Arama

Alışkanlık - Tek Mesaj #1

arwen - avatarı
arwen
Ziyaretçi
2 Ekim 2006       Mesaj #1
arwen - avatarı
Ziyaretçi
spanishquestion2wa
ALIŞKANLIK
Montaigne'in bir hikayesiyle başlayalım;

Bir köylü kadın, bir danayı doğar doğmaz kucağına alıp sevmiş, sonra da bunu adet edinmiş, her gün danayı kucağına alıp taşırmış; sonunda buna o kadar alışmış ki dana büyüyüp koskoca öküz olduğu zaman, onu yine kucağında taşıyabilmiş. Bu hikayeyi kim uydurduysa, alışkanlığın ne büyük bir güç olduğunu çok iyi anlatmış olacak. Gerçekten alışkanlık pek yaman bir hocadır ve hiç şakası yoktur. Yavaş yavaş, sinsi sinsi içimize ilk adımını atar; başlangıçta kuzu gibi sevimli, alçak gönüllüdür ama, zamanla, oraya yerleşip kökleşti mi, öyle azılı, öyle amansız bir yüz takınır ki kendisine, gözlerimizi bile kaldırmaya izin vermez...

Bence en büyük kötülüklerimiz, küçük yaşımızda belirmeye başlar ve asıl eğitimimiz bizi emzirip büyütenlerin elindedir. Çocuk bir tavuğun boynunu sıkar, kediyi, köpeği oyuncak edip yara bere içinde
bırakır; anası da ona bakıp eğlenir. Kimi baba da, oğlunun savunmasız bir köylüyü, bir uşağı öldüresiye dövdüğünü, bir arkadaşını kurnazca ve k ahpece aldattığını gördüğü zaman, bunu yiğitlik belirtisi sayarak sevinir. Oysa bunlar zalimliğin, zorbalığın, dönekliğin asıl tohumları, kökleridir; çocukta filizlenirler, sonra alışkanlığın kucağında, alabildiğine büyüyüp gelişirler. Bu kötü yönsemeleri yaşınküçüklüğüne ve işin önemsizliğine bakarak hoş görmek tehlikeli bir eğitim yoludur. Önce şu bakımdan ki, çocukta doğa egemendir ve doğa asıl yeni tomurcuk salarken katıksız ve gürbüzdür; sonra da,hırsızlığın çirkinliği, çalınan şeye göre değişmez ki:
Ha altın çalmışsın, ha bir iğne. «İğne çaldı, ama altın çalmak aklına bile gelmez» diyenlere benim diyeceğim şudur:
«İğneyi çaldıktan sonra niçin altını da çalmasın?»
Kendimiz sandığımızdan çok daha zenginiz; ama bizi ordan burdan alarak, dilenerek yaşamaya alıştırmışlar: Kendimizden çok başkalarından yararlanmaya zorlamışlar bizi.ve soralım...sizce alışkanlık nerde biter nerde başlar...istemsiz birşey midir yoksa tamamen iradeyle mi oluşur...
Ne şarkılar
ne şiirler yazdım
bir fincan kahvenin yanında
ne sigaralar içtim
tekrar tekrar okurken onları
sigaramın markası: Hüzün ve ayrılık
birde ”Sağlığa zararlı” yazıyordu üstelik…

Ne ağıtlar yaktım
ne ezgiler söyledim
resminin başında
ne zehirler içtim
tekrar tekrar dinlerken onları
içkimin adı: 'Hüzün ve Ayrılık'
bir de „Alışkanlık yapar“ yazıyordu üstelik...

Ne türküler mırıldandım
oynak havalar dinledim yokluğunda
nice şimşir kaşıklar kırdım
döne döne oynarken oynattım
Türkümün adi; 'BirDeli YÜREK'
elimde bir kazma ile kürek
'Müzmin Sondur Bu! “ yazıyordum
hüzün içinde gülümseyerek...