Arama

Karacaoğlan - Tek Mesaj #4

Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
4 Ocak 2012       Mesaj #4
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Karacaoğlan, 17. yüzyılda yaşadığı sanı­lan bir âşıktır. Deyişleri günümüzde de halk arasında yaygınlığını korumakta, söyleyişin­deki canlılık ve dilindeki arılıkla yüzlerce yıldır etkisini yitirmeden yaşamaktadır.
Doğum ve ölüm tarihleri bilinmediği gibi asıl adıyla ilgili kuşkular da vardır. 16. yüzyıl­dan kalma bazı tarihsel kaynaklarda adı geçtiği için Karacaoğlan'ın bu yüzyılda yaşa­mış olduğunu ileri sürenler bulunduğu gibi bu yüzyılda bir başka Karacaoğlan'ın daha yaşa­mış olduğunu ileri sürenler de vardır. Asıl adının Sımayıl (İsmail), Halil ya da Hasan olduğu yolundaki görüşler de kesinlik taşı­maktan uzaktır.
Yaşamı ve kimliği ile ilgili bilgiler yetersiz ve çelişkilidir; ama bilinen bir Karacaoğlan kimliği vardır. Bu kimliğe göre Karacaoğlan Adana, İçel, Kahramanmaraş, Gaziantep, Halep yöreleri ile İç Anadolu'nun bazı yerle­rini gezip dolaşan göçebe bir Türkmen obası­nın üyesiydi. Şiirlerinde geçen ve ancak gezip gören birinin bilebileceği kadar çok yöresel dağ, pınar ve yayla adları onun dilinde, kendi çevresinden söz eder gibi geçer. Âşıklık gele­neğinin göçebe Türkmen âşıkları zincirinde baş halkayı oluşturan Karacaoğlan, şiirlerinde güzelleri överken soyut benzetmeler yerine, doğadan alınma benzetmeler kullanır. Onun şiirinde güzelin duruşu güvercine', yürüyüşü turna ve kekliğe, boynunun güzelliği ördeğe, bakışı ceylan ve şahine, yanaklarının allığı elmaya, boyunun uzunluğu serviye, dudakla­rının kırmızılığı kiraza, sesi ise bülbüle ve kumruya benzetilir.
Karacaoğlan, şiirlerinde insanlara öğütler verirken doğal olayların oluş biçiminden ve sonuçlarından da örnekler sunar. Göçebe Türkmen yaşayışının düşünce zenginliklerini dizelerine bilgece yansıtır. Şiirlerinin bütünü göz önünde bulundurulunca Karacaoğlan yal­nız saz çalıp türküler söyleyen bir âşık olarak değil halkın binlerce yıllık bilgi, görenek ve davranış birikimini ustaca yansıtan bir halk bilgesi olarak karşımıza çıkar.
Karacaoğlan'ın dili Anadolu'nun güney, güneydoğu ve bazı orta kesimlerinde kullanı­lan Türkmen ağzıdır. Karacaoğlan'ın klasik Osmanlı şiirinden ve bu şiirde kullanılan dilden etkilenmemiş olması. Türkmen ağzına özgü sözcük ve deyimleri sıkça kullanması, âşık şiirinde bir geleneğin de başlangıcı ol­muştur. 17. yüzyıldan sonra yetişen Dadaloğ-lu, Deli Boran, Cingözoğlu, Seyit Osman, Beyoğlu, Derdiçok gibi âşıklarda Karacaoğlan etkisi açık bir biçimde görülür.
Karacaoğlan'ın yaşamı, yaşadığı aşk serü­venleri ve şiirleriyle ilgili olarak halk arasında birçok öykü ve söylence yaratılmış, ünü ve şiirleri Orta Asya, Azerbaycan, Kırım ve Balkan ülkelerine kadar yayılmıştır. Yapıtları 20. yüzyılın ilk çeyreğinde Türk aydınlarının dikkatini çekmiş, yaşamı, sanatı ve şiirleri ilk kez Sadeddin Nüzhet Ergun tarafından Karacaoğlan (1927) adıyla kitaplaştırılmış, bu ça­lışma daha sonra yeniden ve daha kapsamlı bir biçimde yayımlanmıştır. Bu ünlü Türkmen âşığı ile ilgili 20'den fazla kitap yayımlanmışsa da elde edilen son bilgileri, belgeleri ve yeni şiirleri içerdiğinden Cahit Öztelli'nin Karaca-oğlan Bütün Şiirleri (1970) adlı kitabı günü­müzde de önemini korumaktadır.