Arama


Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
22 Eylül 2006       Mesaj #60
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
rüzgârlı sokaklar


"Şöyle böyle bir günün kurcalanmasından
Bir tırnak izidir nehir -yüzümde akan-
Bulutlar bulutlar bulutlar -dudak izleri, beyaz-
Ötede bir köprü (üstünden geçeceğim birazdan. "
Edip CANSEVER

rüzgârlı sokaklar
o bank orada durur.-hafızamın hatırlayabildiği-karşılara geçilir. vapur düdükleri, gemiler ve birkaç kayık suları yararak gelirler kıyıma-ki kıyılar ağlamak-yaprak döken ağaçların altında mı otururum düşümde? bir salkımsöğüt uzanır toprağıma ellerinden yaralanırım. hangi ay tutulurken edindim bu hayıflanmaları?
elimde bir boya fırçası habire boyuyorum beyaz kağıdı. yazı da boyuyorum sonbaharı da. göğe bakan kadının duvardaki posterini çizdim geçen gün. açtım kalbimin yamalarından sızan canımın kırıkları çıktı gün yüzüne. yastığıma onca gün düşürdüğüm gözyaşımı nerelere bıraksaydım gelmezdin? kaşık, çatal sesleri... bıçak masanın üzerinde. tabağımdaki yemek soğudu. içim huzursuz göğe bakıyorum, uçsuz bucaksız mavilere. geride mi kaldı içime sır düşürdüğün kalbin?
sonbaharın bıraktığı en büyük iz gidişler. sokaklardan geçmiş günleri süpürmese de çöpçüler, unutulmaya başlıyor şen kahkahalar. postacılar yorgun adımlarla duruyorlar kapı önlerinde. çocukların oyunlarına yağmur değiyor. pencerenin önünde solan sardunyanın çiçeği ömrüme eş. bu kadar sevmiyorum her şeyi. yollarda karşılaşılan genç yüzler tanıdık değil artık. köşedeki bankta çekirdek çıtlatanlardan biri değilim. kaç zamandır oturmadık güneşle karşılıklı. bulutlar kararmış tepelerin üzerinde, beyazlıklarını özlüyorum, mavilere düşmüş küçük kayıklarını ülkemin.
yoldayım. serin bir bahçeden geçer gibi hafif üşümüş. gönlüm uzun süredir bazı şeyleri düşleyip durdu. bu yoldan giderken sıra sıra evlerin geride kalmasına hayatıma atılan çalımların bir özeti diyorum. ışıklı yollar. deniz kararan günün yansıması. yitiyor gördüklerim. burada bir hayat var. o evlerde merdivenlerin varolduğu yerlerde. yaşıyor olmak nedir? -rüya görmenin iyilikleri: bedenin kımıldanışı ve sağa sola dönerken karşına çıkan sayısız süpriz. bir gün ani bir kalp çarpıntısı gibi çıksan karşıma. hayatıma yazılan skorların hiçbiri kötü bir oyuncu olduğumu göstermemeli. bazen kendi dışımızda hareket etmemiz gerekir. bana düşen rollerin hiçbiri bedenime göre değildi. iyi bir suflör söylese de içimden mırıldanacaklarımı yeni bir hayat istemez miyim?!
o kadın girer kitapçıdan içeri rafların önünde durur. kitap isimlerine bakınır. içlerinden birini çekip almak o sayfaları aralamak gençliğini geri getirir mi? deli aşk. fransa. peride celal. çocuğun okuldan dönmesine bir saat var. balkona atılan yer minderlerinin üzerine uzanıp okunan kitaplar alır içimin boşluğunu. "ne çok hayal kuruyorsun?" hayatın yazılanlar gibi olmadığını düşünmek. yüzünüz benimkine ne çok benzer.
yeni bir ay başlarken sokaklar rüzgârlı. kırmızı kabanım elimde. bir bank bulmalıyım. belki zürafalar henüz soğukları hissetmemiştir. deniz yavaşta olsa uzanıyordur yosunlu kıyıya doğru. bir balıkçı kayığı artık uzak-bir ışık gibi değildir parıldamaz. ağları toplayan genç bir adam. pul pul mudur denizden ayrı düşenlerin kalbi? uzak kelimesi hep bir pencereyi açar önüme. mavi bir gökyüzü, dut ağacım ve serçelerim olur uzakta. yollarında bisikletli çocuklar. uçurtmanın ipi hep yükseğe uzamalı. ayrı yöne kesilmiş biletlerimiz. tren geçer günün içinden. hep bir çığlık başka günlere kucak açar. kompartımanda farklı yüzler getirir uzakları. "senin adın ne küçük?" 'elimdeki yara oynarken düştüğümden oldu. çok ağlamadım, hem büyüdüm ben.'
henüz akşam üzeridir ve korkmam karanlıktan. uzandığım yataktan duyarım kapı önünden gidenlerin seslerini. pencereden bakınan orta yaşlı kadınların yüzleri uzak. sokağın başında görülen sigaralı adamın adımları uzaklaşmıştır duyulmaz. o kırmızılı çiçek kapanmıştır içine.-dönecek diye bekledim.-artık yılların bir önemi yok, eskiyip yitirdik çocukluk özlemlerini. çıktığımız ağaçların dalları kurudu ve küçüldü. sevinecek nedenler uzaktır. günlerden salı, minübüs görülmüştür dönmektedir aşağı tepelerden. yağmur, sesli yağar. bir hıçkırık nöbeti gelir yerleşir boğazıma. koşmalar uzak. zaman yağmacı, nedensiz kızgınlıkların üzerinden geçer, unuturum susamlı simitleri.
"ten yoksunluğu sizinki. yüzünüze gülecek insanlar edinmelisiniz, uzaklaştırmayın sizi sevenleri." bulutlar durdurulamaz. çeşmenin yanında elimdeki şişeyi doldururken de yakalardı beni ıssızlık ve sarardı içimdeki az kaldığını düşündüğüm umudu. kibritler de yetmedi bu günleri saymaya. hepsini yaksam aydınlanacak yollarında uzak.
deniz kıyısında otursam ve bakınsam içindeki uzaklara. en güvendiğin yerdeyim; hayatın ta içinden gülümsüyorum her sabah yan dairedeki çocuklara. balkondaki çiçekleri unuttum kaç zaman, sulanmadıkça hırslandı biri, eğdi aşağıya doğru yapraklarını. kalbimde bir yokuş buldum geçenlerde, eskilerden kalmış düş kırıklığımın telafileri... bakındım ufuk çizgisinin ötelerine doğru. vardı bir yerlerin yalnızları. "bu şehrin yalnızı benim." dedim kendime sessizce. bakındım etrafta herkes iş, güç koşuşturuyor. sustum. zürafalar boyunlarını uzatmışlar çiğniyorlardı geçen saniyeleri.
şimdi özlemiyorum kasım yağmurlarını, kırık camların önünden geçiyor anılarım. boynum tutuluyor, ellerimde üşüyor düsündükçe eskileri. elimde gidebileceğim hiçbir adresi yok. durmuyor hiçbir yolun ortasında otobüs. bir gözü kör kadın, şoför ve yolcular, güvercinleri yerinden kaldıran kalabalığa karışmıyor adımların. arkamda kalan biri için söylemiyor kimse "unutursun.." isimli bir şarkıyı. hatırlasam ellerinin kirlerini, tutup bir yabancı oluyor sesin.
havanın karanlık olması. günün bir yerlerinde yeni sevinçler bekliyor mudur beni? ağrılarımı taşıyamadığım o sayısız an, bakındığım çocuk yüzleri benzemeyen hikayelerle koşuşturup duruyorlar nefes nefese. kaç kişi gördüm saçları rüzgârlı?
güzdür belki de yarısına gelinmiş kıştır mevsim. camdan bakınıp duran yüzlerimiz solgundur. camların buğusunda yapılıp silinen kaç adam var içimde? gelmiyordur beklenen. en çok neyi unutmak istiyorsak hatırlayarak ödüllendiriyoruz hafızamızı. bellekte kuru yapraklar, patika yollar, kızıl saçlar ve birkaç kitap ayracı. neden dururlar deli aşk'ın arasında. uzak yolların hikayeleri, trenin açılan kapısı bir ölümü bağışlar bize. bir koltukta oturup olmayacakları düşlerken bozulmamış bir rüya diledim hepimize. daha çocuk sayılabilecek yaşlarda birkaç teneke kutuyu ve saksıyı barındıran balkon bütün dünyamken, şimdi giderek eskiyen bir eşya gibi hissettiğim bedenim, dünyayı aramaktan vazgeçti. rüzgarlarını özlediğim tepeler yeşilliklerini kimlere verdi kimbilir? cam parçacıklarını güneşe tutup görmek istediğimiz renkli dünya, gökyüzüm-bana ait olmadıysan da hiç- daha bir yakın sanırdım. uçakların içinden geçtiği ve yollar bıraktığı bulutlar beyaz değiller şimdilerde...