Arama

Alzheimer Hastalığı - Tek Mesaj #9

GusinapsE - avatarı
GusinapsE
Ziyaretçi
19 Eylül 2006       Mesaj #9
GusinapsE - avatarı
Ziyaretçi
Alzheimer ve Parkinson Hastalığı Yaşlılığın Kaderi mi?
Parkinson, Alzheimer gibi tedavisi zor ve maliyeti ağır hastalıklarda önemli bir artış gözleniyor.
Nörodejeneratif hastalıklar, yalnız hastalar ve onlara bakmakla yükümlü yakınlarının yaşam kalitesini düşürmekle kalmıyor; aynı zamanda aile ve ülke ekonomisine giderek artan bir yük getiriyor. Acıbadem Bağdat Caddesi Polikliniği nöroloji uzmanı Dr. Zeynep Ünal,
“20. yüzyıl başlarında 60 yaş ve üstü nüfus toplam dünya nüfusunun yüzde 4’ünü oluştururken, yeni yüzyılda 65 yaş üstü nüfusun yüzde 17’leri bulacağının tahmin edildiği göz önüne alınırsa, bu hastalıkların erken teşhis ve tedavisinin önemi ortaya çıkmaktadır” diyor.

İlerleyen yaşla görülen nörodejeneratif hastalıkların en önemlileri demansın, yani, bunamanın en sık görülen ve özgün bir çeşidi olan “Alzheimer Hastalığı” ve hareketlerde yavaşlama ve ellerde titremeyle giden “Parkinson Hastalığı” olarak kabul ediliyor.

Bu tip hastalıkların yaşlılığın bir kaderi olmadığının belirlendiğini vurgulayan Dr. Zeynep Ünal, “Erken tanı ve etkin tedaviyle en azından hastalıkların ilerlemesinin durdurulup, temel hedef olan hasta ve yakınlarının yaşam kalitesinin arttırılabileceği ortaya konmuştur” diye ekliyor.

Alzheimer hastalığı
Günümüzde demansın ilerleyen yaşla oluşan kaçınılmaz bir son olmadığı ve kısmen de olsa tedavi edilebilir bir durum olduğunun anlaşılması Alzheimer hastalığı’na olan bakış açısını değiştirmiş durumda.

Ancak önce Alzheimer hastalığı’nın doğru tanısının yapılması ve normal yaşlanmanın özelliği olan bellek değişikliklerinin Alzheimer Hastalığı’ndan ayrılması gerektiğini vurgulayan Dr. Ünal şunları söylüyor:
“Alzheimer hastalığı, bellek ve bilişsel işlevlerde günlük yaşam aktivitelerini kısıtlayacak derecede kronik ve ilerleyici kayıpla karakterizedir. Yaşamın orta ve ileri evrelerinde ortaya çıkar ve 50 yaş altında görülmesi pek nadirdir. Görülme sıklığı yaşla birlikte artar. Oluşum mekanizması tam bilinmemekle beraber, kalıtsal faktörler, düşük sosyokültürel düzey, kafa travması gibi nedenler üzerinde durulmakta, östrojen hormonu ve nonsteroid grubu ilaçlar kullanmanın Alzheimerı önlediğine dair kanıtlar bulunmaktadır.”

Dr. Zeynep Ünal Alzheimer hastalığı ile ilgili merak edilen sorulara şu yanıtları veriyor:

Belirtileri neler?
Lisan bozukluğu ilk bulgudur, uzak bellek geç evrelere dek korunur. Yakın bellekteki bozulma gözlenir. Başlıca belirtiler şunlardır:
Günlük aktiviteleri bozacak bellek kaybı, eşyaları kaybetme, alışageldik işleri yapmada güçlük, lisan sorunları, zaman ve mekanı karıştırma, yargılama yeteneğinin bozulması, davranış veya karakter değişiklikleri, kişilik değişiklikleri, pratik düşünmeyle ilgili problemler, inisiyatif kaybı.

Tanı nasıl konulur?
İlk adım, hasta ve yakınlarıyla detaylı bir görüşme yapılarak, hastalık öyküsünün alınması, detaylı bir fizik ve nörolojik muayene yapılmasıdır. Kısa süreli hafızayı ölçen standart testler yapılır. Alzheimer ile karışan diğer tıbbi durumları ayırt edebilmek için biyokimyasal testler, hormon testleri, karaciğer fonksiyonları incelenir, B12 vitamin düzeyine bakılır. Depresif duygu durumu ile çok sık karıştırıldığından gereğinde psikometrik testler yapılmalıdır. Tanıyı desteklemek için Bilgisayarlı Tomografi ve Manyetik Rezonans Görüntüleme gibi yöntemlerle bazı özgün bulguları aranır.

Tedavi edilebilir mi?
Hastalığın nedenleri hala aydınlatılabilmiş değilse de, bir şekilde beyinde hücreler arası ilişkiyi sağlayan “Asetilkolin” adlı maddenin azaldığı kesin olarak biliniyor. Tedavide eksik olan bu maddeyi yerine koyan ilaçlar kullanılıyor. Bu ilaçlar ülkemizde de bulunuyor. Bu ilaçlarla yapılan uzun süreli çalışmalarda hastalığın ilerlemesinin durdurulduğu, toplumsal uyumu bozan davranış problemlerinin de önemli ölçüde gerilediği gösterilmiş. Yerine koyma tedavisinin yanısıra, hastalara koruyucu tedavi olarak beynin oksijen kullanımını arttırıcı ilaçlar, nonstereoid antienflamatuar grubu ilaçlar, A, E ve C vitaminleri de öneriliyor.

Parkinson Hastalığı
Parkinson Hastalığı hareketlerde yavaşlama, istirahat halinde ellerde ve daha nadiren ayaklarda titreme, kaslarda sertlik ve denge dozukluğuyla ile gelişen bir hastalık. Parkinsonun toplumda görülme oranının yüzde 1 olduğunu belirten Dr. Ünal şöyle konuşuyor:
“Parkinson bir yaşlılık hastalığıdır, 50 yaşın üzerinde başlar ve görülme sıklığı yaşa paralel olarak atar. 50 yaşın altındaki bireylerde görüldüğünde benzer bulgulara yol açabilecek diğer tıbbi durumları ayırt edilebilmek için biyokimyasal testler, hormon testleri yapılıp karaciğer fonksiyonları incelenmelidir. Ayrıca, ilaç kullanım öyküsü ya da toksik ajanlara maruz kalınıp kalınmadığı sorgulanmalı gerekirse ileri görüntüleme yöntemlerine başvurulmalıdır. Vakaların yüzde 70’inde hastalık titremeyle başlarken, yüzde 20 olguda hareketlerde yavaşlama vardır, kalanlarda da diğer bulgular tabloyu ortaya çıkarır. Parkinson’da söz konusu klinik tabloya, beyinde “dopamin” adlı maddeyi içeren sinir hücrelerinin harabiyeti yol açar. Dopamin yitimi belli kimyasal ajanlara maruz kalma ve yaşlılığın doğal sürecinin insan vücudunda yol açtığı biyokimyasal değişiklikler sonucu “serbest radikaller” denen organizmaya zararlı maddelerin birikmesinden, nadir olgularda kalıtsal faktörlerden köken alır. Olasılıkla Parkinson, çevresel ve kalıtsal risk faktörterinin biraraya gelerek başlattığı olaylar zincirinin son durağıdır.”

Dr. Zeynep Ünal, Parkinson hastalığı ile ilgili en çok merak edilen konulara şu yanıtlarla açıklık getiriyor:

Kişiyi nasıl etkiliyor?

Parkinson’da klinik bulgular ilerleyince hastalar artık günlük işlerini yapamazlar, hareketleri iyice yavaşlar yazı yazamazlar ve araba kullanamazlar. Tek başlarına giyinemeyip yardımsız banyo yapamazlar. İlerleyen evrelerde yatağa bağımlı olurlar.

Tanıya nasıl gidilir?
Esas olarak Parkinson’da tanı klinik gözlem ve detaylı nörolojik muayeneye dayanır, tanıyı desteklemek için manyetik rezonans görüntüleme, perfüzyon sintigrafisi gibi yöntemlere başvurulur. Diğer hareket bozukluğuna yol açan nörolojik hastalıklar, ailesel titremeler, benzer bulgulara yol açabilecek damarsal hastalıklar, dopamin düzeyini azaltan nöroleptik grubu ilaç kullanım öyküsü depresyon ve demans Parkinson ile karıştırılabilir.

Nasıl tedavi edilir?
Tedavinin esası beyinde eksilen dopamin adlı maddenin yerine konulmasıdır. Tedavide eksilen dopamini yerine koyan levo-dopa bileşikleri, dopamin salgısını artıran “agonist” denen ajanlar ve dopamin yıkımını önleyici enzim inhibitörleri kullanılır. İleri evredeki olgular cerrahi tedaviden yarar görebilir. Ayrıca serbest radikal oluşumunu önleyici özel ilaçlar ve A, E, C vitaminleri önerilir. Doğal bir dopamin kaynağı olan bakla da Parkinson hastalarının sofralarından eksik olmamalıdır. Erken tanı hastalığın ilerleme hızının yavaşlatılmasını sağlar.