Arama


Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
6 Ekim 2006       Mesaj #2
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Ad:  Friedrich Wilhelm Nietzsche2.jpg
Gösterim: 852
Boyut:  52.7 KB

NİETZSCHE (Friedrich)


alman filozof
(Röcken, Lützen yakınında, 1844 - Weimar 1900)

Babası da, dedesi de papaz olan Nietzsche, klasik öğrenimini Pforta okulu’nda yaptı. 1869’da Basel üniversitesi klasik filoloji profesörlüğüne atandı. Nietzsche, eski metinlerin okunmasından kaynaklanan felsefi sorunlara açık tutumuyla öbür filologlardan ayrılır. Özellikle trajedi konusunda, Yunanlılar'da sanatla dinin ve sanatla sitenin birliğini kavramak gerektiğini gösterdi. Ocak 1872’de yayımlanan ve Yunanlılar'ın dionysosçu yanını ilk kez ortaya koyan Tragedyanın doğuşu (Die Geburt der Tragödie aus dem Geiste der Musik) adlı ilk yapıtı, onun alman filoloji çevrelerince dışlanmasına yol açtı. Yapıt, özgün karakteri ve özellikle yazarın, çağdaş kültüre ilişkin sorunlar üzerindeki kişisel görüşleriyle sarsıcı bir nitelik taşıyordu. Yapıtta filolog, giderek bir estetikçi hatta bir filozof ve bir ahir zaman peygamberi halini alıyordu. Batı uygarlığı, müzik sanatıyla bilim ve din arasında bocalayıp duracak mıydı? VVagner adının boydan boya kapladığı böyle bir yapıtı, filologlar ciddiye alamazlardı: Ulrich von Wilamowitz-Maellendorff'un saldırı nedenini (Philologische Untersuchungen [Filolojik araştırmalar]) burada aramak gerekir. Ervvin Rohde, Wilamowitz-Mcellendorff’un saldırısına sert bir dille karşılık verdi. Nietzsche'nin yapıtı filoloji açısından başarısızlığa uğradıysa da, onun gittikçe büyüyen dost çevresinde bir başarı oldu. Nietzsche burada, trajedinin ve mitin yeniden doğması arzusunu dile getirmekte ve bu arzusunu gerçekleştirecek kişinin Wagner olduğunu düşünmekteydi. Ama aynı zamanda, Dürer'in Ölümle Şeytan' ın yoldaşı şövalye tablosunun oluşturduğu simgeye bakarak Schopenhauer'i düşünmekten de geri kalmıyordu: "Hiçbir umudu yoktu, ama hakikati bilmek istiyordu."

1874’ten itibaren Nietzsche, sürekli başarılarından yakınmaya başladı. Aynı yıl, iki yıllığına fakültesinin dekanlığına atandı. Mayıs 1879’da sağlık nedenleriyle istifa etmek zorunda kaldı. Bundan böyle, on yıllık öğretim görevinden dolayı kendisine bağlanan emekli aylığı ile kanton yönetiminin bağışları biricik geçim kaynağını oluşturdu. Menschliches, Allzumenschliches (insanca, çok insanca) adlı yapıtının ilk iki cildini tamamladı. 1873-1876 arasında Unzeitgemâsse betrachtungen (Zamana aykırı düşünceler) adlı dört ciltlik yapıtını yayımladı. Daha sonra yaşamı, bir kentten öbürüne göçmekle geçti; Marienbad, Rappallo, Roma, Nice, Venedik, Torino, Sils-Maria. Yapıtlarını bu göçebeliği sırasında yazdı. Wagner’le olan dostluğu, bestecinin Menschlisches, Allzumenschliches'in ilk cildini, filozofun da Parslfal'i yermesi üzerine son buldu (1878). Tüm aldatmacaları açığa vurmak ve tüm önyargıları yıkmak isteyen Nietzsche, 1881’de Morgenröte'yi (Gün-doğuşu), 1882’de Die fröhliche" Wissenschaft'ı (Neşeli bilgi), 1883’te Böyle buyurdu Zerdüşt’ün (Also Sprach Zarathustra) ilk bölümünü yayımladı. 1885'e kadar bu sonuncu yapıtını yazmaya devam etti. 1886'da Jenseits" von Gut und Böse'yi (iyinin ve kötünün ötesinde), 1887'de de Zur Genaologie’ der Moral’ı (Ahlakın soykütüğü üzerine) yazdı ve yayımladı. 1888'de, Götzendâmmerung"u (Putların çöküşü) yayımcıya gönderdi (kitap ertesi yıl basıldı). Der Fail Wagner (Wagner olayı) [eylül 1888’de basıldı] ve DeccaTı (Der Antichrist) [1896'da basıldı] da yayımcıya gönderdi. 1889’da, Torino'nun bir sokağında aniden yere yıkıldı, Jena'da hastaneye yatırıldı. Önce annesi onu yanına aldı, sonra kız kardeşi Elisabeth Förster-Nietzsche, kardeşini Weimar'daki evine götürdü. Nietzsche, yaşamının sonuna kadar hiç konuşmadı. Yalnız zaman zaman zekâ belirtileri gösterdi. 1896’da Nietzsche contra VVagner (Nietzsche, VVagner'e karşı); 1908’de Ecce Homo adlı yapıtları yayımlandı. 1886'dan beri yazmakta olduğunu arkadaşlarına söylediği Der Wille‘ zur Macht (Güçlülük istenci) adlı yapıtından, taslaklar, aforizmalar ve parçalar kalmıştır.

Nietzsche'nin özgün yanı, Batı uygarlığının temel felsefi sorunlarını köktenci bir kuşkuyla ele almasıdır. Nietzsche, bilginin (bilim), varlığın (Batı'ya özgü apaçık hakikatler) ve nihayet eylemin (ahlak ve siyaset) yeniden sorun haline getirilmesine olanak sağladı. Kantçı eleştirinin sonucunu daha ilerlere vardıran nietzscheci eleştiri, giderek kantçı eleştirinin kendisine yöneldi; aklın sözde önsel (a priori) kategorilerini kabul etmeyerek, bunların, bedensel ve sosyoekonomik kökenli, salt “yaşamsal” zorunluluklardan başka bir şey olmadıklarını ileri sürdü. Nietzsche, bilimsel hakikat de dahil olmak üzere, her türlü hakikatin içyüzünü ortaya çıkardı; insanın ayırtedici özelliği olan icat gücünü ve aynı zamanda yeniliğe karşı direnişini (yabancısı olduğu şeyi "barbarca", kendi aklına uyduramadığı şeyi "akıldışı" diye niteleyen o değil midir?) göstermeye çalıştı. Ona göre, bilgi işlevleri hiyerarşisine dipten doruğa egemen olan şey, “hakikat"ten tamamen başka bir şeydir; bunlar egemenlik gibi etkin tutkular ya da tembellik gibi edilgin tutkulardır. Kurumsallaşmış alışkanlıklarımız, kurumlarımız, dillerimiz, toplumun geçmişten çıkardığı dersler, başka her türlü yaşam tarzını dışlayarak kendi yaşamımız olarak benimsediğimiz “akla uygun" bir dünya biçerler bize ve savaş durumu da buradan kaynaklanır. Bilginin ve genel olarak kurumların çifte eleştirisi, Nietzsche'nin gerçekleştirmeye çalıştığı kökenlere ilişkin çözümlemeye dayanır. Bunun için, Nietzsche'nin yapıtlarında, bir bilimkuramsal inceleme ile bir polemik tutum ayrımı yapılabilir. Felsefesinin bu ikili karakteri (bilgi ve kavga), Nietzsche’nin ileri sürdüğü soykütüğünü Tragedyanın doğuşu ’yla başlayan yepyeni bir insan bilimine dönüştürür. Tragedyanın doğuşu'nda Nietzsche, Dionysos'u keşfederek Freud’dan önce, insanın, her zaman var olan iki biçimli (yaşam ve ölüm) ve farklılaşmamış kökenini gün ışığına çıkardı. Bu ölçüsüzlüğe, bireyleşme ilkesi olan Apollon'la birlikte ölçü biçimi kendini kabul ettirir. Hesaba katılması zorunlu olan bu antropolojik temel üzerinde, batı tarihi, “Sokrates olayfna tanık oldu. "Sokrates olayı" demek, soyutlama ve kavram demekti, yani çağdaş bilimin ve ahlakın dayandığı temeldi.

“Kuşku denizinin üstünde yalnızca bir tahta parçası, uzanıp uyumaya ancak yetecek genişlikte!” Parmenides'e mal ettiği bu sözlerle Nietzsche, metafizik sorununun en can alıcı noktasına parmak basar: değişmez, sabit bir noktanın gerekliliği; oysa kendi eleştirisi, tersine, bilinecek nesneye olabildiğince çok açıdan yaklaşmak gerektiğini göstermeye çalışır. Parmenides’in yaptığı gibi düşüncenin varlıkla özdeşleştirilmeye çalışılması, Nietzsche'ye göre, felsefenin lanetlenmişliğinin (ruh ve beden ayrımı) ifadesidir. Nietzsche Herakleitos, Anaksagoras ve Empedokles’te ortak olan inanca, yaşadığımız dünyanın, “görünüş" dünyasının gerçek olduğu inancına katılır. 1872-1888 arasında, bilgikuramına ilişkin düşünceleri, henüz kıvamını bulma aşamasındadır. 1881 - 82'de, Descartes'ın “düşünüyorum öyleyse varım'Tnı eleştirmeye başlar: benim, düşündüğümü düşünen varlık olduğum kesin değildir, der Nietzsche. 1882-1886 arasında (Zerdüşt dönemi), kendisini "labirent” insan olarak gören Nietzsche için hakikat "Ariadne"dır. 1883'ten sonra, 1888’e kadar, yeniden yunan felsefesi üzerinde düşünmeye yönelir ve bütün felsefe tarihini bir kez daha gözden geçirir; vardığı sonuca göre, her şeyi formüllere indirgemek yeterli değildir, ayrıca bu temeller üzerinde "yaşayabilmek" gerekir, ama bu olanaklı mıdır acaba?. "Gerçek dünya", başka herhangi bir dünya gibi bir kurgudur ve hatta "yaşama karşı giriştiğimiz en tehlikeli suikast”tır.

Nietzsche'nin felsefesi, bir “varlık” felsefesi değil, ama bir "var olabilme" felsefesidir. Ve insan hakkında açılan bu soruşturmaya başlangıçsız ve sonsuz dönüş düşüncesi de, başlangıçsız ve sonsuz oiuş'un mutlak düşüncesi olarak katılır. Güçlerin dünyası, önlenmesi olanaksız bir büyüme eğilimi taşır; "güçlülük istenci” kavramının kaynağı budur. Ve, bu güçler dünyası, hiçbir azalma tanımadığından, asla bir denge noktasına ulaşmaz. Nietzsche şöyle der: "Bu dünyanın ulaşabileceği durum her neyse, o buna mutlaka ulaşacaktır ve bunu yalnız bir kez değil, sayısız kez yapacaktır." Nietzsche'nin felsefi tavırlarının köktenciliği, her türlü yorumun göreli olduğu varsayımına dayanır ve doğrudan doğruya güç istencine tabi olan insanın yaratma yeteneğini işe sokar. Köktencilik, satırları karalanmış ve satır araları birbirini izleyen yorumlarla doldurulmuş özgün metni yeniden bulmaktır: "Köktenci bir hakikat" gereksiniminden doğan soykütüğü çalışması işte budur.

NİETZSCHECİLİK

a.
1. Nietzsche'nin felsefesi.
2. Nietzsche'nin öğretisinin bazı yanlarına (özellikle üstinsan mitine) dayanarak, başkalarına oranla doğal üstünlüğü olduğunu ileri süren bir kişi ya da grubun saldırgan ideolojisi.

Kaynak: Büyük Larousse
Son düzenleyen Safi; 24 Ağustos 2016 20:22