Arama

Yılan (Squamata) - Tek Mesaj #5

buz perisi - avatarı
buz perisi
VIP Lethe
3 Şubat 2012       Mesaj #5
buz perisi - avatarı
VIP Lethe
Yılanlar

Yılanlara has birçok yapı özelliklerine bazı kertenkelelerde de rastlanmaktadır. Bu da, yeraltında yaşayan birçok kertenkelelerin yılanınkine benzer bir evrim geçirmiş olmalarından ileri gelir. Bugünün ayaksız kertenkeleleri, evrimlerinin ilk safhalarmdaki yılanlarla kıyaslanabilir. Fakat birçok ayaksız kertenkele aileleri olduğu halde bu grupların üyeleri gerçek yılanların üstün
yapışma ve âdetlerine erişememişlerdir.
Yılanların vücudu daima uzun ve silindir biçimlidir. Pulları daima pürüzsüzdür ve hafifçe kiremit tarzında dizilmiştir. Kertenkelelerde sık sık rastlanan diken, siğil, boynuz, tarak, et, yaka ve paraşüt gibi özellikler yılanlarda hiç bir zaman görülmez. Alt ve üst göz kapakları birleşerek, gözün üstünü saat camı şeklinde örtmüştür. Göz yuvarlakları da az oynak olduğundan, yılanların bakışlarında, birçok avlarını ipnotize ettiği söylenen bir sabitlik vardır. Yılanları başka sürüngenlerden ayıran bir özellik de, alt çenelerinin iki yansının sadece elâstikî bir bağla birleşmiş olmasıdır. Yılanların kulaklarının dışta bir deliği olmadığı gibi, göğüs kemikleri de yoktur.

Yılanların en göze çarpıcı özelliği bacaklarının olmayışıdır. Bununla beraber bazılarında, meselâ piton'larla boa'larda, arka ayak kalıntıları ile kalça kemiği vardır. Yılanlar, yer değiştirirken, ayak kadar oynak olan üç yüze yakın kaburgalarından yardım görürler. Kaburgalar, derinin içinden, yerdeki pürüzlere tutunurlar. Yılanların sağa sola kıvrılarak sürünüşü bu tutunma noktalarını çoğaltmak içindir.
Merak edilen bir konu da bir yılanın kuyruğunun nerede başladığıdır. Halbuki bunu kestirmek gayet basittir. Vücudun sonu, üst üste binmiş birkaç pulla örtülü bulunan enine dölyolu ağzından bellidir. Yılanların erkeklerinde buradan bazen, bilmeyenlerin ayak sandıklan çiftleşme organı çıkar.
Yılanların dişleri çeşit çeşit olup bu sürüngenlerin başlıca dört grup halinde toplanmasına temel teşkil eder.



1. Düz - dişliler (Aglyphodonta).

Bunlar zehirli değillerdir. Hepsi birbirbirlerine eş çok sayıdaki dişileri
avı yutulana kadar tutmaya yarar. Boalar, pitonlar ve suyılanıgiller böyledir.



2. Geride oyuklular (Opisthoglypha).

Bunlarda ise ağzın dip tarafındaki üst dişler zehir dişi şeklini almıştır. Bunların zehiri, ancak yutulma eylemi sırasında avı felce uğratmaya yarar. Susatangiller ve kumyı-lamgiller böyledir.
3. Önde - oyuklular (Proteroglypha).

Bu yılanlarda üst çenenin ön dişleri zehir dişi halini almıştır. Bu dişlerin diş üzerinde, özel bezlerin salgıladığı zehrin akmasına yarayan birer oluk vardır. Bu gibi dişleri olan yılanlar, avlarını ısırır ve onları, yutmadan önce zehirlerinin etkisiyle felce uğratır, ya da öldürürler. Kobragillerle deniz - yılangille rin saldırı metodları böyledir.


4. Oluklu zehirdişliler (Soienglypha).

Bunlarda her iki çenede ancak ilkel yapıda birkaç dişleri ve üst çenenin önünde bir çift eğri ve uzun zehir dişleri vardır, Engerekgiller ve çıngıraklıyılangiller'in meydana getirdiği bu grup üyelerinin iki özelliği vardır. Bir kere yüzlerinde, önceki iki gruptaki gibi sadece bir girinti olacağına, içlerinden bir kanal geçer. İkinci özellik, zehir dişlerinin, saldırı esnasında bir çeşit manivela sisteminin etkisiyle dikilmesidir. Öyle ki, bu zehir dişieri, ısırarak değil, vurarak etki gösterirler. Bir engerek yılanı ısırmaz, sokar. Bu itibarla sonuç aynı olsa da, saldırı metodu hiç bir suretle kobra'nınkiyle kıyaslanamaz.
Hayat tarzları kertenkelelerinin kadar değişik olmamakla beraber, yılanlar karada, ağaçların üzerinde, yeraltında veya tatlı ve tuzlu sularda yaşayabilirler. Yiyecek listeleri de belirlidir. Bazısı kemiricilerle beslenir. Esasen yılanların, grup olarak, bilhassa kemiricilerin dünya sahnesine çıkışlarından sonra gelişmeleri ilginçtir. Başka yılanlar, kuşları yerler, daha başkaları kurbağalar ve balıklarla, daha başkaları ise böceklerle beslenir. Bazı yılan türleri ise yumurta yemede ihtisas sahibidir.
Yılanlardaki duygular arasında en ziyade gelişmiş olanı dokunma duygusu olsa gerektir. Yılanın, üst dudağındaki bir yarıktan habîre meydana çıkardığı uzun ve çatallı dilinin, kurbağalarına zehir aşılamakta hiç bir ilgisi yoktur, tad almasına da yaramayıp ön plânda bir dokunma organı olarak vazife görür. Yılanlarda dokunma duygusundan sonra en önemlisi koku almadır. Görme duygusu ancak bazı gündüz yılanlarında keskin, çoğunlukta orta, hayatlarının büyük kısmını yeraltında geçirenlerde ise oldukça zayıftır.
Bir yılanın pullu derisinin deseni ve rengi hemen daima çevreye uygundur. Çölde yaşayanlarında kum rengi hâkimdir, ağaçların üzerinde yaşayıp, gündüzleri ava çıkanlarında çok kere yeşil renk göze çarpar, tatlı su yılanlarında koyu yeşil, deniz yılanlarında sarı ve siyahımsı mavi gibi daha canlı renkler dikkati çeker.
Yılanlarda deri değiştirmek, kuşların tüy dökümünden de daha önemlidir. Henüz yumurtadan çıkmış yılan yavrusunun ilk giriştiği ve büyüdükten sonra da yılda birkaç kere tekrarladığı bir olaydırv bu. Soyulma, sürüngenin dudaklarındaki ince derinin ayrılmasıyla başlar,arta kalan deri bundan sonra iki parça halinde çıkar.Serbest hayattaki yılanlar eskimiş gömleklerinden sıyrılmak için çalılara dikenlere ve taşlara sürtünürler.
Hemen bütün yılanlar yumurta yumurtlarlarsa da, içerisinde dünya yüzüne çıkmaya hazır yavru bulunan yumurta yumurtlayanları da vardır. Engerekgiller böyledir. Yumurtalar çoğunlukla elips biçiminde, kabukları da derimsidir. Anne yılan, bunları, ısısı ve nem derecesi uygun bir yerde topraktaki bir deliğin içine bırakır. Yılanlarda yuva yapımına rastlanmamıştır.
In science we trust.