Arama


Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
7 Ekim 2006       Mesaj #1645
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
ZÜHRE'NİN SEVDASI...

Yeni oluşmuştu kainat;yoktu insan,yoktu yalan...Çiçekler henüz nefes alıp vermeye başlamış,toprak göğe kucak açmış,”ayrılık” lügatine yerleşmemişti hayatın...Daha gelmemişken insan,bütün güzellikleri göz kamaştırıcı bir ışık saçıyordu kainatın...

Gece gündüzü bırakmıyor,ay çiçeğe selam veriyor,yağmur buselerini konduruyordu yer yüzüne...Ve güller....O zamanlar hiç ağlamıyordu...

Neden sonra bütün gözler O’na dönüyordu..İhtişamı,güzelliği ve esrarı ile tebessüm ediyordu Zühre saklamaya çalıştığı mağrur haliyle...Ah!Bir de yüreğinin yerini bilebilse...Ne güzel duyguydu beğenilmek...Ne güzel sevilmek,takdir görmek.. Ah! Bir de O sevebilse...

O zamanlar yoktu gözyaşı,yoktu ihanet,yoktu nefret...
Ay yanıyordu,bulut yanıyordu,yağmur yanıyordu kainatın en büyük yıldızına...
Zühre gülümsüyordu...

Bir de hakkıyla bakabilse,baktığını O’da görebilse....

O sıradan akşamlardan birinde kendi halinde gecedeki aksini izliyordu Zühre ...Bir hoşluk,bir durgunluk,bir de sükunet vardı içinde...Gökleri acıtan bir “ahh” sesiyle başını yerden kaldırdı sessizce...İşte o an,sol göğsünün altında alev alev yanmaya başlayan bir ışık olduğunu hissetti...”Tahir” vardı karşısında...Gözleri geceyi yaktı yakacak!!.Büyük depremler koparken bedenlerinde yaklaşamadılar,kalakaldılar ikisi de öylece...

Elini sol göğsünün altına götürdü Zühre...Acıyor,titriyor ve alev alev yanıyordu ruhuna,bedenine ve aklına hakim olan bir et parçası...Ve işte hissediyordu..acımasa bilir miydi yüreğinin yerini?....

Bir an koyvermek istedi Kendini,akmak istedi
delicesine Tahir’e...Gülücükler yayıldı eşsiz gözlerinden...Neden sonra kendine bakmakta olan yüzlerce varlığa takıldı gözleri...Yere indirdi bir lahza önce umut akan asil bakışlarını... Derin sükunet yayıldı çehresine...Anladı Tahir...Sustu...Sustu Zühre...

“Gecelerin eşsiz yıldızıyım ben...Bırakıp gidebilir miyim yerimi?Kainatın “sır”ı ve “gizem” iyim ben....Bu efsunu bozabilir miyim?Tutup da ellerini karışabilir miyim bilinmezlere?...terkedebilir miyim özümü,aslımı ve sırrımı?...Gidebilir miyim ben?...Sevsem de kopabilir miyim kendimden?...Gururum...Kendini aşamayan gururum...Ayrılabilir miyim yerimden?Bırak beni kendi halime...Gecelerin eşsiz yıldızıyım ben....”

Avuçlarının arasında tuttuğu sıcacık yüreği böylece haykırıvermişti Tahir’e...Başını çevirdi zor da olsa,anladı Tahir sustu....Sustu Zühre...

Az önce konuşan gururu muydu?Uzatsaya yeniden elini...Zorla çekip alsaya,susmasa konuşsa ya...Yüreğine düşen ateşin adını koymuştu çoktan zühre....”sevda”....söyleyebilir miydi O’na...Söyleyebilir miydi adını koyduğu nesneyi?...

Söz çıkmıştı bir defa...susamamıştı oysa.....sus sevgili,susayalım sevgili”....diyememişti oysa...

Usulca sırtını döndü Tahir...Kırılan kalbi ve onuruyla bilinmezlere,laciverti aşan gecenin içinden ötelere;çok uzaklara gitti sessizce...Bir daha sevdiğini hiç görmemek üzere...

Derin ve içten bir çığlık yayıldı gecenin içine....Bir ağıt koptu Zühre’den....O geceden sonra bir daha
hiç biri duyamadı Zühre’nin etkileyici sesini ....

Ve o gece....ilk defa bir göz yaşı düştü yer yüzüne....

Gizemi,sırrı ve büyüklüğü ile ebediyyen yanlız ve yaralıydı artık Zühre...

Başınızı kaldırıp gök yüzüne bakın her gece...Zühre’nin Tahir’den ayrıldığı o acı anı siz de hissedeceksiniz yürekleriniz de...

Ve kırmızı sessizliğe bürünen Zühre’nin o saatte akan göz yaşı bir gün yüreğinize gelir belki de.....