Arama

Uzay Nedir? - Tek Mesaj #3

ThinkerBeLL - avatarı
ThinkerBeLL
VIP VIP Üye
14 Aralık 2011       Mesaj #3
ThinkerBeLL - avatarı
VIP VIP Üye
UZAY
—ANSİKL. Fels. Uzay kavramını tanımlama girişimleri Sokrates öncesi filozoflara, büyük bir olasılıkla da Pythagoras'a kadar uzanır. Bununla birlikte uzay kavramı üzerine ilk düşüncelerden biri olan Zenon'un fikirlerini, yunanlı yeniplaton- cu filozof Simplicius'un bir metninden öğreniyoruz: “Uzay diye bir şey varsa nerede olabilir? Çünkü varolan her şey belli bir yerdedir. Bu durumda uzay da belli bir uzayda bulunacak ve bu sonsuza dek böylece devam edecektir: öyleyse uzay diye bir şey yoktur" (Zenon'dan aktaran Simplicius, Aristoteles'in Fizik'i [Peri Physikes akroaseos] üzerine yorum, 562). Platon’un felsefesinde de uzay, daha açık bir biçimde tanımlanmış değildir; Platon’da uzay bir töz statüsü kazanmamıştır; ideaların imgeleri olan tüm duyulur nesnelerin içinde yer aldığını gördüğümüz bir khora'dan, bir “yatak”tan başka bir şey değildir (Timaios, 49). Dolayısıyla, geometrinin kurucusu olan Yunanlılar, uzay kavramı ile geometri bilimi arasında kesin bir bağıntı kurmadılar. Oysa bu bağıntı, Galilei’den Newton'a, tüm klasik bilimin temelini oluşturur ve XIX. yy.'a kadar tüm fizik kuramcıları, verdikleri tanımlar arasında farklılıklar bulunsa da, bu ilişkiyi esas almışlardır.

Descartes'a göre, “Uzay ya da iç mekân ile, bu uzayın içinde yer alan cismi ancak düşüncemizde birbirinden ayırt ediyoruz. Çünkü uzayı oluşturan uzunluk, genişlik ve derinlik olarak uzam, aynı zamanda cismi de oluşturur" (Felsefenin ilkeleri [les Principes de la philosophie], 2, 10). Buna karşılık Newton, uzay ile maddesel tözü birbirinden ayırır; uzayı, içinde yer alan nesnelerden ya da gerçekleşen olaylardan bağımsız olarak varolan gerçek ve mutlak bir çerçeve sayar. Bu noktada Leibniz, Nevvton'un izleyicilerinden biri olan Clarke ile tartışmalı bir mektuplaşma başlattı ve bu mektuplarında uzayı mutlak bir gerçeklik saymayı reddetti: “Bana gelince, daha önce de birçok kez belirttim, uzayı, tıpkı zaman gibi göreli bir şey sayıyorum; bence zaman nasıl art arda gelişin düzeniyse, uzay da yan yana bulunuşun düzenidir. Çünkü uzay, bir arada varolmaları bakımından, eşzamanlı olarak varolan şeylerin olabilir düzenidir ve onların var olma tarzına katılmaz (Clarke'a 25 şubat 1716 tarihli mektup).

Leibniz'e göre, Tanrı tarafından yaratılmış olan duyulur uzam'ı (lat. extensio), yaratılmamış olan, gerçek anlamda uzay' dan (lat. spatium) ayırt etmek gerekir; demek ki uzay, bir "töz” değil, olabilirlik taşıyan yan yana varoluşların düzenidir yalnızca: "Uzay da tıpkı zaman gibi, bir töz değildir [...], yalnızca varolanlar arasında değil, olabilirler arasında da, sanki varmışlar gibi bir bağıntıyı, bir düzeni belirtir” (Nouveaux Essais sur tentendement humain [insan zihni üzerine yeni denemeler], 2, 13, 17).

Aynı biçimde Kant da, uzayı mutlak bir gerçeklik saymayı reddeder. Uzay, algılama gücümüzün, dünyayı tasarımlayışı- mızın öznel koşullarının a priori bir çerçevesidir. Kant’a göre uzay, görüngülerin (fenomenlerin) varolabilmesini sağlayan bir koşuldur, yani duyusal sezginin bir salt biçimidir: “Uzay, tüm dış sezgilere temel oluşturan zorunlu a priori bir tasarımdır. Uzayda nesneler olmadığını düşünebildiğimiz halde, uzayın yokluğunu hiçbir biçimde düşünemeyiz. Uzay görüngülere bağlı bir belirlenim olarak değil, görüngülerin varolabilirlik koşulu olarak düşünülür; yani uzay, dış görüngülere zorunlu bir biçimde temel oluşturan a priori bir tasarımdır” (Salt aklın eleştirisi (Kritik der reinen Vernunft], 1,1).

—Geom. “Uzay” sözcüğü tekbaşına kullanıldığında, doğru ve düzlem kavramlarının mantıksal uzantısına karşılık olur Tıpkı "hacim"in doğru parçası ve yüzey kavramlarının uzantısı olduğu gibi. Katı cisimler, ikiyüzlüler, üçyüzlüler, çokyüzlüler, yuvarlak cisimler vb. klasik geometride uzay adı verilen kavramın modelleri ya da maddeleştirilmeleri olurlar: buradan uzay geometri deyimi ortaya çıkar.

Uzay kavramı


maddeler kümesini, bir düzlem yüzeyin üstünde ve altında bulunanlarla temsil etmek kaygısına yanıt verir. Bu düzlem yüzeyin üzerinde iken, pratikte yapılabilecek duruma gelen "denemeler” ile uyumlu olarak, burada "devinme"ye olanak verecek belitleri, yine burada tanımlamak zorunlu olur. Eukleides geometrisinin belitleri, örneğin bir "kısıtlı çerçeve”de meydana gelen birçok fizik (özellikle de mekanik) denemeler için pek yeterlidirler.

Sözcüğe bir sıfat eşlik edince, deyime hemen tüm anlamı veren bu sıfattır. (AFİN uzay, EUKLEİDES UZAYI, İZDÜŞÜMSEL
uzay [Geom.] HERMİT, HİLBERT, ÖNHİLBERT, VEKTÖR [ceb.] uzayı; METRİK uzay (Topol.])

—Ruhbil. Ruhbilimciler işitsel, görsel, kinestezik, duruşsal, zihinsel vb. uzaylar ayırt ederler. Uzay tasarımının bu çeşitli tasarlanmaları ayrı ayrı ele alınabilir. Ama bireylerin çoğunda tutarlı bir bütünlük içinde kaynaşmıştır.

—Uluslarar. huk. İlk yapay sovyet uydusunun fırlatıldığı 1957 tarihine kadar, uluslararası hukuk yalnızca yeryüzündekiyle (ülkesel egemenlik ya da açık denizde özgürlük) aynı hukuksal rejime bağlı olan hava sahasını ele alıyordu. BM Genel ku- rulu'nun bu yöndeki bir dizi kararından sonra (1958, 1961 ve özellikle, atmosfer dışı uzayda “devletlerin faaliyetlerini düzenleyen hukuksal ilkeler"i ilan eden 13 aralık 1963 kararı) birçok antlaşma, atmosferdışı alanla ilgili genel kurallar getirdi. Londra’da, altmıştan fazla devlet tarafından imzalanan ve Türkiye’nin de 13 temmuz 1967 tarih ve 902 sayılı yasa uyarınca taraf olduğu "Ay ve diğer gök cisimleri dahil, uzayın keşif ve barışçı amaçlarla kullanılmasında devletlerin faaliyetlerini yöneten ilkeler hakkında antlaşma ", gök cisimleri ve özellikle Ay üzerinde üs ya da askeri yerleşim yeri kurmayı ve kitlesel tahrip gücüne sahip silahların (nükleer silahların) Dünya yörüngesine oturtulmasını yasakladı. Bununla birlikte, silahların uzaydan transit geçmesine ve yapay uyduların inceleme yapmasına izin verildi. 3 aralık 1968 tarihli "astronotların kurtarılması anlaşması" bu amaçla uluslararası işbirliğini öngörüyordu. 29 mart 1972 tarihli "Uzay cisimlerinin verdiği zararlar hakkında uluslararası sorumluluk sözleşmesi" uçuş halinde ya da yeryüzünde bulunan bir uzay aracına zarar verilmesi riskine karşı bir sorumluluk rejimi oluşturdu.

Menuz oluşum naıınaeKi uzay nuKuKu. hava sahasıyla atmosferdışı uzay arasında bir sınır belirlememiştir; buna karşılık, Amerikalılar ve Ruslar tarafından da kabul edilen, uzaya ve gök cisimlerine kimsenin sahip çıkamayacağı ilkesi getirilmiştir.

—Uz. havc. Uzay havacılığının gelişimi beş büyük aşama halinde incelenebilir:

1. İlk füzeler (1945'ten önce).


20’li yıllarda, ABD'de ve Almanya'da, birbirinden bağımsız olarak, sıvı propergollü füzeler üzerinde özel araştırmalar yapıldı. Bu incelemeler, hemen hemen hiçbir devlet yardımı olmaksızın, bu işin tutkunu mühendisler tarafından yürütüldü. Bu çalışmalar, ABD'de 16 mart 1926'da (Robert Goddard tarafından), Almanya'da 21 şubat 1931'de (Von Braun'un katkısıyla) ve Rusya'da 17 ağustos 1933'te (Sergey Korolev'in katkısıyla) gerçekleştirilen ilk başarılı fırlatmalarla sonuçlandı. 1935'te Almanya'da, büyük askeri destek ve olanakların sağlanmasıyla bu alanda bir nitel değişiklik meydana geldi. Bu alman çabası, 1942'de ilk gerçek modern füze olan V2 yapımıyla sonuçlandı.

2. Kıtalararası güdümlü mermilerin gelişmesi (1945-1957).


İkinci Dünya savaşı'ndan sonra, alman tekniğinin mirasçısı Ruslar ve Amerikalılar, uzun erimli güdümlü mermilerin yapımına başladılar.
Bu güdümlü mermiler, 1980'e kadar yaygın olarak kullanılan uzay fırlatıcılarının temelini oluşturur. Burada sözü edilen, ilk kez 21 ağustos 1957'de Ruslar'ın denediği kıtalararası büyük füze ile yine 1957 sonunda ABD'de denenen orta menzilli Thor güdümlü mermisi ve kıtalararası Atlas güdümlü mermisidir.

3. Ruslar'ın 'ilk büyükler'i dönemi (1957- 1961).


Güçlü ve iyi hazırlanmış projelere sahip olan Ruslar başarılarına, 12 nisan 1961'de Yuriy Gagarin'in uzaya yaptığı geziyle doruk noktasına erişen, görkemli bir "uzay ilkleri" serisini eklediler.

4. Ay'a gitme yarışı (1961-1969)


Soğuk savaşın sürdüğü bu yıllarda, siyasi açıdan büyük bir etki yaratan rus başarılarına karşılık vermek için Başkan John Ken- nedy 25 mayıs 1961'de ABD'nin Ay'a insan gönderme programını başlatmaya karar verdi. Bu, insanlı uçuşların hızlı bir gelişme gösterdiği dönemdir. (Rusya'da Vostok, Voshod ve Soyuz, ABD'de Mercury, Gemini ve Apollo programları). Bu dönem, 20 temmuz 1969'da Amerikalılar'ın Ay'a ayak basmasıyla sona erdi.

5. Yeni hedeflere yönelme dönemi (1970-1990)


Ay, fethedildikten hemen sonra önemini yitirdi. Amerikalılar ve Ruslar, Ay'ın fethi için geliştirilen büyük olanakları yeni hedeflere yönelttiler: ABD tarafından yeniden kullanılabilir, ekonomik bir fırlatma aracı, uzay mekiğinin yapılması ve Ruslar tarafından kalıcı uydu istasyonlarının yerleştirilmesi. Öte yandan, uzay uygulamalarına önem verildi: telekomünikasyon ve meteoroloji uyduları, Yer kaynaklarını gözlemleme. Bu dönemde görülen bir diğer büyük eğilim de, gitgide daha fazla ülkenin uzay uygulamalarından yararlanmasıyla uzay havacılığının uluslararası bir nitelik kazanması ve uzayla ilgilenen yeni güçlerin (Japonya, Çin, Avrupa ülkeleri) ortaya çıkmasıdır Batı Avrupa'nın zengin ülkeleri, amerikan uzay mekiği programına Spacelab'ı gerçekleştirerek katıldılar ve her türlü uyduyu bağımsız olarak gerçekleştirmek ve fırlatmak (Ariane füzesi) için gerekli araçlarla donandılar.

Kaynak: Büyük Larousse
Son düzenleyen Safi; 11 Nisan 2017 01:11
Tanrı varsa eğer, ruhumu kutsasın... Ruhum varsa eğer!