Sarılın hani doruklarına bahar gelmeyen dağlar vardır
hiç göremezsin oraları da özlersin genede
gözünde küçücük bir noktayken yüreğinde kocaman hasretlik yaraları açar
kımıldamadan saatlerce seyrettiğin o doruklar vardır ya
sabah olduğunda güneşi tutup kolundan getirir üstümüze
hani doruklarına bahar gelmeyen dağlar vardır
hiç göremezsin oraları da özlersin genede
gözünde küçücük bir noktayken yüreğinde kocaman hasretlik yaraları açar
kımıldamadan saatlerce seyrettiğin o doruklar vardır ya
sabah olduğunda güneşi tutup kolundan getirir üstümüze
ısınırsan da gerinirsin sımsıcak bir sabahla
işte o sıcaklığı sana getirendir o doruklar
kar yanaklı yaşlı analar gibi
sarılmayı istediniz mi siz hiç ömrünüzde
ya da neden sarılmayı ihtiyaç hisseder insan düşündünüz mü
siz annenizin karnında hangi şekilde bulunduğunuzu düşündünüz mü peki?
insan bedensel oluşumunu tamamlarken kendine sarılır ilk.
sonra sonra unuturuz kendimize sarılmayı başkalarına sarılmaktan.
halbuki herşeyi öğrenmeye başladığımız yerdir orası.
ilk sesi ilk harfi ilk kelimeyi sonra sonra cümleleri öğreniriz.
ama o cümlelerde sarılmak kelimesi geçmez ki.
nasıl sarılabiliriz ki
kafamızın içine onca gereksiz şeyleri yüklerken etrafımızdakiler
hani anne baba kardeş akraba okul dünya
herşey ama herşey bizim dışımızda bize ait olmayan bir çok şey
bize dayatılır
işte bunlara sarılacaksın derler.
oysa bir karaca yavrusu güçlü olmak zorundadır hayatını sürdürebilmesi için
zayıflığa yer yok bu yaşam alanlarında varsa yoksa güç
peki o güç nerde sizce?
kaslarımızda mı
aklımızda mı
beynimizde mi?
nerde ?
o güç göğüs kafesinin içinde çırpınıp duran büyülü kuşun içinde
ne kadar sarılırsanız ona sizi o kadar güçlü tutacak
ve siz bir o kadar siz olacaksınız