Arama


Candy_Girl - avatarı
Candy_Girl
Ziyaretçi
4 Ocak 2012       Mesaj #3
Candy_Girl - avatarı
Ziyaretçi
Kimekler, gerek kaynaklarındaki bilgilerden ve gerek günümüze kalan dil kalıntılarından açıkça anlaşıldığı üzere, Türk diliyle konuşuyorlardı. Elimizdeki dil kalıntıları dikkatle incelenince, Kimek Türkçesinde iki ağız bulunduğu da ortaya çıkıyor. Ülke nüfusunun büyük kısmı, komşu Oğuzlar ile birlikte Ana-Türkçe (Y-Türkçesi) konuşmakta idi. En kuzey batıda bulunan bir kısım Kıpçaklar ile bir kısım Yimekler ise, Bulgar Türçesi (S-Türkçesi) tesirinde bir ağıza sahip idiler.

İlk çağlar boyunca bütün Türk devlet ve boylarında olduğu gibi, Kimekler'de de Kamlık (Şamanizm) dini hakim bulunuyordu. Onların Gök'e (Tanrı'ya) taptıkları, Atalar ruhu'na ve Ateş'e de büyük saygı gösterdikleri biliniyor. Kimekler'de “Su kültü” bulunduğu Gerdizî'nin aktardığı Kimek destanından ortaya çıkıyor. Orada belirtildiği üzre, onlar Ertiş ırmağı'nı ulu Tanrısı sayarlarmış. İshak ibn el-Hüseyin (XI. yy)' in yazdığına göre de Kimekler ölen kişilerin cesetlerini yakarlar ve küllerini büyük akarsulara (Ertiş ırmağına) dökerlermiş. Ünlü Arap gezgini, Ebu Dulaf (Mis'ar b. Muhalhil, 941) Kimekler'de bir Yada taşı bulunduğunu haber veriyor.

Kimek ocakları (âile)'nda ataerkil hakimiyet vardı. Bu, ilk çağdan gelen bütün Türk boylarında böyledir.

Onlarda hayat tarzlarından başlıca iki unsurun hakim bulunduğu anlaşılıyor. Nüfusun büyük çoğunluğu, göçerevli bir hayat tarzı sürdürürdü. Kuzey kesimindeki ormanlık yerlerde yaşayan Kimekler, oldukça yerleşik bir yaşayışa sahip idiler. Sayıca çok az olan bu oturaklar, daha çok avcılık ile geçinirlerdi. Bu oturaklar dışındakiler, hayvan besleyiciliği (çobanlık) ile meşgul olurlar, geçimlerini bunların ürünleriyle sağlarlardı. O halde Kimek Devleti'nin asıl iktisadî yapısı bu hayvan besleyiciliğine ve onlardan alınmış ürünlere dayanmaktaydı. Geçimlerinin bir yolunun da avcılık olduğu bilinmektedir. Kimekler samur (semmûr) kakım ve sincap gibi kürklü hayvanları avlarlardı. Onların kışın karlı günlerinde kürk hayvanı avına çıktıklarını Mervezî anlatır. Avcılık, yerleşik Kimekler'de asıl geçim, göçerevlilerde ise yardımcı meşguliyet olarak kabul edilmişti. Ocakların bütün servetlerini büyük hayvan sürüleri teşkil ederdi. Besledikleri ve ürettikleri hayvanların başında at, sığır ve koyun gelirdi. Gerdîzî'nin anlattığına göre, Ertiş ırmağının yukarı boyunda binlerce vahşi at bulunuyordu. Kimekler, kementler ile bu atlardan yakalar ve ehlileştirirlerdi. Yine bu kaynak, onlarda deve bulunmadığını, getirilse bile çok yaşamadığını belirtir.

Göçerevli Kimekler'in besledikleri büyük sayıda ki hayvanları kışın kendi sert iklimlerinde korumaları çok güç olurdu. Oğuzlar ile iyi anlaştıkları yıllarda kış şiddetli olunca hayvan sürülerini alır, Oğuzların yaylalarına geçerlerdi. Sert soğuklarda bineklerini götürdükleri bir bölge Oğuz yurduna yakın Ak tag (Ök tag) idi.

Göçerevli Kimekler, hayvan besleyicisi olmaları dolayısıyla yılı yaylak ve kışlak denilen belli iki yöre arasında yarı göçebe geçirirlerdi. Yazın yaylakta otlaklarda, sulak yerlerde ve çayırlarda dolaşırlardı. Bu hayat tarzının bir gereği olarak büyük çadırlar altında barınırlardı. Keçeden yapılmış büyük otağlardan küçük çadırlara kadar değişik barınakları vardı. Kışın karlı günlerini soğuktan korunabilen vadi ve su kenarlarındaki kışlaklarında geçirirlerdi. Orada toprak altında ağaçtan su hazineleri yapmışlardı. Soğuğun şiddetlendiği günlerde sular donunca, kendileri ve hayvanlar bunlardan yararlanırdı.

Hudûd yazarı, Kimekler ile Kırgızlar'da giyimin tamamen aynı olduğunu belirtir. Bu tarz giyimin, zaten göçerevli yaşayışın gerektirdiği hususlara uygun birimlerden oluştuğuna göre, eş olması çok tabiidir Karda Kimekler'in kayak kullandıkları da belirtilir.

Kimekler'in yiyeceklerinin başında hayvanlardan elde ettikleri besinler gelirdi. Bol miktarda koyun, sığır ve at eti yerler, sütlerini de içerlerdi. Yaylakta semirtilmiş hayvanların eti ve sütü en iyi gıdadır. Etler kurutulup saklanarak kışın da yenirdi. Bu et kurutma usulü, bugün bizde de yapılan “pastırma” biçiminde olmalıdır, içecekleri arasında süt ve bundan yapılmış olan besinler vardı. Kimekler, at sütü de içerler ve bundan hazırladıkları mayalı içkiye de “kımız” derlerdi. Kımız, besin değeri yüksek bir içkidir.

Kimekler'in başta komşuları olmak üzere, birçok millet ile alış-veriş yaptıkları anlaşılıyor. Çevre ülkeler ile canlı hayvan ve ürünleri (et, deri, yapağı, halı, dokuma vb) üzerine ticaret yapılırdı. Ayrıca, avladıkları kürklü hayvanların postlarını da ihraç ederlerdi. Bunlara karşılık dışarıdan başka ihtiyaç maddeleri alırlardı. Ticarette paradan çok, değiş-tokuş'un esas alındığı düşünülebilir, İslâm tüccarlarının Oğuz, Kimek ve Kırgız illeri gibi ana yollar dışında kalmış olan Türk yurtlarında toplu halde çetin yollarda aylarca dolaşarak ticaret yaptıklarını, pazar açtıklarını biliyoruz. İslâm coğrafyacılarının haber kaynağı olan bu tacirlerin güvenlik içinde dolaşmaları da ayrıca dikkate değer bir husustur. Gerdizî ile Mervezî, Kimek ülkesinde tuz bulunmadığını, bunu dışarıdan temin ettiklerini belirtirler. Bu madde onlar için o derecede değerli idi ki, samur kürk ile değiştirmeye razı oluyorlardı.