Bahar vakti ayrılık, olacak iş mi bu şimdi. Vakit gecenin bilmem kaçı, kaçı kaç geçiyor, kaça kaç var umurumda değil!
Uykusuzluğun buruk tadına ve eskittiği tenime alışalı epey oldu. Sabaha erken uyanıp buluşacağım biri yok nasıl olsa..
Gecelerimin uykusuzluğunu takan yok.Ama olsun, gecelerim ve rüyalarım
artık yalnız bana ait, yalnız gönlümle yaşadığım vuslat. Ruhum ve bedenim başbaşa halleşmekteler.
Gün boyu yavan kalabalıklar arasında birbirinden uzak iki aşık gibi ruhum ve bedenim, gecenin geç sabahın ilk saatlerinde vuslattalar.
Bu gün şehri baştan aşağı yalnız dolaştım, hoş hep yalnızlıkta geçti ya
ömrüm, yine yalnızdı bahar akşamlarında düşüncelerim.
Kimseye ilişmeden bir ruh gibi dolaştım parklarda.Kimse benigörmüyordu, sesimi duymuyordu,
ama ben insanların bedenlerini geçiyordum,ağaçların damarlarını sayıyordum,
hatta park bekçilerinden korkmadan salıncaklara biniyor, çocukları öpüyor, minikleri tahteravalliye oturtuyor,
yürüteçlerdeki bebekleri öpüyordum.
Olacak iş değil ama, sanki bütün yüreklere bir humma inmiş gibiydi,bütün yüreklerin bir damarı tıkanmıştı,
halbuki bu bahardı, aşk zamanıydı.
Gözlerinin içine giriyordum insanların, yüreklerinin, beyinlerinin en derin noktalarına,
duygularının en mahrem olanlarına kadar bir şey arıyordum, aradığım bir şey vardı bende olmayan.
İnsanlar gülüyor, şakıyor, eğleniyorlardı zahiren ama içlerde, gerilerde, derinlerde ise hep o boşluk vardı.
Kulak kabarttığım konuşmalarda sanki utanılıp söylenmeyen ayrılık şarkıları seziyordum, ya da
yanyana yürüyen aşıkların aralarında siyah perdeler görüyordum habire..
Belki de böyle bir şey yoktu da hislerim bana böyle söylüyordu, kimbilir..
Çay bahçelerinde insanlar masalarda hep tek başlarına oturuyordu. Çay değil zehirdi sanki içtikleri.
Son yudumda garson yenisini getiriyor, bir daha bir daha...
Herkes çay bahçesinin altındaki limandan çıkan gemilere biniyor, uzaklaşıyor,
kaybolma noktasında koynunda getirdiği dinamiti ateşleyip gemiyi batıran hasta ruhlu kaptanlara benziyordu.
Ve her kadeh, her damla intiharı masum kılmak adına yudumlanıyordu...Kül
tablalarında üçlü beşli izmaritler. Her bir parça tütünün çığırtısını duyuyordum, feryadını hissediyordum, içim eriyordu...
Ayrılık vardı o iç çekişlerde, acaba tütün çığlıkları daha mı güzelleştiriyordu acıları, ayrılıkları, kimbilir..
Yoksa bu kadar insanın hepsi birden sadomazoşist olamazdı.
Ayrılıktı gördüğüm bütün manzara, hani dalganın kayalardan geri tepmesi bile ağlatacaktı beni.
İnsanlar birbirine daha bir dargındı bu gün.
Bahar vakti ayrılık, olacak iş mi bu şimdi.
Niye vuslat dururken ayrılık, niye dağları delen Ferhatcasına ihtirasla istenen birliktelikler, böyle çekilmez saatlere dönüyordu!
Bilmem ki niye sönerdi her Leyla'nın yaktığı harlı ateş. Ve Kays'ı yakan efsunlu bakışlar anlamsız kalmaya mahkum mu hep!
Acaba her sevdaya nazar mı değerdi, yoksa ayrılık mıydı Belkıs'ın aşkını sevda deminde tutan sır..
Şarkılar, ah bütün şarkılar ayrılık söyledi durdu. Aşkı anlatmak için ayrılık güfteleri, her yanda ayrılık kokuyordu artık..
Ayrılık rüyalarıma kadar uzatmıştı vebalı elini, vuslat umduğum tek yer olan rüyalarım bile artık beni mutlu etmiyordu,
aşkımı getirmek şöyle dursun, rüya meleğim bile, bir ayraç vazifesi görüyordu. Bu yüzden uyumaktan kaçar oldum günlerdir.
Yok yok, hayır, bahar vakti ayrılık, olacak iş mi bu şimdi!
Belki içimdeki ayrılık rüzgarlarının ürpertisinden kurtulmak, yalnızlığımı paylaşarak acımı hafifletmek için hislerimi insanlara,
mutlu çoğunluğa yansıtıyorum.
Güzel ve mutlu insanlar, kendi karmaşamdan korkup sizleri acılarıma ortak ettiğim için beni affedin.
Sevin, mutlu yaşayın, aşksız kalmayın.
Bahar vakti ayrılık, olacak iş mi bu şimdi..
Bana gelince....bilmiyorum. Benim için de bahar vakti, bahçedeki ağaç benim için de açtı, otlar ve böcekler benim içim de sevişiyor, güller benim için de salıyorlar havaya kokuyu.
Ama biryerlerden ayaz esiyor, üşüyorum, duygularım yıkılmazsa eğer ben de sevmeye devam edeceğim.
Sevmekten vazgeçmek istemiyorum çünkü.....