Arama

Ömer Hayyam - Tek Mesaj #1

Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
2 Ekim 2006       Mesaj #1
Misafir - avatarı
Ziyaretçi

Ömer Hayyam, asıl adı GİYASEDDİN EBUL- FETH BİN İBRAHİM EL-HAYYAM


(d. 18 Mayis 1048, Nişabur - ö. 4 Aralık 1122, Nişabur, İran)
İranlı şair, matematikçi ve astronom.

Ad:  Ömer_Hayyam.JPG
Gösterim: 1991
Boyut:  55.1 KB
Yaşadığı dönemde ve ülkesinde bilimsel çalışmalarıyla ün kazanmış, ama daha çok rubaileriyle tanınmıştır. Felsefe, tasavvuf, fıkıh, tarih ve tıp gibi konulardaki düzyazı yapıtlarının çoğu günümüze ulaşmamıştır. “Çadırcı” anlamına gelen Hayyam adını babasının mesleğinden aldığı sanılır. Nişabur ve Belh’te öğrenim gördükten sonra Semerkand’a gitti. Orada cebir üzerine yazdığı risaleyle büyük ün kazandı ve Büyük Selçuklu sultanı Melikşah tarafından takvim sistemini yeniden düzenlemek amacıyla gerekli gözlemleri yapmak üzere davet edildi. Zîc-i Melikşahi adlı zaçiyeyi hazırlayan bilginler grubuna başkanlık etti. Öteki bilginlerle birlikte İsfahan’da bir gözlemevi kurmakla görevlendirildi. Melikşah’ın ölmesinden (1092) sonra hacca gitti. Nişabur’a döndüğünde ders verdi, zaman zaman müneccimlik yaparak saraya hizmet etti.

11. yüzyıl sonları ile 12. yüzyıl başlarında İslam dünyasında matematiğin en büyük temsilcisi olan Hayyam özellikle sayılar kuramı ve cebir dallarında önemli yapıtlar verdi. Eukleides’in yapıtı üzerine yorumlarında, irrasyonel sayıların da tıpkı rasyonel sayılar gibi kullanılabileceğini kanıtlaması matematik tarihinde bir dönüm noktası oluşturdu. En önemli cebir yapıtı olan Risale fıl-Barahin alâ Mesailül-Cebr ve’l- Mukabele’de (1851) birden çok kök olabileceğini ilk kez açıkladı, iki köklü bazı denklemlere yer verdi ve denklemleri kök sayısına göre sınıflandırdı. Paralellik kuramına ilişkin buluşları da yüzyıllar sürecek bir etkide bulundu.

Bazı araştırmacılar, Hayyam’ın çağdaşlarının onun şiirlerinden hiç söz etmediğini, onun adını taşıyan rubailerin de ölümünden iki yüzyıl sonra ortaya çıktığını belirterek bunların başka şairlerin yapıtları olabileceğini öne sürmüşlerdir. Ama A. J. Arberry, 13. yüzyıl yazmalarına başvurarak en az 250 rubainin Hayyam’m kaleminden çıktığını belirlemiştir. Hayyam’ın bütün rubaileri belirli olaylar ve konular üzerine yazılmıştır ve her biri kendi içinde bütünlük taşır. Ama rubailerin çoğunda gerçekliğin ve sonrasızlığın niteliği, yaşamın süreksizliği ve belirsizliği, insanın Tanrı’yla ilişkisi gibi sorunlar işlenir.

Hayyam şeriata ve öbür dünyanın varlığına kuşkuyla bakar, dinlerin kesinliğini ciddiye almaz, insanın güçsüzlüğü ve cehaleti karşısında kaygı duyar. Zihnini kurcalayan sorulara doyurucu yanıtlar bulamadığı için maddi dünyanın geçici ve tensel güzelliklerinin keyfini çıkarmayı önerir. Ama gösterişsiz zevklerinden kıvançla ve içtenlikle söz etmesi temel metafizik sorunları açık sözlülükle ve çekinmeden sorgulamasını önlemez. Belli başlı bütün dünya dillerine çevrilen Rubaiyat Türkçede ilki 1914’te olmak üzere değişik adlar altında birçok kez yayımlanmıştır. Felsefe, matematik ve bilgelik sorunlarını işleyen öbür yapıtları arasında Risale fi’l-Vücud (1931), Şerhüma As kalamin Musadaratı Kitabü Uklidis (1936) ve Kitabü Mizanı l-Hikme (1940) sayılabilir.

Kaynak: Ana Britannica
Son düzenleyen Baturalp; 6 Aralık 2016 14:28