Arama

Ramazan ve Oruç - Tek Mesaj #79

nicely - avatarı
nicely
VIP VIP Üye
5 Ekim 2011       Mesaj #79
nicely - avatarı
VIP VIP Üye
Peygamberimizin Ramazan ve Oruç günlüğünü şu şekilde özetlememiz mümkündür, Hz, Peygamber'in Oruç Günlüğü

Yüce Allah, Kurânında onu bize Üsve-i hasene/en güzel örnekdiye tanıtmıştır. O, her konuda bizim için en güzel örnek ve önderdir. Onun Ramazan farklılıkları ve oruç günlüğü de bizim için örnektir.Onun hayatında Ramazanın ayrı bir yeri vardı. Zira ona vahiy Ramazanda gelmeye başlamıştı. O, Vahiy meleği ile bu ayda müşerref olmuştu. Bu ayda inmeye başlayan Kurân, insanlığı Marifetullah bilinci demek olan takvaya erdirmek için gelmişti. İçerisine riya karışmayan, hep ve yalnız Allah için tutulan ve bu ayda farz kılınan orucun hedefi de takvalı insan yetiştirmekti.Peygamberimizin Ramazan ve Oruç günlüğünü şu şekilde özetlememiz mümkündür:Ramazan, onun için bir rahmet, bereket, mağfiret ayı; hayır ve güzellikler pazarı; kullukta yoğunlaşma fırsatı idi. O, bu konuda Ramazana eriştiği halde, günahlarından bağışlanmayıp cehenneme girene yazıklar olsun! buyurarak Ramazanın farkına dikkatlerimizi çekmişti.Ramazanı kulluk fırsatı olarak değerlendiren Peygamberimiz, Ramazan ve ondaki güzelliklerle ilgili şöyle buyurarak bu ayı en güzel şekilde değerlendirmeye teşvik etmiştir: "Ramazan ayı girdiği zaman cennetin kapıları açılır, cehennemin kapıları kapanır ve şeytanlar da zincire vurulur."

Ademoğlunun her ameli katlanır. Hayırlı ameller en az on misliyle yazılır, bu yedi yüz misline kadar çıkar. Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur: Oruç bu kaideden hariçtir. Çünkü o sırf benim içindir, onu ben mükâfatlandıracağım. Kulum benim için şehvetini, yiyeceğini terketti."
"Oruçlu için iki sevinç ânı vardır: Biri, orucu açtığı zamanki sevincidir, diğeri de Rabbine kavuşup orucunun sevabını aldığı zamanki sevincidir. Oruçlunun ağzından çıkan koku, Allah indinde misk kokusundan daha hoştur."

"Oruçlunun uyuması ibadet, susması tesbih, çalışması bereket, duası makbul, günahı bağışlanmıştır."

Cennetin Reyyan adlı bir kapısı vardır, oradan yalnızca oruç tutanlar girer.

O, diğer ayları gibi Ramazanı da her türlü günahtan uzak bir şekilde geçirirdi, tuttuğu oruçların sevabını gıybet, dedikodu, yalan ve boş söz gibi günahlarla azaltmazdı. Yine O, orucu uykuya hapsetmezdi, oruçtan en yüksek puanı/sevabı alabilmek için çabalardı.Hepimiz için en güzel hayat modelleri sunan Peygamberimiz günlük olarak nafile ve farzlarıyla namazlarını kılardı, ama Ramazanda bu namazlarına teravih namazlarını da ekler ve şöyle buyururdu: Yüce Allah, size Ramazan orucunu farz kıldı, ben de Ramazan gecelerinde (teravih namazıyla) kıyamı sünnet eyledim...

Onun için Ramazan ayı, önce teravih namazı kılınarak başlar ve bu şekilde ertesi günün orucu namaz temeli üzerine bina edilir. Bunun içindir ki bizler onun gül hatırı için teravihlerimizi kılmaya şu sözlerle başlarız: Efendimiz Muhammede salat ile selam olsun/ Ona izzet ile ikram, teravihe kıyam olsun!O, bugün bir çok insanın yaptığı gibi namazı yalnızca Ramazana ve teravihe hasretmezdi. Çünkü beş vakit namaz Onun gözünün nuru idi.O, diğer aylarda oruç tutardı, ama Ramazan tümüyle Onun oruç ayı idi.Yani O, oruç gibi yüce ibadetten Ramazan dışında da kopmazdı. Çünkü O, oruçlu iken amellerinin Rabbine arzedilmesini çok isterdi.Onun orucu, yalnızca midenin aç susuz kalmasından ibaret değildi. O, mide başta olmak üzere tüm organlarına oruç tuttururdu. O, orucu gönlü, beyni, dili ve tüm hücreleriyle tutardı. Ve o, bu konuda şöyle uyarmıştı bizleri: "Nice oruç tutanlar vardır ki, tuttukları oruçlarından onlara kalan sadece aç ve susuz kalmalarıdır."

"Kim yalan ve iftirayı terk etmezse bilsin ki, onun yiyip içmesini bırakmasına Allah'ın ihtiyacı yoktur."

"Oruç perdedir, koruyucu kalkandır. Biriniz bir gün oruç tutacak olursa kötü söz sarf etmesin, bağırıp çağırmasın. Birisi kendisine yakışıksız laf edecek veya kavga edecek olursa ben oruçluyum! desin ve ona bulaşmasın."

O, oruç için sahur yapmayı bereket görür ve iftarda acele ederdi: "Sahur yemeği yiyin, zira sahurda bereket vardır."

"İnsanlar iftarda acele ettikleri müddetçe hayır üzere devam ederler."gönderildiBugün bazılarının yaptığı gibi, iftarı ve sahuru terk etmez ve geçiştirmezdi. Onları vaktinde ve özenle yapardı.
Ağzı dualı bir peygamber olarak iftar anlarını da dua fırsatı olarak değerlendirir ve şöyle dua ederdi: Allahım, yalız senin için oruç tuttum, sadece sana güvenip inandım ve senin rızkınla iftarımı açtım. "Allaha hamdolsun. Susuzluk gitti, damarlar ıslandı, inşallah sevap kesinleşti."

Bu yüzden oruçlu iken de oruçsuz iken de Onun ağzından hayır ve haktan başka bir şey sadır olmazdı.Oruçluya iftar ettirmek Onun Ramazan güzellikleri arasındaydı. Bu konuda şöyle derdi: "Kim bir oruçluya iftar ettirirse, kendisine onun sevabı kadar sevap yazılır. Üstelik bu sebeple oruçlunun sevabından hiçbir eksilme olmaz."

O, iftar sofralarında aşırılığa kaçarak israf sofralarına dönüştürmez ve yalnızca zenginlerin birbirlerine ödünç yaparcasına ağırlandığı sofralara çevirmezdi. Onun mütevazı sofralarında zengin fakir herkese yer vardı. Onun hayatında Ramazan, beslenme ayı da değildi, diyet ayı da, eğlence ayı da, festival ayı da değildi O, oruç tutuyorum diye hayattan kopmaz, yapması gereken işleri hakkıyla yapmaktan geri kalmazdı. Nitekim Bedir savaşına o, bir Ramazan ayında çıkmıştı.Ne orucu uykuya tutturur ve ne de orucu işini savsaklama aracı yaparak istismar ederdi.Oruçla ilgili kendisine yöneltilen sorularda, her zamanki gibi kolaylaştırıcı bir yöntem izler ve alternatif çözümler sunardı.Onun cevapları yaşanabilirdi. Dini anlatırken taviz de vermezdi, muhataplarını çıkmazlara da götürmezdi.O, her zaman cömertti, Ramazanda daha cömert olurdu.. O, Vahiy meleği ile karşılaştığında hayır ve infakta, esen yellerden daha cömert olurdu.

Onun cömertliği Ramazan ile sınırlı değildi. Verirken fakirlerin nurlarını korur, sahip olduğunun en güzelinden ve sevgiyle verirdi.
Onun, zahidane bir hayatı vardı; ama o, Ramazanda daha bir zahiddi. Çünkü bu ay Onun itikaf ayı, mescidin bir köşesinde on gün, kendini Yüce Allaha verme ayı idi. Hz. Peygamber, kendisine peygamberlik gelmeden önce Hıra mağarasında münzevi bir hayat yaşardı. Ama Kur'ân ayetlerinin inmeye başlamasıyla O, Hıradan toplum içerisine indi ve tebliğ görevini sürdürdü. Fakat O, insanlardan ve dünya nimetlerinin cazibesinden geçici bir süre de olsa uzak kalmayı tamamen ihmal etmedi. Bu sefer halkın içinde, mescidinde O, Ramazanın son on gününü itikafla geçirirdi.O, halk içinde Hakla beraber olur, ibadetlerini asla hayattan ve insanlardan kopmaya, onlarla ilişkilerini kesmeye ara yapmazdı.O, her zaman Allahı zikrederdi, Ramazanda daha çok zikrederdi. Bu kutlu ayda dualarına dua katardı.O, sürekli Kuran okur ve Kur'ânlı bir hayat yaşardı, ama Ramazanda daha çok Kur'ân okurdu. Onun mukabelelerine Vahiy meleği ve ashabın seçkinleri eşlik ederdi. Onun vahiy meleği ile karşılıklı Kur'ân okuyup ezberini sağladıkları ay da Ramazandı.Onun Kurân okumaları anlamak ve en iyi şekilde yaşamak içindi. O, asla Kurân okumayı dünyalıklara alet etmedi ve adete dönüştürmedi.O, Ramazanın son on günü içerisinde, dua, istiğfar, zikir ve ibadet fırsatı olan Kadir gecesini arar ve kadir gecesini ihya etmeye teşvik ederdi: Kim inanarak ve sevabını Allahtan bekleyerek kadir gecesini ihya ederse, geçmiş günahları bağışlanır.

Kısaca O, Ramazanda kulluk ve dua yoğunluğu içerisinde olurdu.. Ve Ramazanda sergilediği bu güzellikleri Ramazandan sonrasına taşır ve bunu ümmetine tavsiye ederdi. Yani on bir ayın sultanı Ramazan, onun on bir ayını da yönetirdi: "Kim Ramazan orucunu tutar ve ona şevval ayından altı gün ilave ederse, sanki yıl orucu tutmuş olur."

"Resûlullah Zilhicce'den dokuz günle Aşûra günü oruç tutardı. Bir de her aydan üç gün, ayın ilk pazartesi ile perşembe günü oruç tutardı."

Çünkü Onun için Ramazan, bir eğitim kampı, bir yenilenme fırsatı, bir donanım ve dolum ayı idi. O, Ramazandan aldığı enerji ile Ramazan sonrası hayatını şekillendirirdi. O, bayramını tekbir ve namazla başlatırdı. Tekbir ve namaz üzerine kurulan bayram sonrası hayat, tekbir ve namaz doğrultusunda devam ederdi.
Tüm bu Ramazan güzellikleriyle o bizleri aydınlatmaya, gönüllerimizi ısıtmaya, beyinlerimizi ışıtmaya, sözlerimizi güzelleştirmeye, davranışlarımızı hep hayır ve güzelliklere yönlendirmeye devam ediyor.Onun ümmeti olarak Onu özlemeye, hayatımızın her alanında Ona benzemeye, Ondaki güzellikleri yaşamaya ve yaşatmaya var mısınız? O, bizleri, Mahşerde buluşma yerimiz olan Kevser havzının başında bekleyip durmakta.
Salat ü selam, her türlü ihtiram Ona ve Onun bağlılarına olsun.
Son düzenleyen asla_asla_deme; 5 Ekim 2011 15:44 Sebep: Sayfa Düzeni
Birbirimize tutundukça ;Bıçakların ucu kapanacak.. ~Smiley9TenderMsn Inlove