Arama

Medya Haber - Tek Mesaj #1692

HANDSOME - avatarı
HANDSOME
VIP ☪ ɴє мυтŁυ тürĸüм đἶყєɴє
28 Ocak 2012       Mesaj #1692
HANDSOME - avatarı
VIP ☪ ɴє мυтŁυ тürĸüм đἶყєɴє


Diyarbakır'daki JİTEM binasında yapılan kazılarda, Güneydoğu'daki faili meçhul cinayetler yeniden gündeme geldi.
Şırnak, Batman ve Güçlükonak'taki askeri alanlarda kazı çalışmaları başladı. Her kazıda kemik parçaları bulundu. Bulunan kemik parçalarının adli tıpta yapılacak testler sonucunda kime ve ne zamana ait olduğu ortaya çıkacak.
Kazıların yapıldığı yerlerin hepsi, devletin resmi kurumlarının 90'lı yıllarda kullandığı yerler. 12 Eylül'den sonra Diyarbakır Cezaevinde işlenen suçlar Güneydoğu'daki bütün coğrafyaya yayıldı. 90'lı yıllarda Güneydoğu; olağanüstü hal uygulaması nedeniyle açık cezaevine dönüşmüştü.
90'lı yıllarda yapılan uygulamalar, bugün Türkiye'nin bir numaralı sorunu haline gelen PKK'nın güçlenmesindeki en büyük etkenlerden biridir. 90'lı yıllarda Güneydoğu coğrafyasında yapılan kötü muamelelerin ve işlenen cinayetlerin failleri belirlenemiyordu.
Bugün yapılan kazılarda; faillerin meçhul olmadığı, kimlerin hangi cinayetlerin azmettiricisi ve faili olduğu, daha önceden de devlet tarafından bilindiği ortaya konuluyor. Cinayetlerin sürekli iç çatışma, kaos ortamı oluşturarak ülkeyi yönetilmez hale getirmek isteyen, devlet içerisindeki örgütün işi olduğu herkesçe bilinir hale geldi.
Bu örgütün Güneydoğu ayağı JİTEM'DİR. JİTEM, Jandarma Genel Komutanlığı bünyesinde kurulan, varlığı devlet tarafından uzun yıllar inkâr edilen bir oluşumdur.
JİTEM, "Terörle etkin mücadele" gerekçesiyle, 1980 yılında Batman ve çevresinde faaliyet göstermek için kurulmuştur. 90'lı yıllara gelindiğinde bütün Güneydoğu'da faaliyet gösteren, binlerce faili meçhul cinayetin sorumlusu haline geldi. Bu yapı meşruiyetini terör eylemlerinden almış, meşruiyetine kaynak olan terör eylemlerini de kendisi devam ettirmiştir. Yapının içerisinde, muvazzaf askerler ve PKK itirafçıları ile korucular görev almıştır.
JİTEM, Jandarmanın emir komuta zinciri içerisinde olmasına rağmen, sürekli özerk bir şekilde faaliyetlerini yürütmüş; jandarmanın emir komuta zincirinin dışında terör faaliyetleri içerisine girmiştir.
Bu örgüt devlet tarafından sürekli resmi belgeler üzerinde inkâr edilmesine rağmen, devletin bütün kurumlarıyla Fırat'ın doğusunda yaptığı faaliyetlerde desteklenmiş, hukuksuzluğu görmezden gelinmiş, yaptıkları eylemlerin meşru zemine oturtulması için adli ve idari bütün birimler elbirliği içerisinde çalışmışlardır.
TOPRAK ALTINDAKİ CESET SAYISI BİLİNMİYOR
Doğu ve Güneydoğu'da faili meçhullerin ve kayıp olaylarının sayısı hakkında kesin bir bilgi yok. Meclis İnsan Hakları Komisyonu'nun kayıplarla ilgili yaptığı çalışmalarda 17.500 civarında bir sayı dile getirildi.
Birçok kişi, gerçek sayının bundan daha fazla olduğunu, bu sayının içerisinde terörist kabul edilerek yapılan infazların dâhil edilmediğini söyledi. Devletin resmi kayıtları dışında, İnsan Hakları Derneği'nin kayıtları ile savcılık kayıtları da yaklaşık sayılar vermektedir.
Güneydoğu'ya hizmet veren İnsan Hakları Derneği'nin Diyarbakır Şubesi'ne yapılan siyasi kayıp başvurusu 1251, faili meçhul sayısı ise 3375 olarak bildirilmiş. Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığında bekleyen dosyaların ise yaklaşık olarak 10.000 olduğu biliniyor. Siyasi gerekçeyle işlendiği düşünülen faili meçhullerle ve kayıplarla ilgili diğer savcılıklarda bekleyen dosya sayısı yaklaşık 3000'dir.
Güneydoğu'da 90'lı yıllarda işlenen faili meçhul cinayetlerle ilgili Diyarbakır, Şırnak, Batman, Elazığ, Mardin, Hakkâri ve Bitlis illerinde kaybolan onlarca kişiye ait kemik bulundu. Bugüne kadar kazılarda bulunan bazı kemiklerin ise DNA tespitleri tam yapılamadığı için kimlere ait olduğu tespit edilememiştir.
JİTEM'in sorgulayıp, işkence yapıp daha sonra infaz ettiği kişilerin bazılarını, korku atmosferi oluşturmak amacıyla, yol kenarlarına attığı biliniyor. Bunlara ait herhangi bir kayıt tutulmadığından tespit edilebilen sayıların içinde bunlar bulunmuyor.
JİTEM'in insanlık dışı uygulamaları ile Doğu ve Güneydoğu topraklarının üstünü kana buladığı gibi, altını da cesetlerle doldurduğu anlaşılıyor.
JİTEM'LE YÜZLEŞME
Türkiye'nin JİTEM'in işlediği faili meçhul cinayetlerle ilk yüzleşmesi, Cemal Temizöz davasıdır. Cemal Temizöz, Şırnak ve yöresinde görev yaptığı 1991 ile 1993 yılları arasında JİTEM tarafından işlenen 20 cinayetten sorumlu tutuluyor. JİTEM'in ilk kez bu davada yargı eliyle sorgulanıyor olması önemlidir. Bu dava 2009 yılında başladığı halde, kamunun diğer birimleri tarafından sıkı bir markaja alındığı için istenilen şekilde ilerleyemiyor.
JİTEM'i Türkiye'nin gündemine taşıyan en önemli dava ise; 2005 yılında yaşanan Şemdinli olayıdır. 9 Kasım 2005 günü Şemdinli ilçesindeki Seferi Yılmaz'a ait kitapevi, JİTEM mensubu üç kişi tarafından bombalandı. Bu olaya karışan astsubay Ali Kaya, Özcan İldeniz ve PKK itirafçısı Veysel Ateş hakkında Van Cumhuriyet Savcısı Ferhat Sarıkaya tarafından hazırlanan iddianamede, eylemin devlet görevlileri tarafından işlenen bir terör faaliyeti olduğu belirtildi. Sarıkaya iddianamesinde, dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı olan Yaşar Büyükanıt'a ve bir dönem Diyarbakır Devlet Güvenlik Mahkemesi Başsavcısı olarak görev yapan Nihat Çakar'dan bahsetmişti.
Sarıkaya'nın JİTEM'e ilişkin bu tespiti, devletin sinir uçlarına dokunduğu için, Sarıkaya HSYK tarafından sorgusuz sualsiz görevinden alınmıştı. Bu olay bile uzunca bir süre JİTEM'in konuşulamayacağını, konuşulmasının ve araştırılmasının kolay olmayacağını ortaya koydu.
Bugün bu kazılarla, faili meçhul diye bildiğimiz birçok olayın aslında faillerinin belli olduğu, sadece maktullerin mezarlarının belli olmadığı açıkça görüldü. Devletin resmi kurumu olan binalarda yapılan kazılarda cesetler çıkıyorsa, bu cesetlerin oraya nasıl gömüldüğü, kimlere ait olduğu, kimlerin bu cinayetleri işlediği net bir şekilde biliniyor.
Cumhuriyet Başsavcılığı binasının yanındaki Jandarma'ya ait binada işlenen cinayeti o günkü Cumhuriyet Başsavcılığı soruşturmamışsa, kayıp başvurusuna rağmen o günkü emniyet görevlileri kaybolan şahsın izini sürmemişse, o gün görevli olan ilin valisi kendine yapılan bütün müracaatlara rağmen olayın üstüne gitmemişse, bunlardan hesap sorulmadıkça JİTEM'le yüzleşme yapıldığı söylenemez. Sadece bir iki PKK itirafçısı ve düşük rütbeli jandarma görevlileri cezalandırılarak, JİTEM'le hesaplaşılmış ve karanlık olan bir dönem aydınlanmış sayılamaz.
FAİLİ MEÇHULLER ZAMANAŞIMINA UĞRAYABİLİR
Faili meçhul cinayetler yoğun olarak 90 ile 93'lü yıllar arasında işlenmiştir. Yapılan yeni kazılarla siyasi irade bu meselenin devletin karanlık denizlerinde kaybolmayacağını ortaya koymuştur. Bir an önce bu eylemlere katılan kişilerle ilgili olarak savcılık soruşturmalarına başlanmazsa, dava zamanaşımı dolacaktır.
2005 yılında yürürlükten kaldırılan 765 sayılı Eski Türk Ceza Kanunu'nun 102/1 maddesinde; "Ölüm veya müebbet ağır hapis cezalarını gerektiren ağır cürümlerde 20 sene..." zamanaşımı olarak öngörülmüştür. Ancak zamanaşımının yarı oranında uzayıp, 30 yıla çıkması için bir an önce cinayetlerin şüphelileri ile ilgili iddianameler hazırlanmalı ya da zamanaşımını kesen diğer işlemler yapılmalıdır. Zamanaşımını kesen işlemler yapılmazsa; siyasi iktidarın güçlü bir şekilde bu karanlık dönemle yüzleşme iradesini ortaya koymasına rağmen olaylar aydınlanmayacaktır.
Yargı; 90'lı yıllarda Güneydoğu coğrafyasında işlenen cinayetleri soruşturmadı, faillerini bulmak için hiçbir gayret göstermedi, aksine o cinayetleri meşru zemine oturtmak için yasal kılıflar uydurdu. Bugün o karanlık dönemin, tarihin karanlık sayfalarında kalmaması için acele ederek, zamanaşımı süresinin dolmasına meydan vermeden, üzerine düşeni yapmalıdır.



KayNak
Adam Olmak; Cinsiyet Meselesi DeğiL.! Şahsiyet Meselesidir!..