevcut yasasının değişmesi için ciddi bir çaba gösteriyoruz. Yasa şu an TBMM'de... Ay sonunda yasanının çıkacağını düşünüyoruz. Böylece frekanslardaki karmaşaya son vermek istiyoruz. Yani 16 yıldan bu yana ihale edilemeyen, yayıncılara verilemeyen, tahsisi gerçekleştirilemeyen frekansları artık yeni yasayla birlikte tahsis etmek, yayıncıların adına 10 yıllık süreyle vermek istiyoruz.

Türkiye'de sayısal yayın sistemine geçeceğiz. Bunu iki yıllık dönemde gerçekleştirmeyi planlıyoruz. İzleyicilerin de evlerinde sayısal yayını alabilecek kabiliyette televizyonlara sahip olmaları gerekiyor. Belli bir alışma süresinin olması lazım. Bu nedenle iki yıl içinde ihaleye gerçekleştirdikten sonra, iki yıl da hem analog yayınları hem sayısal yayına birlikte devam edeceğiz. Yaklaşık 4'üncü yılın sonunda analog yayını kapatacağız, yerelde bölgeselde ve ulusalda artık sayısal yayına geçmiş olacağız. Bu Türkiye'de son derece önemli bir başarı olacak. Frekanslar şu an bir bedel ödenmeden kullanıldığından dolayı ciddi bir gelir kaybı söz konusudur. Biz bir hazine malı olan frekansları ihale edeceğimizden dolayı buradan Maliye Bakanlığının hoşuna gideceğini tahmin ettiğim bir gelir kaynağı ortaya çıkacak. TRT bizim denetimimiz dışında. TRT'yi yeniden sisteme dahil ediyoruz. TRT yayınları da özel yayınlar gibi aynı ilkelere bAğlı olmasını öngörüyoruz. Sektöre yeni bir yapı, anlayış, bakış gelmesini sağlamak istiyoruz.'


kaynak: