Kendisine yüklenmek istenen -başta aptal sarışın ve onun gerçek yaşamdaki karşılığı olmak üzere- her şeyden nefret etmiş ve onca yapaylık arasında biraz gerçek yaşam, biraz içtenlik aramış bir kadındı o... Herkesin tırmanmayı düşlediği dorukların anlamsızlığını anlayan ne ilk, ne de son sanatçıydı... Ne var ki onun bu denli bilinçli olmasını, el yordamıyla da olsa starlığın, ünün ve popülerliğin kimi gizlerini en çıplak haliyle görüp göstermesini yadırgadı, giderek mahkum etti Hollywood... Onun yalnızlığa, mutsuzluğa, dolayısıyla ölüme yargıladı. Marilyn yazgının, yani sinemanın kendisine yüklemek istediği bir rolü oynamadı. Ve sonunda o role isyan etti. Onun öyküsü, yüzyılımızdaki medya starlarının sahip olduğu en acıklı öykülerden biridir. Gerçek bir tragedyaya en çok yaklaşanlardan biri... Ve kitleler, kimi konularda yanılsalar da, kamu önünde yaşanan özel yaşamlardaki trajiği hiç kaçırmazlar. Marilyn’in de bu trajedi yüküyle bir efsaneye dönüşmesi kaçınılmazdı. Ve öyle de oldu. Atilla Dorsay/100 Yılın 150 Oyuncusu.