Arama


Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
17 Aralık 2011       Mesaj #8
Misafir - avatarı
Ziyaretçi

Kıymetli Tuz


Bir varmış, bir yokmuş.Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde...Pire berber iken,deve tellal iken,ben anamın beşiğini tıngır mıngır sallar iken.Tıngır elek, tıngır felek demişler,bu masalı şöyle anlatmışlar.Bir varmış, bir yokmuş, evvel zamanda bir padişah ile bunun üç kızı varmış.

Bir gün bu padişah kızlarını başına toplamış, beni ne kadar seversiniz? Demiş.En büyük kız dünyalar kadar,ortanca kızı kucak kadar,küçük kızı da tuz kadar severim demiş.
Padişah küçük kızın cevabına çok sinirlenmiş, insan tuz kadar sevilir mi demiş, ardından küçük kızını cellada teslim etmiş.Cellat, kızı kesmek için dağa götürmüş.

Kız cellada yalvarmış,sen de babasın,bana kıyma demiş.Cellat,kızın yalvarmalarına dayanamamış,onun yerine bir hayvan kesmiş,kızın gömleğini kesilen hayvanın kanına bulayıp padişaha getirmiş.
Küçük kız yollara düşmüş.Az gitmiş, uz gitmiş, bir köye ulaşmış.Orada köyün zenginlerinden birine kul köle olmuş,büyümüş,çok güzel bir kız olmuş.Güzelliği ilden ile, dilden dile yayılmış, kısmet bu ya bir başka padişahın oğluyla evlenmiş.
Aradan bir hayli zaman geçmiş,başından geçenleri kocasına anlatmış,babamları yemeğe çağıralım demiş.Kocası da olur demiş.Gereken hazırlıklar yapılmış, padişah babası ziyafete çağrılmış.

Kızın padişah babası söylenen günde avanesiyle birlikte ziyafete gelmiş.Padişah ve beraberindekiler sofraya oturduğunda yemekler sırayla gelmeye başlamış.Ama kız,aşçısına bütün yemeklerin tuzsuz olmasını tembih etmiş.Padişah hangi yemeğe saldırdıysa eli geri gitmiş,yemeklerin hiçbirini yiyememiş.
O sırada küçük kızı padişahın sofrasından ayağa fırlamış.Padişahım, duyduğuma göre sen küçük kızını seni tuz kadar seviyormuş dediği için öldürtmüşsün demiş.Padişahın söz söylemesine fırsat vermeden işte o küçük kız benim demiş ve bütün yemekleri tuzsuz yaptırdım ki kıymetimi anlayasın sözlerini eklemiş.
Padişah yaptığından utanarak küçük kızının boynuna sarılmış,tuzun ne kadar kıymetli olduğunu anlamış.Ondan sonra yeni bir dönem başlamış.Onlar ermiş muradına,biz çıkalım kerevetine.

PEKMEZCİ ANNE


Bir tüccarın biricik bir kızı varmış. Adı Akçiçek’miş. Bir gün tüccar hacca gitmeye karar vermiş. Fakat kızına bakacak kimsesi yokmuş.
Akçiçek “Babacığım, sen merak etme. Eve bir senelik yiyecek koy, kapıyı da üzerimize taşla ördür. Sen gelinceye kadar ben dadımla evde kalırım" demiş.
Adam çaresiz kabul edip hacca gitmiş.
Akçiçek’in böyle evde kapalı kaldığını padişahın oğlu işitmiş. Bu kızı çok merak etmiş. Bir gün yaşlı kadın kıyafetine girerek yanına pekmez almış ve kızın örülü kapısına gitmiş.
- Pekmez satarım, gönüllere sevinç katarım, diye bağırmış.
Kız bu sözleri dinlemiş. Babası da pekmez almayı unutmuş. Yalnızlıktan da sıkılmaya başlamış. Kapının önüne gelip pekmezciye seslenmiş:
- Pekmezci anne! Çık damın üzerine. Pekmez sat; masal söyle bize, demiş.
Pekmezci anne kızın dediğini yapmış. Gönlünü de kıza kaptırmış. Akçiçek de onun masallarından çok hoşlanmış.
Artık her gün pekmezci anne geliyor, masal söylüyormuş. Akçiçek de ona kalbindeki arzuları anlatıyormuş. Babasına kavuşmak ve pekmezci anneden ayrılmamak en büyük arzusuymuş.
Nihayet babası hacdan dönmüş. Padişah adamı karşılayıp Akçiçek’i oğluna istemiş. Tüccar bu işe çok sevinmiş. Ama Akçiçek pekmezci anneden ayrılacağı için çok üzülmüş.
Düğün günü gelip çatmış. Şehzade gelin odasına girince Akçiçek’i ağlar bulmuş.
Sebebini sormuş.
Kız "Ben pekmezci anne olmadan yaşayamam" deyince şehzade “Bundan sonra hep onunla birlikte yaşayacaksın. Çünkü pekmezci anne bendim" demiş.
Akçiçek ile şehzade evlenip mutluluk içinde yaşamışlar.
Son düzenleyen Safi; 7 Mayıs 2017 15:02