Arama

Fransız Edebiyatı - Tek Mesaj #3

ThinkerBeLL - avatarı
ThinkerBeLL
VIP VIP Üye
29 Kasım 2011       Mesaj #3
ThinkerBeLL - avatarı
VIP VIP Üye

Rönesans Dönemi Fransız Edebiyatı
  • Villon (1431 - ?), Ortaçağın sonlarında ve Rönesans’a geçiş süreci içinde yaşamış önemli Fransız şairlerinden birisidir. Şiirleri “Küçük Vasiyetname” ve “Büyük Vasiyetname” adlı kitaplarda toplanmıştır.
  • Asıl yeni Fransız şiiri, XVI. yüzyılda Lâtinceyi bırakıp Fransızca ile şiir yazma davasını güden ve La Pleiade adındaki edebiyat okulunu kuran yedi şairin şiirleriyle başlar. Bu grubun en önemli şairlerinden birisi Ronsard (1524–1585)'dır. Başlıca eserleri “Aşklar”, “Odlar”, “Egloglar” adlarını taşır.
  • Bu dönemin önde gelen Fransız romancısı Rabelais (1490–1553)'dir. “Gargantua ve Pantagruel” adlı romanları ünlüdür.
  • Rönesans dönemi Fransız edebiyatının en önemli ismi hiç şüphesiz deneme türünün öncüsü Montaigne (1533–1592)'dir. “Denemeler” adlı eserinde yer alan metinlerinde Hıristiyanlıktan ve geleneksel düşünce biçimlerinden farklı olarak bağımsız insan düşüncesini ortaya koyan örneklere yer vermiştir. İnsan ve toplumla ilgili hemen her konuda alışılmışın dışında yeni yaklaşımlar getirmiştir.

Klâsik Dönem Fransız Edebiyatı
  • Pierre Corneille (1606–1684), Klâsisizmin ilkelerini uygulayan ilk büyük tragedya şairidir. Onun oyunlarındaki kişilerin, tutkularıyla görevleri çatışır.Ancak sonunda güçlü iradeleriyle tutkularını bastırırlar. En önemli eserleri “Le Cid”, “Horace”, “Cinna” ve “Polyeucte”tür.
  • İkinci önemli tragedya şairi Jean Racine (1639–699)'dir. Racine'in oyun kişileri tutkularının, yazgılarının ve tanrıların esir olurlar. Başlıca eserleri “And Romaque”, “İphigenie”, “Phedre”dir.
  • Moliere (1622–1673) ise komedya alanında başarılı ürünler vermiştir. Toplum ve insandaki gülünç âdetleri, çirkin ve kötü huyları, kusurları sergileyerek, güldürerek düşündürmeyi, eğlendirerek öğretmeyi amaç edinmiştir. Başlıca eserleri şunlardır: “Gülünç Kibarlar”, “Kadınlar Mektebi”, “Zorla Evlenme”, “Tartuffe”, “Don Juan”, “Zoraki Hekim”, “Cimri”, “Hastalık Hastası”.
  • La Fontaine(1621–1695)özellikle Aisopos'tan yararlanarak yazdığı fablleriyle ünlüdür. En önemli eseri “Fabller”dir.
  • La Rochefoucauld(1613–1680) özdeyiş (vecize), Boileau (1636-1711) eleştiri türünün, Descartes (1596–1650) ve Pascal (1623–1662) felsefe alanının önde gelen isimlerindendir.
  • Romantik Dönem Fransız Edebiyatı
  • En önemli romantik sanatçı Victor Hugo (1802–1885)'dur. O, “Cromwell” adlı dramının önsözünde romantizmin temel ilkelerini ortaya koymuştur. Şiir, roman ve oyunlarında tabiat, özgürlük, vatan, milliyetçilik gibi temalara yer vermiştir. Sefiller adlı romanında seçkin sınıftan olmayan halktan ve toplum dışında kalmış insanların da dünyalarına, duygu ve düşüncelerine yer vermiştir.
  • Hugo'nun yanında Lamartine (1790–1869) ve Musset (1810–1857) de şiir türünde etkili olmuş şairlerdendirler.

Gerçekçi Dönem Fransız Edebiyatı
  • Honore de Balzac (1799–1850) her ne kadar romantik edebiyat döneminde yaşamış olsa da gerçekçiliğin (realizmin) müjdecisi olmuştur. Balzac kişileri ve toplumu en ince ayrıntılılarıyla incelemiş, olayları ve olguları eleştirel bir tutumla sergilemiş, insanlar arası ilişkileri dikkatli bir gözle gözlemleyerek romanlarını yazmıştır. En önemli romanları: “Goriot Baba” ve “Vadideki Zambak”tır.
  • Gerçekçiliğin müjdecilerinden bir başka yazar da Henri Beyle Stendhal (1783–1842)'dir. O da gördüklerini olduğu gibi, süslemeden yalın bir dil ve üslûpla aktarmıştır. İnsanı içinde yaşadığı sosyal çevreden koparmadan vermiştir. Stendhal'e göre "roman, yol boyunca gezdirilen bir ayna olup, gördüklerini aynen yansıtır". Başlıca romanları: “Kırmızı ve Siyah”, “Parma Manastırı”.
  • Gustave Flaubert (1821–1880), romanlarında gözlemlediklerini kendi duygu ve düşüncelerine yer vermeden sergilemeye, hayatı olduğu gibi aktarmaya çalışmıştır. En önemli romanı “Madam Bovary”dir.
  • Guy de Maupassant (1850–1893) da özellikle küçük hikâye türünde gerçekçi ürünler vermiştir. Hikâye türünde klâsik kurguya dayalı "Maupassant tarzı hikâye" denilen bir çığır açmıştır. Yani hikâye, sürükleyici bir merak unsuru barındırır. Giriş, gelişme, sonuç bağlamında devam edip etkili, çarpıcı ve vurucu bir sonla biter. Bu tarz hikâyede "olay" unsuruna önem verilir.
  • Emile Zola (1840–1902), müspet bilimlerin deneysel olguculuğunu edebiyata uyarlayarak, doğalcılık (natüralizm) adı verilen gerçekçiliğin farklı bir anlayışını başlatmıştır. Doğalcılığın (natüralizm) temel ilkesi şudur: Gerekirciliğe (determinizm) göre nasıl müspet bilimlerde aynı koşullar aynı sonuçları doğurursa, kişiler ve toplumlar da içinde bulundukları doğal ve sosyal çevrelerinin ürünüdürler. Yani bir kişinin karakterinde, kimlik ve kişiliğinde doğuştan getirdiği biyolojik ve fizyolojik özelliklerinin yanında sosyal çevresinden aldığı eğitim ve kültür de belirleyici rol oynar. Zola bu yöntemi uygulayarak “Meyhane”, “Germinal” gibi deneysel roman denilen örnekler vermiştir.
  • 19. yüzyıl Fransa'sının en büyük ozanlarından Charles Baudehire ise sembolizmin ve gerçeküstücülüğün öncüsü olmuştur.

20. Yüzyıl Fransız Edebiyatı
  • Alman filozofu Heidegger'in ortaya attığı varoluşçu felsefeyi bu yüzyılda bazı Fransız yazarları edebiyata uyarlamışlardır. Varoluşçu düşünce kısaca şöyle ifade edilebilir: İnsan dünyaya geldikten sonra kendi varlığını gerçekleştirir, kendi özgün kişiliğini, özünü, bilincini kendisi oluşturur. İnsana kendisinden başka yol gösterebilecek kimse yoktur. Onun için özgürdür.
  • Jean Paul Sartre (1905–1980), insan doğasının en önemli unsurlarından biri olan özgürlük kavramını işlemiş, insan özgürlüğünün yasak ve yasalarla sınırlandırılamayacağını öne sürmüştür. Başlıca eserleri romanda “Bulantı” (1938), “Özgürlük Yolları” (1945); hikâyede “Duvar” (1930); Oyun: “Sinekler” (1942), “Saygılı Yosma” (1945), “Kirli Eller” (1948) dir.
  • Yine varoluşçu bir romancı olan Albert Camus (1913–1960) ise daha çok saçma kavramını irdelemiştir. Ona göre insanın içinde yaşadığı evren saçma, mantıksız, akıldışı ve anlamsız bir yapıya sahiptir. Dolayısıyla insan hayatı da saçmadır. İnsan hayatının anlamı, ancak saçmalık ve haksızlıklara başkaldırarak ortaya çıkar. İnsan salt doğruluk, iyilik, dostluk, barış, adalet için yaşamalıdır. Başlıca eserleri romanda “Yabancı” (1942), “Veba” (1947), “Düşüş” (1956); tiyatroda “Yanlışlık” (1944), “Caligula” (1945) dır.
  • Simone de Beauvoir (1908–1986), varoluşçu açıdan kadının sosyal, siyasî ve cinsel sorunları üzerinde durmuştur. Aynı zamanda feminist hareketin de öncülerindendir. Başlıca eserleri şunlardır: “Konuk Kız” (1943), “Mandarenler” (1954).
  • Andre Malraux (1901–1976), İnsanlık Durumu, Büyük Yol, Umut, Melekle Savaş gibi eserlerinde olumsuz koşulların hâkim olduğu güler yüzlü cehennemin de insanın yalnızlığını, kaderiyle baş başa kaldığı dramatik macerasını anlatır.
Tanrı varsa eğer, ruhumu kutsasın... Ruhum varsa eğer!