Arama

Yusuf Vardar - Tek Mesaj #2

Candy_Girl - avatarı
Candy_Girl
Ziyaretçi
22 Ocak 2012       Mesaj #2
Candy_Girl - avatarı
Ziyaretçi
“Hakikâtte Aşk…
Bilgide Kuvvet...”
Prof. Dr. Yusuf Vardar’ın Sözcükleriyle

Baba’ deyince belki ilk aklıma gelen sözcükler: “mavi gözler” ve “mücadele”. O derin, anlamlı, pek eşi benzeri olmayan, hem sert hem de insanı içine çeken mavi gözler... Ama bu çarpıcı fiziksel özelliğin yanı sıra, bütün yaşamı boyunca her zaman, ama her zaman hep mücadelelere adanmış bir kişilik ve bu yolda fedakârlıklardan kaçınılmamış dolu dolu bir yaşam.
Bu kitap, yaşamı boyunca taşıdığı birçok unvan ve sorumluluğun arasında kendisinin belki de en çok önemsediği, Ege Üniversitesi Fen Fakültesi Kurucu Dekanı Prof. Dr. Yusuf Vardar’ın, yaşamındaki belli başlı kilometre taşlarını okuyucularla paylaşmak üzere kaleme alındı. Tüm bilgiler babamın o inanılmaz belleğinin bir ürünü. Benim buradaki görevim ise sadece bir aracılık. Bu kitabı sözcüklere dökerken, hem ilginç yaşamını bundan sonraki nesillere intikal ettirmek; hem de gençleri, özellikle de ‘köylü çocuklarını’ biraz olsun iyi, yeni ve farklı şeyler yapmak için yüreklendirmek istedi. Ancak ondan da öte, Türk yüksek öğrenim tarihinde önemli bir dönüm noktası olan ve babamın üniversiteden mezun olduğu 1946 yılı ile, kendi isteği ile emekli olduğu 1977 yılları arasındaki otuz, otuz bir yıllık dönemde Türk üniversitelerinin yakın tarihine tanıklık eden bir kişi olarak, birikenlerin kağıt üzerine dökülmesi kendisinin çok sevdiği bir sözcükle onun için adeta bir “görevdi”! Kendisi de bu “görevi” yerine getirdi.
Ancak hemen belirtmemiz gerekir ki; kitap fikri yıllardan beri konuşulsa, öğrencileri tarafından defalarca önerilmiş olsa da; 18 Şubat 2004 tarihinde birden somutlaşıverdi. Burada Ege Üniversitesi Fen Fakültesi eski Dekanlarından Prof. Dr. İsmet Ertaş’ın ve Ege Üniversitesi eski Rektörlerinden Prof. Dr. Hakkı Bilgehan’ın bu yöndeki telkinlerini ve yarattıkları itici gücü hemen belirtmeliyiz. Sn. Prof. Dr. Bilgehan ve Sn. Prof. Dr. Ertaş 18 Şubat 2004’de evimizi ziyaret ederek, Ege Üniversitesi Rektörü Sn. Prof. Dr. Ülkü Bayındır’ın arzusuyla Birol Akşit’le birlikte yazmakta oldukları Kuruluşundan Günümüze Ege Üniversitesi 1955-2005 adlı eser için babamla sohbet ederler. O gün tüm öğleden sonra, birlikte bazı dokümanlar incelenir, albümler taranır. Her iki Hocamız da hem evdeki belgelerin zenginliği hem de babamın her zaman insanı dehşete düşüren ve ileri yaşına rağmen gücünü pek kaybetmemiş olan belleğinden dökülenler karşısında şaşırır. Ziyaretleri sonrasında da babamın, yaşamını verdiği Türk üniversiteleri hakkında yaşadıklarını, gördüklerini, izlenimlerini kağıda dökmesi için ısrarda bulunmaya devam ederler. Basılı birçok eseri, ulusal ve uluslararası sayısız bilimsel makalesi bulunan babam, her nedense uzun yıllardan beri bu konuya pek yanaşmazken; nedenini hâlâ bilemediğimiz bir şekilde Şubat 2004’ten sonra hayatını yazma konusunda istekli olduğunun işaretlerini vermeye başladı.
Bunun üzerine tüm ev halkı olarak her birimiz üzerimize düşeni yapmak için tam bir seferberlik başlattık. Başta babam, inanılmaz bir enerji ve gayret ile, kitapta değinilmesini istediklerini kasetlere kaydetmeye başladı. Ardından evdeki belgeler, garajdaki kutular yine kendi gayreti ve her zamanki çabukluğu ile tek tek elden geçirildi. Bu arada annem, kasetlerin kayıtları sırasında yine kendi karakterine uygun bir şekilde, sabrı ile evdeki en önemli denge unsuru olmayı sürdürdü. Kasetlerin deşifresinin daha kolay ve hızlı yapılabilmesi için, babam konuşurken bir yandan da annem, söylediklerinden anahtar sözcükleri yazarak, kasetlerin detaylı içeriklerini oluşturdu. Ablam, Prof. Dr. Fazilet Vardar Sukan şu anda Ege Üniversitesi Bilim, Teknoloji Uygulama ve Araştırma Merkezi’nin Müdürlüğü’nü ve Ege Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Biyomühendislik Bölüm Başkanlığı’nı yürütmenin ve daha birçok başka görev ve sorumluluklarının yanı sıra, bu konuda da insan üstü bir gayretle, “her zaman, her yerde” olmayı sürdürdü! Beni soracak olursanız, evin en küçüğü ve İzmir dışında yaşayan ferdi olarak, bu durumda bana da metni kaleme almak düşüyordu…
Bu aracılık görevini elimden geldiğince “profesyonel”ce yapmaya ve bu yazdığım kişinin babamın hayatı olduğunu unutmaya gayret ederek yazdım. Ancak okuyucuyla o sıcaklığı yakalayabilmek için de ismimi ve hangi sıfatla bu kitabın yazılmasına aracılık ettiğimi gizlemek istemedim. Çünkü Yusuf Vardar’ın üniversiteler için, özellikle Ege Üniversitesi için yaptıklarını daha iyi anlatabilmek, daha yalın aktarabilmek için; evinde yaz tatillerini nasıl geçirdiğinden, kitap yazmaya nasıl zaman ayırdığından, Karşıyaka çarşısındaki esnafla nasıl dost olduğundan, neredeyse tüm İzmir’in bildiği ve ailenin bir ferdi gibi ilgi gören Volkswagen arabasından ya da Süleyman Usta’nın hayatındaki yerinden söz etmemek olmazdı. Bunu ise, ancak Aile’den biri yapabilirdi. Ancak burada bir itirafta bulunmam gerek. Babamın en aktif iş yaşamı, esasında tam da benim çocukluk yıllarıma denk gelir. Anlatacaklarım zaman zaman size biraz masum, biraz saf, geniş bir hayal dünyasının ürünü gibi gelirse; lütfen bu satırların bir çocuğun lensinden yazıldığını hatırlayıp, beni affediniz.
Biyografik eserler, doğaları gereği yaşam öyküsü yazılan kişiye övgü niteliği taşır. Bu kitabın yazımı aşamasında bu konuda özel bir çekinceyle hareket edilmiş ve mümkün olduğunca objektiflik ölçüleri içinde, yaşananların tüm olumlu ve olumsuz yönleri okuyucunun dikkatine sunulmaya gayret edilmiştir. Kitabın ilk bölümü Yusuf Vardar’ın kendi sözcükleri esas alınarak, ses kayıtları deşifre edilerek ve şahsi belgeleri taranarak kaleme alınmıştır. O nedenle kitapta kullanılan dilin, mümkün olabildiğince Yusuf Vardar’ın kendi sözcükleri olmasına dikkat edilmiştir. “Öğrencileri, Arkadaşları ve Yakın Çevresinin Anlatımıyla” bölümünde ise, bu tanıma uyan 30 kişiye mektup yazılarak, kitaptan söz edilmiş ve Yusuf Vardar’ın karakterini ortaya koyabilecek, tipik yanlarını anlatan anekdotları paylaşmaları rica edilmiştir. Hem bu mektup üzerine anılarını paylaşan herkese, hem de böyle bir kitabın hazırlandığını duyarak, kendi istekleriyle anılarını bize ileten tüm öğrencilerine, asistanlarına ve arkadaşlarına buradan bir kez daha en içten teşekkürlerimizi iletmek isteriz. O nedenle kitaptaki doğrudan alıntılar, bu kitap için özel olarak toplanan anekdotların belli bir kurgu içinde derlemesinden oluşmuştur. Bu arada bu kitapta iletilmeye çalışılan bilgilerin, belirtilen isimlerin, tarihlerin ve yerlerin doğru olması konusunda elden gelen hassasiyet gösterilmiş, metnin olabildiğince yazılı kaynaklara, belgelere dayandırılmasına çalışılmıştır. Ancak yine de, böyle bir çalışmada istemeden de olsa eksik bilgilerin olması, hatta yanlışlıkların yapılmış olması kaçınılmazdır. O nedenle olabilecek olası yanlışlar için peşinen özür diliyor ve tüm sorumluluğun bana ait olduğunu burada vurgulamak istiyorum.
İşte okuyacağınız satırlar bu ruh hali içinde ve böyle bir bereketli ortamda filizlendi. Her bölümde babamın mavi gözlerine değilse bile; mücadeleci ruhuna tanık olacaksınız. Umarım okurken yorulmazsınız. Elimden geldiğince kısa cümleler kurmaya ve en azından okuma işlevini kolaylaştırmaya gayret ettim. Elinizdeki kitap müthiş enerjisi ile yerinde duramayan bir akademisyenin, belki kendi ailesinden bile daha fazla düşündüğü, hatta kayırdığı “Üniversitesi” ve “Fakültesi” ile olan ilişkilerinin bir özeti.
Hiçbir şey bizlere gümüş tepside sunulmuyor. Elde edebildiğimiz her somut başarı muhakkak kendi terimizin ürünü. Elli yıl önce de böyleydi, şimdi de böyle…

Nükhet VARDAR 31 Mayıs 2006