Arama


Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
24 Eylül 2006       Mesaj #1536
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Kız çok korkuyordu. Çünkü hayatı tanımıyordu. Ne düşünmesi gerektiğini, nasıl oturması kalkması gerektiğini, ne söylemesi gerektiğini hayattan değil, kitaplardan öğrenmişti.

Bir kalp çarpıntısıyla, acemilik ile bakıyordu hayata. İnsanlardan ürküyordu aslında. Bu yüzden kimseyle gerçek bağlar kuramıyordu. Kendisiyle bağ kurmak isteyen biri karşısına çıktığında, onu yaralıyor, incitiyordu.

Bir sevgilisi olsun istiyordu mesela, hayatını, ince boynunu bu sevgiliye teslim etmek ve karşılığında onun hayatını almak istiyordu. Ama buna cesaret edecek gücü kendinde bulamıyordu. “Tüm ilişkiler mutsuzlukla son bulur” gibi bir yalan uydurdu ve bu yalana inandı kız.

Yalan kızın kalbine yuva kurmuştu. Burada yaşıyordu. Kızın kabine yapışmış bir yalan vardı, yalan kalbinden gelen tüm kanı emiyor. Bu da onu acımasız ve güçlü bir insan yapıyordu. Duygusaldı aslında ama yalanı yaşatmak için tüm duygularını bu yalana teslim etmişti.

Kalbinde bir yalan besleyen kız, cebinde gizli bir yara taşıyan adamla karşılaştı.

Adam, üniversite kürsülerinden, tüm yerleşmiş kalıp ve kurallardan, kitap okumalardan, marka giyinmelerden, gezme ve tozmalardan uzakta yaşayan bir hayat kaçkınıydı. Çünkü adamın yarası vardı. Ve toplumda doğal seleksiyon kuralları geçerliydi. Toplum yarası olan, kaybetmiş, düşünceli, hassas, kırılgan insanları doğal bir seleksiyonla eliyordu. Böylece kaybetmişlerin nesli tükeniyordu.

Bu kuralı yaşayarak öğrenen adam yarasını bir mendile sıkıca sardı ve cebine gizledi.Kimse görmesin bilmesin diye. “Yarayı gören biri bu yarayı besleyebilir ve yara tüm bedenini ve kalbini ele geçirebilir” korkusu vardı adamda. Bu yüzden insan içine çıkamıyordu.

Kız adamla konuştu, adam kızla…. Adam kızın beslediği yalanı hissetti, kız adamın cebindeki yarayı. Kız adama yalanını gösterdi. Adam yalana sinirlendi. Kalbe yuva yapmış yalanı ordan söküp atmak , yalanı öldürmek istedi. Oysa kız yüzyıllardan beri bu yalanı beslemiş, onunla yaşamaya alışmıştı. Kalbini sömüren bu parazitle dost olmuştu bile.

Kız kimseye anlatamadığı yaşanmışlıklarını kustu adama. Adam da cebindeki yarayı, sıkıca sardığı mendilden çıkarıp kızın önüne koydu. “bak benim yaram bu. Bunu sevgililerim yaptı. Bana bir yara armağan edip gittiler.” .Kız yaraya baktı , korktu. Bir insan bunca yıl bu yarayı nasıl taşır diye düşündü. Daha da önemlisi , “bunu sana nasıl armağan edebildiler” diye hayrete düştü.

Adam kızın gözlerine baktı, umutlandı, sevindi. İlk kez birine yarasını göstermişti. Bu an onun için çok önemli ve değerliydi. Yarayı gören göze aşık oldu adam. Yalana olan nefreti arttı.

“bana kalbinden bir yer ver” dedi adam kıza. “yalan” kalp zarında yumuşadı, cıvıdı, düşmek üzereydi. Kız adamın yarasını düşündü. Ve toplumun “doğal seleksiyon” kuralları işlemeye başladı. Darvin sırıttı, “yalan” yeniden kalp zarına sıkıca bağlandı.

Kız “seninle ancak dost olabiliriz” dedi. Adam bunu anlayabilmek için tüm beyin sıvısını bu fikre yöneltti. Çünkü adam tüm sevgilileriyle hem dost hem sevgiliydi. Bu yüzden dost ile sevgilinin ayrımı yapmaktan uzaktı.
Darvin sırıttı. Cebinde gizli bir yara taşıyan adam, seleksiyona kurban oldu. Kızın kalbindeki “yalan” ise biraz daha güçlendi.

Olan yaraya oldu aslında. Biraz daha büyüdü.