Arama

Kedinin Gözüyle - Tek Mesaj #5

Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
6 Ekim 2005       Mesaj #5
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Kendilerine verilmiş bir isimleri bile yoktur onların... Sokaktakilerin. Hepsi birer "pisipisi"dir.

Öldüklerinde mezarları da yoktur sokaktakilerin ... Çöp kamyonlarıdır. Çöplüktür ...
Yalnızca biz onlara isim veririz, bizimle birlikte yaşamasalar da ... Bizimdir hepsi çünkü.. Sokakta da olsa, evimizde de olsa bizimkilerdirler ...

Yalnızca biz mezar kazarız onlara, sokakta ölseler de, kimsesiz ölseler de ...
Biz ağlarız başlarında, yıllarca bizimle olmuş olsa da, ilk defa görmüş olsak da ...
Biz alırız onların yolun ortasında paramparça olmuş bedenlerini kucağımıza, bizden önce onlarca kişi onu görüp geçmiş olsa da ... Ölüye bile saygıyı biz duyarız, yaşarken bile onları birer pislik, çöp olarak görenlerin, öldüğünde çöp olarak görmesine şaşırmadan, aldırmadan ...
z y54


Kimin umurundadır onların neler yaşadığı, nasıl yaşadığı sokaklarda ? Güvenli bir yaşam adına onları evlere hapsetmek midir onlara yapılacak olan iyilik, yoksa özgürlük adına tehlikeler ve kötülüklerle dolu bir dünyada yaşamasını mı seyretmektir ? Ölüm her yerde gelir bulur onları aslında, tıpkı bizi de bulacağı gibi ...
Hep en uzun yaşam, en sağlıklı beden, en fazla mutluluk için değil midir bunca çaba ?
Neden sadece bizler önemseriz kendimizden başka hayatları da ? Neden sadece biz görürüz o minik bedenlerdeki "ben de yaşamak istiyorum, herşeye rağmen yaşamak istiyorum" diyen o gözleri?
z y55
Dondurucu gecelerde evlerinin penceresiden dışarı bir sigara içimi boyunca bakarken bile üşüyenler; aylar boyunca o soğuk taşların, ıslak kaldırımların üzerinde yatan, üstelik açlıkları bedenlerini daha da soğuturken ve güçsüzleştirirken uyumakla tetikte uyuklamak arasında sabahı eden o sokak kedilerini neden sabah evlerinden çıktıklarında tekmelerler, neden arabalarının frenine basamazlar/basmazlar? O minik bedenlerin üzerinde uyuduğu taşlardan daha mı soğuk daha mı serttir kalpleri bu insanların? Ya da aynı dünyada yaşamak istemedikleri o hayvanlardan daha mı sevgisiz, daha mı aptaldırlar?
Çocuğunu parkta dolaştıran bir "insan" anne, parkın kenarına bırakılmış bir kutudaki yeni doğmuş annesiz "kedi" bebekleri gördüğünde neden kafasını çevirip geçip gider ? Ve kendi bebeğinin ağzına sürekli birşeyler tıkıştırırken, neden ayaklarının dibinde bir lokma için bekleyen gözlerle bakan kediyi kovalar? Sadece bir insan değil, bir ‘anne’’ olabilmek de mi yetmez bir minik can’a el uzatmaya?

Tüm bunların cevabı olarak arkasına sığındıkları "önce insan" zihniyetidir çoğu zaman ... Oysa ki bu cevap aslında "her zaman ve sadece insan"dır onlar için. Hatta çoğu zaman da "sadece ben"dir.
z y56

Ve o ölülerinin başında ağladığımız, yaşaması için saatlerce günlerce başlarında beklediğimiz, açlıklarının ve susuzluklarını acısını kendi acımızmış gibi hissederek gidermeye çalıştığımız, onların sadece üzerinde yaşadıkları toprağı değil, o toprağın altında bir mezarı da hakettiklerini bildiğimiz o minik can’ları çocuğumuz olmadan da sevebilme, onlara annelik babalık edebilmenin, en önemlisi yaşamlarına saygı duymanın ‘önce insan’ değil "önce insan olabilmek" olduğunu anlatabildiğimiz an, dünya yaşanır bir hale gelecek. Hem ‘biz’ hem de ‘onlar’ için...
Çünkü "insan olabilmek" için "hayvan olarak doğmamış olmak" yetmiyor.
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 3 üye beğendi.