Arama

Eren Eyüboğlu - Tek Mesaj #4

Candy_Girl - avatarı
Candy_Girl
Ziyaretçi
5 Ocak 2012       Mesaj #4
Candy_Girl - avatarı
Ziyaretçi
Hayatı [değiştir]

İlksadasdassda çalışmalarına ortaöğretim yıllarında özel resim dersleri alalarak başladı. Romanya Yaş Güzel Sanatlar Akademisi’nde resim öğrenimi gördü. 1929 yılında okulu bitirdikten sonra Paris’e gitti. Dört yıl boyunca Julian Akademisi’nde André Lhote’un öğrencisi oldu. Bu sürede Monet ve Cezzane’nın eserlerini inceledi. Onlardan röprodüksiyon çalıştı. 1930 yılında Paris’te tanıştığı kendisi gibi resim sanatçısı olan Bedri Rahmi Eyüboğlu ile 1936 yılında evlenerek İstanbul’a döndü. İki resim sanatçısı eş olarak yaşamlarını sürdürmeye başladıkları Türkiye’nin dört bir yanını dolaşarak Anadolu insanının yaşam biçimini tuvallerine folklorik özellikleri plastik ögelerle birleştirerek yansıttı. Bedri Rahmi Eyüboğlu ile birlikte D Grubu’na katıldı. Topluluğun etkinliklerinde önemli rol üstlenen sanatçı resimlerinde soyutlamacı ve Ekspresyonist görüşü ile Anadolu insanına ve doğal yaşama yönelik konular işledi.
1950’li yıllarda Picasso ve Braque gibi usta ressamlardan çalıştığı kopyalar sayesinde yapıtlarında ayrıntıdan uzaklaşarak; sadeliğe, ritmik çizgi ve heyecan verici , coşkulu renk uyumuna yöneldi. Eşi Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun nakışçı stiline karşın, yöresel anlatımlara ulaşmada plastik ögelere eğilimi ağır bastı. Temalarına Çağdaş bir yorum kazandıran Eyüboğlu, Üç Güzeller, Dört Güzeller gibi mitolojik konulu resimler de yaptı.
Resmin yanında Mozaik da çalıştığı 1956’da Ankara Etibank, 1957’de 4. Levent Konut Duvarları, 1978de Ankara Çocuk Hastanesi , Cerrahpaşa Hastanesi ile 1979 yılında Haydarpaşa Göğüs Hastalıkları Hastanesi için gerçekleştirdiği mozaik panolardan anlaşılmaktadır. Geride çok sayıda sanat eseri bırakan Eren Eyüboğlu, 1988 yılında İstanbul'da öldü.


Eren Eyüboğlu Interieure tüyb 47x50
Alıntı [değiştir]

Hamurunda desen olduğunu ve deseni adeta bir namus meselesi olarak gördüğünü belirten Burcu Pelvanoğlu:
« Doğrusunu söylemek gerekirse, Eren Hanım'ın desenlerini gördüğüm zaman büyük bir hazineyle karşı karşıya olduğumu hissettim. Nereden başlamalı, nasıl yapmalı da bu hazineyi etraflıca tanıtmalı diye düşündüm. Küçük eskizler, suluboyalar, tek tek desenler, desen defterleri… İyisi mi işe sadece desenlerden başlamak ve hazinenin geri kalanını yavaş yavaş sunmaktı. Bu sergide de Eren Hanım'ın portreleri, otoportreleri, natürmortları, iç mekân betimlemeleri, belki bir yağlıboya kompozisyonunun hazırlığı gibi görülebilecek eskizleri, ünlü "mavi yolculukları"nın anısı niteliğinde olan balıklarıyla tekneleri ve de kedileri yer aldı. Tüm bunlar, salt konular dahi, Eren Hanım'ın hamurunda desen olduğunu göstermekte bize.
Yaşadığı her anın kaydını bulmak mümkün Eren Hanım'ın desenlerinde. Kuşkusuz bileğinin gücünü de görmek mümkün… Desenlerini kronolojik olarak incelediğimizde de, hem ne denli bir hızla ilerlediğini hem de o dönemde Türk resmine başat olan konuların zaman zaman bu desenlere damgasını vurduğunu da görebilmekteyiz. Cumhuriyet ideolojisinin sanata yansıması olan Yurt Gezileri sırasında etüd ettiği Anadolu kentlerini, köylüleri de yansıyor Eren Hanım'ın desenlerine. Eren Eyüboğlu ile ilgili olarak ayrıca; “ilk kez 1984’te başlıyor tabak üzeri resimlerine… Bedri Rahmi’den farklı olarak seramik boyaları ve teknikleriyle çalışan Eren Eyüboğlu, çalışmalarını Atilla Galatalı atölyesinde gerçekleştiriyor. En fazla işlediği motif, Türkmen kızları portreleri. Tabağın formuna uygunlukları kışkırtıyor Eren Hanım’ı belli ki…Portrelerinde kimi zaman Modigliani’nin kadınları tarzında ince-uzun yüzler dikkati çekiyor. Bunları mavi, kırmızı, siyah, yeşil tonlarıyla ve küçük tuşlarla oluşturduğu geometrik motifli tabakları izliyor. Eren Eyüboğlu’nda da deniz, tekne ve balık işleniyor; Bedri Rahmi’deki kadar sık olmasa da.

Kimi zaman da portreleri, balıkları bu dört yönden, spirallerden oluşan geometrik dizilerin arasına örülmüş olarak çıkıyor karşımıza. Bir de Bedros’u var Eren Hanım’ın. 1970’ler sonrasında Bedri Rahmi’nin “her yüzeye iliştirdiği” Bedros, Eren Hanım’ın tabağına da yansıyor. Gitgide tabak formu yetmemeye başlıyor Eren Hanım’a ve Hasan Usta’nın “tiryaki fincanları”na girişiyor. Belki de helezonik kıvrımlar, en çok, formu Hasan Usta’ya ait olan bu “tiryaki fincanları”nda kimliğini buluyor.” »