Yalnızlık

İstenilir bir hal değildir yalnızlık
Unutulmuş bekleyeni gelmeyen
gemisiz limanda
zamanın orta yerine demirleyen
bir tozlu sandık
çürür yeşil ve bir başına

Çocukluğun penceresine tünemiş korku
çalar kapıları gecenin bir vakti
ıssız sokaklar koynuna alır yoku
ışıklı caddelere götürür akortsuz sesi

Oyundan çıkarılmış çılgın söz
yaslar sağır duvara çağı
Kimin olduğu bilinmeyen şom göz
ürker karanlığı yaran bir tutam ışıktan
bölünmüş uykulardan arta kalan
felsefedir tanrı

Güçsüz gövdesiyle kimsesizliğe sürüklenir
düşleri okyanusa açılan yelkenli
rüzgarın soluğuyla oynaşırken gönenir
efendi de kendisidir teslim olan da kendi

Anımsayın nerede ilk vurulduğunuzu
kanlı bir bıçak yoktur ortalıkta
bütün ipuçları saklıdır
Küçük bir iz bırakmaz kararsızlık
belirsiz bir çatlaktan sızan su
kaplar odanın tavanını ağır ağır
avına sessizce yaklaşır umarsızlık

Kütüğe yazılmış sözcükler ateşe atılır
suya çizilir çağıltının resmi
Kentleri sardığında mülteci gülüşü
donar kanın sesi
tükenir renk cümbüşü
günler düşer sağır

İstenilir hal değildir yalnızlık biter bir gün
toprağa iner cemre
Bir tek hale mahkum değildir Dünya
mevsimler birbirini saklar mayasında
yerin altında ve yerin üstündedir sürgün

İnsanla çoğalır insan
martılar çığlık çığlığa iner suya
Belli ki hayata değil yalnızlığadır isyan