Arama


BilgiSözlük - avatarı
BilgiSözlük
Ziyaretçi
1 Ocak 2012       Mesaj #44
BilgiSözlük - avatarı
Ziyaretçi
II. Dünya Savaşı’ndan sonraki süreçte yüksek ivmeli bir değişim sürecine giren dünya ekonomik ve siyasal sistemleri, değişimi tetikleyen kaynak güçlerle birlikte, tüm toplumlarda hem benzer hem de özgün/farklı etkiler ve ürünler yaratmaktadır. Birbirini izleyen özgün dönemlerle sürmekte olan bu değişim sürecinde, ekonomik ve toplumsal yapılardaki faaliyetlerin, dönemlere özgün anlam ve içerikler kazanarak “formal” ve “informal” ayrımıyla incelenebildiği görülmektedir. İlk kuramsal tanımlamalarda marjinal olarak nitelendirilen informal ekonomik faaliyetler, izleyen dönemlerde, ekonomik yapı içerisindeki işlevlerine uygun yeni anlam ve roller yüklenmiştir.


Yaşanan her dönemin kural ve koşullarına uygun karakteristik özellikler sergileyen toplumsal yapıların merkezleri olan kentler de her türlü ekonomik ve toplumsal değişimden payını almaktadır. Bu bağlamda, informal ekonomik faaliyetlerin doğduğu ve serpildiği Türkiye kentlerindeki informal faaliyetlerin ve ilişkilerin, hem Üçüncü Dünya geneline hem de Türkiye’ye özgü informal anlam ve işlevler kazandığı görülmektedir. Ankara ve Mersin’de yapılmış üç farklı saha araştırması bulgularından da anlaşıldığı üzere, informal ekonomik faaliyetler, yoksul olarak nitelendirilen toplum kesimlerinin yaşamında ağırlıklı ve ayrıcalıklı bir konuma sahiptir. Başka bir deyişle, günümüz kentlerindeki informal faaliyetler, kentli yoksulların yaşam mücadelesinin bir parçası durumundadır. Bunun yanısıra, informal ekonomik ve toplumsal ilişkilerin, sadece kentli yoksul kitleler için değil, tüm kentsel yapı bileşenleri açısından tamamlayıcı öğe konumuna yükseldiği de söylenebilmektedir.


Gelişmiş Batı ekonomilerinde 1960’lı yılların ikinci yarısından sonra tartışılmaya başlayan, ülkemizde 1990’lı yılların hiç değişmeyen temel konusu olan kayıt dışı ekonomi, nedenleri, etkileri ve sonuçları itibariyle çeşitli unsurları içeren önemli bir sorundur. Batı ekonomilerinde artık eskisi kadar çokça tartışılmayan “kayıt dışı ekonomi” konusu, Türkiye’de muhtemel önümüzdeki on yıllara da damgasını vuracağa benzemektedir.


Kayıtdışı ekonomi; resmi kayıtlarda görünmeyen ve geleneksel istatistiki yöntemlerle Milli Gelir hesaplarına dahil edilmeyen faaliyetler olarak tanımlanmaktadır. Bir başka ifade ile, kayıtdışı ekonomi belgelendirilemeyen yani gizlenen ekonomidir. Bu gizlemenin bir kısmı vergi, sosyal güvenlik, kamusal düzenlemeler vs. gibi ek maliyet unsuru oluşumlardan kaçma amacıyla gerçekleşirken, bir diğer kısmı faaliyetin özünde yasalara aykırılık olmasındandır.
Tanımdan da anlaşılacağı gibi kayıt dışı ekonomi özü itibariyle ikili bir tasnife tabi tutulur: Enformel Ekonomi ve Yer altı Ekonomisi. Enformel ekonomi; devletin kontrol ettiği, formel ekonominin dışında kalan üretim ve değişim ilişkilerinin tümünü kapsamaktadır. Sosyal güvenliğin ve vergilendirmenin olmadığı bu sektördeki faaliyetler genellikle geleneksel küçük ölçekli ekonomik faaliyetleri içermektedir. Enformel sektörü formel sektörden ayıran en önemli fark “korumasız” olmasıdır. Beyan dışı ekonomik faaliyetler denildiğinde; yasal ekonomik faaliyetler alanında yürütülen, fakat kısmen (bazı sektörlerde büyük kısmı) vergi idaresine beyan edilmeyen gelir unsurlarından oluşan ekonomik yapı anlaşılmaktadır. Kayıtdışı ekonominin ikinci önemli ayağı yer altı ekonomisi faaliyetleridir. Yeraltı ekonomisi, yasalara aykırı faaliyetlerden oluşan ekonomik sektördür. Yeraltı ekonomisi faaliyetleri içerisinde incelenen birinci sektör, üretim ve dağıtım yöntemlerinin yasalara aykırı olarak biçimlendiği illegal sektör, diğeri ise kriminal sektördür.


Kayıtdışı istihdam ise, kayıtdışı sektörde kendi hesabına ve/veya ücretli olarak çalışan, faaliyetleri istatistiklere yansımayan yada tam olarak hesaplanamayan istihdam şeklidir. Enformel sektör, resmi olarak kayıtlı olmayan üreticiler veya çalışanlardan, formel sektörde kayıtlı olmadan çalışanlara kadar geniş bir faaliyet alanını kapsar. Formel sektörde çalışanlar; ücret düzeyi, çalışma koşulları, sendikalar ve/veya devletin çalışma hayatındaki düzenlemeleri ile koruma altına alınmışlarken, enformel faaliyetler yasal ve kurumsal çerçevenin dışında yer almalarından dolayı sosyal koruma mekanizmalarından yararlanamayan, pazarlık gücü olmayan çalışanlardan oluşmaktadır.