Arama

İlahiyatın Dalları - Tek Mesaj #1

Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
8 Ekim 2006       Mesaj #1
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Tefsir : Kur'an-ı Kerim'in yorumu ve yorumuna ilişkin usûl bilgisi (metodoloji).
TANIM:
Tefsir, bir İslam dini terimidir. Arapça kökenli olan sözcüğün anlamı "yorumlama"dır. Kastedilen yorumlama açıklayıcı türden bir yorumlamadır. Çoğul olarak kullanıldığında Tefasir denir.
İslam'ın kutsal kitabı Kur'an'ın surelerini açıklama ve yorumlama bilimine verilen isimdir. Tefsir, bugün ilgili ilahiyat bölümlerinde okutulduğu gibi eskiden Medreselerde de okutulan derslerdendir. Tefsir bilimi ile uğraşanlara müfessir denir.
İlk müfessir Peygamber'dir. Kur'anı Kur'an ile tefsir etti. Sahabe ve Tabiin, yani birinci nesil ve ikinci nesil, peygamberin açıklamalarını kaydetti. Bu dönemlerde tefsir, hadisin bir kolu idi, sonra kendisi ayrı bir ilim haline geldi. Tefsir ilminde geleneksel sınıflamaya göre rivayete dayanan tefsirlere rivayet tefsiri, dile dayananlara dirayet tefsiri, tasavvuf yorumlarına göre yapılanlara işari tefsir denilmiştir.
En çok okunan tefsirler Celaleyn, Beyzavi, Ebussuud, Razi, Medarik, Elmalılı, Çantay, Kutup tefsirleridir. Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır'dan öncekiler rivayet, onun yazdığı rivayet ve dirayet tefsiridir. Hasan Basri Çantay'ın Kuranı Hakim ve meali Kerim adlı çalışması meal-tefsirdir. Seyyid Kutub'un Fi Zılalil Kur'an adlı tefsiri geleneksel tefsirlerin yanında güncel bilgileri de ekleyen bir tefsirdir.

*****Hadis : Hz.Muhammed'in söz ve davranışlarını araştırır.*****
TANIM:
İslam dininde, Muhammed peygamberin değişik olaylar ve problemler karşısında inananları aydınlatmak, Kur'an'ın bazı ayetlerini daha açık bir dille ifade etmek için söylediği sözler bütünüdür. Hadis alimleri Hadis kavramını "Hz. Peygamber'in söz, fiil ve takrirleri" şeklinde tarif ederler. İslam bilginleri hadisin bu tarifinde fikir birliğine varmıştır. Bu tarifte geçen "söz", peygamberin konuşmalarını ifade etmektedir. "Fiil" ise onun davranışlarıdır. Bu iki noktaya dikkat edilecek olursa, hadis denildiğinde sadece peygamberin "sözü" anlaşılmaz; aynı zamanda onun fiilleri de hadis kavramına dahil olmaktadır. Hadis tarifinde geçen "takrir" kelimesi, peygamber zamanında sahabilerin onun huzurunda veya gıyabında Yokluğunda) yapıp ettiklerini ifade etmektedir. Başka bir deyişle, peygamberimiz zamanında, bizzat peygamberin değil ama diğer müslümanların davranış ve uygulamalarına "takrir" denmektedir. Dikkat edilirse, "takrir" olgusu da hadis kavramına dahil edilmiştir. Bunun sebebi, peygamber zamanında yapılan bir iş, bir davranış veya genel bir uygulama varsa, bunun dinen meşru olduğu bilincinden kaynaklanmaktadır. Buradaki mantık şudur: Eğer başka müslümanların davranışları, yaşam biçimleri ve genel uygulamaları İslam'a ters olsaydı peygamber onları mutlaka düzeltir ya da yasaklardı. Yasaklamadığına göre, bunların (takrirlerin) caiz ve meşru olduğu anlaşılmaktadır. Hadis ilmi, kısaca peygamberden bize nakledilen rivayetlerin gerçekten O'na ait olup olmadığını araştıran, bu rivayetleri sıhhat (sahihlik) derecelerine göre ayrıştıran, tasnif eden ve bunların anlamını yorumlayan bir ilim dalıdır. Dini bir bilim olarak hadis, bu çerçeve içinde, Muhammed peygamberin sözleri ile davranışları­nı, eylemlerini aktaran bilgileri derleyen, bu bilgileri yazılı bir biçimde düzenleyip sınıf­landırarak inceleyen bilim dalına karşılık gelir. Zira, Kur'an’da Muhammed’in ki­şiliği Müslümanlara örnek olarak gösterildiği için, onun yolunu izlemek, Allah’ın sevgi ve bağışını kazanmanın önkoşulu sayılmış ve bu durum Müslümanlar arasında inanç, ahlak, ibadet gibi konularda Kuran’dan sonra hadisleri ikinci kaynak olarak benimsemele­rine yol açmıştır. Buna göre, hadis Muhammed'in sözlerini toplar, sınıflandırır ve Peygambere atfedildiği halde, gerçekte ona ait olmayan hadisleri belirlemenin yöntemini geliştirir.


Hadîs Neye Denir? 1) Hz Muhammed'in (Kur'ân-ı Kerîm'de tesbit edilmiş olan vahyin dışında) söylemiş olduğu rivâyet edilen sözlere, 2) O'nun yazdırmış olduğu mektuplara ve evrâka, 3) kendisinin vasıflarını haber veren rivâyetlere, 4) O'nun bir olay karşısında izhâr ettiği tutumunu ve tavrını anlatan rivâyetlere, ya da 5) Peygamber'in hâl-i hayâtında vuku bulmuş bir olaya şâhid olanların rivâyetlerine ve hattâ bâzen, 6) Mâlik bin Enes'in (712-795) Muvattâ isimli hadîs külliyâtında yer almış olduğu gibi, Sahâbe ve Tabiîn'in şahsî görüş ve fetvâlarına dair rivâyetlere dahî hadîs denilmektedir[1].
[1]İmâm Mâlik bin Enes Muvattâ'yı Abbâsî halîfesi Ebû Câfer el-Mansûr'un arzusu üzerine ve 40 yılda hazırlamıştır. İlk olarak yaklaşık 100.000 hadîs rivâyeti ihtivâ etmekte iken, müellifinin sıkı bir eleme çalışması yapması üzerine 40 yıl sonunda Muvattâ'daki rivâyetler 1720'ye inmiştir.



Hadis Türleri

Hadis ilminde hadisler ravisine, senedine, doğruluğuna, geliş şekline göre sınıflara ayrılır. Esas olarak üç hadis türü vardır. Sahih, hasen, zayıf. Ravi ve senet itibariyle kesintisiz şüphesiz gelen hadislere sahih hadis denir. Yazılışındaki bir kusurdan dolayı hasen hadis, senedinde ve metninde bir illet bulunan hadislere zayıf hadis denir. Uydurulmuş sözlere ise mevzu denilmektedir.
Hadis, Kuran'dan sonra ikinci kaynaktır. Kuran'ın tefsirinde hadis başlıca kaynaktır. Hadis, sünnetin ve tasavvufun yaslandığı kaynaktır. İslam mezheplerinin doğuşunda hadisler farklılıklara yol açan birer fıkıh usulü kaynağı da sayılır.



Hadis İlimleri

İslam'da Kütübi Sitte denilen temel hadis kitapları Buhari, Müslim, Ebu Davud, Tirmizi, Nesai, İbn Mace'nin yazdığı kitaplardır. Buhari ve Müslim'e sahihayn denilir, Sahih'leri ile meşhur iki hadis yazarıdır. Diğer dört hadis yazarının kitapları Sünendir. Diğer hadis kitabı türleri: Cami, Müsned, Mucem, Müstedrek, Mustahrec, Cüz, Tabakat. Ahmed Naim ve Kamil Miras'ın tercüme ettiği Buhari'nin Sahihi 12 cilt halinde 1928'den sonra yayınlandı. Müslim'in Sahihi Mehmed Sofuoğlu tarafından tercüme edildi, 8 cilt halinde. Türkçede gerek Buhari gerek Müslim'in kitapları ve Sünenler, tek tek, birlikte veya özet halinde yayınlanmıştır. 40 Hadis kitapları, Hadisi Erbain denilen bir kitap türüne yol açtı, bunlar nesir veya nazım şeklinde yazıldı.
Hadis ilimleri usul ve esastan meydana gelir. Usuli Hadis, hadislerin ravisini, senedini, metnini araştıran ilim dalıdır. Hadisi kim rivayet etmiştir, hadis kesintisiz mi kesintili mi gelmektedir, metni doğru mudur değil midir bunları araştırır. Bunlar alt ilim dallarına ayrılmaktadır. Cerh ve Tadil denilen kol, raviyi kabul veya reddi (cerh veya tadil), rical ilmi kolu ravilerin hayatını ele alır. Hadis ihtilafı ilmi, birbiriyle çelişen hadisleri karşılaştırır. İlelilhadis kolu, hadisin doğruluğunu zedeleyen gizli noktaları aydınlatır. Garibulhadis ilmi, hadislerde geçen terimleri araştırır. Nasih ve mensuh ilmi, hükmü kalkmış hadisleri araştırır. Kutsi hadis ilmi, manası Allah'tan sözü peygamberden olan hadisleri ele alır.
zamanında hadis uydurmaları başladı. Halife Hadisler paygamberin sağlığında yazılmaya başlanmış, Kur'anla karışması endişesi üzerine soru soran bir sahabiye peygamber yaz, bu ağızdan haktan başka bir şey çıkmaz' demiştir. Sad b. Ubade, Semure, Cabir, Abdullah b.Amr, Abdullah b.Abbas, Ebu Hureyre. Bu sahabilerin Sahife denilen hadis mecmuaları vardır. Son halife AliÖmer b.Abdülaziz 719'dan başlayarak hadislerin toplanmasını emretti. İmam Buhari (810-869) her yeri dolaşarak hadisleri topladı, meşhur Sahihini yazdı. 12. yüzyıldan sonra hadis okulları açıldı.
İslam bilim geleneğinde tefsirin hadise olan ihtiyacı, hadisin tefsire olan ihtiyacından fazladır denilmiştir. Bu nedenle hadis çok önemli bir dini kaynak olmuştur. Fıkıh, tefsir, tasavvufun vazgeçilmez kaynağıdır. Fıkıh mezhepleri arasındaki görüş ayrılıkları hadislerin farklı yorumlanmalarındandır. Hadis uleması arasında bilerek veya bilmeyerek yapılan hatalar da araştırılmış, kitaplarında mevzu (uydurma) hadis aktaranlar ortaya çıkarılmış, hasen ve zayıf hadislerle ilgili araştırmalar yapılmıştır.
Şeriatın dayandığı dört esas ve yardımcı unsurlar vardı. Kuran, Hadis,İcma, Kıyas, Örf, Maslahat. İlk iki kaynak Kuran ve Hadis'ti. Bunlarda ihtilaf yoktu. Zamanla inanç ve eylemde mezhepler belirince İslam Sünni ve Şii olarak iki anaakıma ayrıldı. Esasında bunlar arasında uzlaşmaz çelişkiler yoktu, ayrılık siyasal yöndeydi. Halifelik Ali'ye verilmemişti, Ehli Beyte zulüm yapılmıştı. Şiilik veya Şia bu inançla doğdu. Şia'nın hadis kaynaklarının Sünni kaynaklarla zaman zaman uyuşmaması da bu sebepledir. Hukuki birçok meselede Hanefi, Şafii, Maliki, Hanbeli mezhepleriyle olan görüş ayrılıkları esasta değil teferruattadır.
Hadis Ehli, peygamberin hadislerini toplayıp buna göre hayatını düzenleyenlerden oluşuyordu. 7. yüzyılda Kelam bilimcileri ile Hadis Ehli arasında tartışmalar çıktı. Akıl ile nakil tartışmalarına izleyen dönemde felsefeciler de karıştı. Son dönem Osmanlı ulemasında dahi imparatorluğun çöküşü sırasında bu tartışmalar yeniden yaşandı.



Hadis Terimleri

Sünnet: Peygamberin hayat tarzı ve dini mirası. Hüküm çıkarılan hadisler. Peygamberin, sonra ashabının, sonra Tabiinin sonra ümmetin örnek aldığı usul.
Sünnetullah: Allah'ın hükmü ve yasaları.
Metluv vahiy: Kuranı Kerim.
Gayri metluv vahiy: Hadisler.
Siret: Peygamberin hayatı, ahlakı, dış görünüşü. Çoğulu siyer.
Hadis: Peygamberin söz, iş ve takrirleri. Ayetlerin tefsiri. Haber. Kuran'ın tatbikatı. Vahyi gayri metluv.
Eser: Ashabın sözlerinin de içinde olduğu hadis.
Haber: Kuran, hadis, ashab ictihadı ve diğer bilgilerin tümü.
Ashab: Peygamber zamanında yaşayanlar.
Tabiin: Ashab zamanında yaşayanlar.
Tebei Tabiin: Tabiinden hadis nakledenler.
Mütevatir: Peygamber zamanına şahit olmuş kişilerin ittifakla bildirdikleri söz.
Meşhur: Peygamber zamanında değil, Tabiin ve sonrakilerce tevatürle nakledilmiş söz.
Vahid Haber: Bir veya birkaç kişinin naklettiği söz. Fıkıhta delil olmaz.
Gayri sahih: Karışık söz, neshe uğramış. Zayıf ama uydurma değil.
Mevzu: Uydurma, gerçek dışı. Nakli bile günah.
İstinbat: Hüküm çıkarma.
Muhaddis: Hadis bilimci. Hadislerin anlamından çok ifade ve sağlamlığına bakar.
Fıkıhçı: Hadisin sebebi, siyakı, maksadı, delaletine bakar.
İsrailiyat: Mevzu söz. Uydurmalar.
Sıhhat: Hadiste aranan doğruluk şartı. Akla aykırılık, Kurana aykırılık, İslam'ın ruhuna aykırılık, Fıtrata ve tabiata aykırılık, Tarihe aykırılık.
Kezzabin: Yalancılar. Sözleri hemen sırıtır.
La tectemiu ümmeti aled dalale: Ümmet, dalalet üzerinde birleşmez. Topyekün herkes hata yapamaz.
Nesh: Bir hadisin diğerinin zorluğunu hafifletmesi.
Rivayet: Dedi, rivayet etti, haber verdi, bildirdi ifadeleriyle belirli kişilerin belirli şartlarla bir metni kaynağına götüren zincir.
Tedvin: Derleme.
Dirayet: Ebu Hanife'nin sıhhat için mana rivayetini kabul etmemesi. Söz zincirinde ravinin 'şurasını hatırlamıyorum' dediği durum. Usul ve metin incelemesi. Ebu Hanife'nin 17 hadise tam intibakı.
İmla: Söyleyerek yazdırma.
Tevsik: Doğruluğu kanıtlama.
Yemin: Hz.Ali, hadis rivayet edene önce yemin ettirirdi.


Sika: Güvenilir.
Garib: Şaz. Bir kişiden gelen nakil.

****Fıkıh : İslam hukuku ile ilgilidir. *****
Tanım:
Fıkıh, Arapça kökenli bir sözcüktür. "Bir şeyi iyice bilmek, anlamak" anlamındadır. İslam dininin kutsal kitabı olan Kur'an'da bir bilimden çok "ince anlayış, keskin idrak ve konuşanın amacını anlamak" anlamlarında kullanılmıştır. Bu nedenle genel açıdan fıkıh "bir şeyi özüne vakıf olarak anlamak ve deliliyle birlikte bilmek" anlamında kullanılır. Fakat fıkıh bir bilim olarak, İslam hukuku anlamında kullanılmıştır. Bu anlamda kullanımının farklı bilgin ve taraflarca yapılmış iki ana, farklı tanımı vardır. Biri fıkıh mezheplerinden Hanefilik mezhebinin tanımıdır ki "kişinin ameli bakımdan lehinde ve aleyhinde olanları maharetle bilmesi" şeklindedir. Diğer tanımsa yine bir fıkıh mezhebi olan Şafiilik mezhebinin tanımıdır ve "eylem ve şeriat hükümlerini, yani ibadet, muamelat ve cezaları (ceza hukukunu), açıklayıcı (tafsili) delillerden çıkararak bilmek, tanımak" şeklindedir.
Delillerden hüküm çıkarma yetisine sahip kişiye fakîh yani hukukçu denir. Hükümleri çeşitli kaynaklardan öğrenen kişiye fakih denmese de bazen mecazen fakih dendiği olmuştur.

*****Kelam : İslam inancını akli metodlar kullanarak savunur. ******
Tanım:
Kelâm veya kelam, bir İslam dini ilmi.
İmani esasların aklı deliller kullanılarak izah ve isbat edilmesi temelinde gelişen İslamiilimdir. Başlangıç itibariyle Kelam, imanın esası olan Allah'a iman, Allah'ın sıfatları ile ilgilenmişse de, özellikle Gazali'den sonra bütün imani meseleleri kapsayacak genişlikte değerlendirilmeye başlanmıştır. Burada Gazali'nin Yunan felsefesinin tesirlerine karşı aldığı tavır önemli bir parametre olarak gözükmektedir.
Kelamcılar, Allah'ın varlığını delillerle izah etmeye çalışmakla beraber, delilin, kendisine delil getiren Zat'ın mahluku olduğunu kabul eder, ve akli delillerin sadece aklın nazarında müşkül hadiseleri çözmede bir alet olduğunu düşünürler. Yoksa, Allah'ın varlığının, neticede mahluku olan delillerle teyidine ihtiyaç yoktur. O her şeyden ayandır.
Mebde itibariyle fıkıh ilmi olarak mütalaa edilen kelam, daha sonra ilm-i tevhid olarak adlandıriımıştır. Fıkıh ameli meseleler üzerinde, kelam ise itikadi meseleler üzerinde yoğunlaşmıştır. Hz. Muhammed zamanında bütün meseleler kendisi tarafından çözüldüğü için problem söz konusu olmamışsa da, sonraki dönemlerde Kuran ve Hz. Muhammed'in yaşantısına göre içtihadlarda bulunmak zarureti hasıl olmuştur. Hicri birinci yzyılın son çeyreğinde imani esaslardan kader konusu tartışılmaya başlanmıştır.
Bu süreç içerisinde itikadi mezhepler ortaya çıkmışlardır. Önemlilerinden:
  • Selefiyye
  • Maturidiyye
  • Eşariyye
ehl-i sünnet içinde kabul edilirken,
münasebeti, mezhebi ehl-i sünnet vel cemaat dışında mütalaa edilegelmiştir. Bunlar birbirlerinden Allah'ın varlığı, sıfatları, marifetullah, nübüvvet, nübüvvetin vasıfları, mucize, imammet, irade, kesb, hidayet, irtidad, doğru ve yanlışın tanımı, iman-amelruh, kaza, kader gibi önemli konularda yer yer farklı görüşler ileri sürerler.

Meşhur Kelamcılar :
Çalışmalarıyla öne çıkan çağdaş kelamcılardan bazıları:
  • Bediüzzaman Said Nursi
  • Saadettin Taftazanı
  • Ferid Kam
*****Tasavvuf: İslamiyetin mistik boyutuyla ilgilenir.*****
Tanım:
Ahlâk ve kalb ilmi. Kalbi kötü huylardan temizleyip, iyi huylarla doldurmak. Kalbde îmânın vicdânileşmesi, yâni Ehl-i sünnet îtikâdının kalbde sağlamlaşması ve şüphe getirici te'sirlerle sarsılmaması, nefs-i emmâreden doğan tenbelliklerin ve sıkıntıl arın giderilip, ibâdetlerde kolaylık ve lezzet hâsıl olması. Allahü teâlâ ile olmak, iyi ahlâk edinmek ve dînin emirlerine uymak. Tasavvufun teşkilatlanmış hali tarikatlardır. Tarikatların büyük bir kısmı sünni olmakla birlikte şii tarikatlar da vardır.

Bazı Mutasavvıfların Tasavvuf Tarifleri
  • "Tasavvuf, Allah’ın, seni sende öldürüp, Kendinde ebediyen diri kılmasıdır.” (Cüneyd-i Bağdadi)
  • Tasavvuf ehlinin üç vasfı vardır. Toprak gibidir, iyiye de, kötü kimseye de verir. Bulut gibidir, her şeyi gölgeler. Yağmur gibidir, sevilen kimseyi de, sevilmeyen kimseyi de sular. (Harkûşî Abdülmelîk bin Muhammed)
  • Tasavvuf hâldir, söz değildir, söz ile ele geçmez. (Seyyid Abdülkâdir-i Geylânî)
  • Tasavvuf, Resûlullah efendimizin sünnet-i seniyyesine uymak, fazla konuşmayı, fazla yemeği ve fazla uykuyu terk etmektir. (Alâüddevle Semnânî)
  • Tasavvuf, insanı Allahü teâlâdan uzaklaştıran şeylerin hepsini terketmektir. (Ali bin Sehl)
  • İnsana lâzım olan önce Ehl-i sünnete uygun inanmak, sonra şerîate (dînin emir ve yasaklarına) uymak, daha sonra tasavvuf yolunda yükselmektir. (Muhammed Bâkî-billah)
  • Şimdiye kadar yedi yüz velî, tasavvufun târifinde türlü sözler söylemişlerdir. Bu sözlerin özü, şu noktada toplanabilir: Tasavvuf, vakti, en değerli olan şeye harcamaktır. (Ebû Saîd Ebü'l-Hayr)
Son düzenleyen Blue Blood; 20 Kasım 2006 16:30