Ölülerin Ardından Yapılan Ameller M. Akif AKAY Her insan, kendisi için takdir buyrulan ömür bittiğinde, içinde bulunduğu şu geçici dünya hayatından asıl yurdu olan Âhiret’e göç edecektir. Bu takdir, peygamberler de dahil olmak üzere bütün varlıklar için geçerlidir. Nitekim Kur’ân-ı Kerim de, “Her nefis ölümü tadıcıdır.” (Âl-i İmrân, 3/185) âyeti ve daha başka bazı âyetlerle (Cuma, 62/8); (Nisa, 4/78) bu gerçeği ifade etmektedir. Hakikat bu olduğu halde insanlar, çoğu zaman ölümü unutarak hiç ölmeyecekmişçesine bu dünyaya sarılmaktadırlar. Halbuki ölümü sıkça hatırlamak gerekmektedir. Zira ölümü hatırlama, dünya zevklerinden kaçınmayı ve Ahiret’e yönelmeyi getirir. Her Müslüman'ın fırsat elde iken vakit kaybetmeden gelecek ebedî dünya yolculuğunda kendisine lâzım olacak azığını bu dünyada hazırlaması gerekmektedir. Nitekim Allah Teâlâ, Kur'ân-ı Kerîm'de şöyle buyurmaktadır: “...Kendinize azık edinin. Şüphesiz ki azıkların en hayırlısı takva (Allah korkusu)dır. Ey kâmil akıl sahipleri! Ben'den korkun!..” (Bakara, 2/197). İnsan, Âhiret’te dünya tarlasına ektiğini biçecektir. Burada nefislerine uyup keyiflerince yaşayan ve hazırlıklarını yapmayanların halini Kur’ân-ı Kerim şöyle tasvir etmektedir: “Nihayet onlardan her birine ölüm gelip çatınca (tekrar tekrar) şöyle diyeceklerdir: 'Rabbim, beni (dünyaya) geri gönder, tâ ki ben zâyi ettiğim (ömrüm) mukabilinde iyi amel (ve hareket)de bulunayım.' Hayır hayır, onun söylediği bu söz (hakikatte) boş laftan ibarettir. Önlerinde ise diriltip kaldırılacakları güne kadar bir ara hayat (berzah) vardır.” (Mü'minûn, 29/99–100). Hiç kimsenin ne zaman öleceği belli değildir. Hayatlarını şuurlu ve her an ölüme hazırlıklı yaşayanların yanı sıra yer yer gaflete düşenler olabileceği gibi, yapacakları amellerle ölmüş yakınlarına ve diğer mü'minlere sevap kazandırmak isteyenler de olabilir. İşte biz, bu çalışmamızda, bu dünyadan ebedî âleme göç etmiş insanların yararlanması amacıyla yapılan, yapılabilecek amelleri itikadî ve fıkhî açıdan değerlendirmeye çalışacağız. Öldükten sonra fayda sağlayan ameller Hz. Peygamber (s.a.s.), bir hadis-i şeriflerinde ölüyü (mezara kadar) ailesi, malı ve ameli olmak üzere üç şeyin takip edeceğini; bunlardan ailesiyle malı geri dönerken, amelinin ise baki kalacağını buyurmuştur (Buharî, “Rikak”, 42, Müslim, “Zühd”, 5). İnsan, kabirde sadece bu dünyada yaptığı amellerle başbaşa kalır. Ancak kabrinde amelleriyle başbaşa kalan mü'min, dünyada iken yaptığı bazı işlerden dolayı ölümünden sonra da sevap kazanacak ve onlardan istifade edecektir. Allah Resulü (s.a.s) şöyle buyurmaktadır: “Mü'mine ölümünden sonra amel ve hasenatından (iyiliklerinden) gerekecek olanlar (faydası olanlar) şunlardır: Öğretip yaydığı ilim, geriye bıraktığı salih evlât, (yazıp) miras bıraktığı mushaf (kitap), yaptığı mescit, yolcular için yaptırdığı konaklama yeri (ev, misafirhane) ve sağlığında, sıhhatli zamanında malından ayırdığı (verdiği) sadaka. İşte bunların hepsi ölümünden sonra ona lâzım olur.” (İ. Mace, “Mukaddime”, 1/88-89). Konuyla ilgili diğer bir hadis-i şerifte ise ölümden sonra kişinin istifade edeceği yedi amelden söz edilir ki, bunların dördü önceki hadiste de geçmektedir: “Kulun, vefatından sonra kendisine sevap yazılmasına sebep olan yedi şey vardır (Yani bu yedi şeyi sağlığında yapana, yaptığı bu amelleri sebebiyle ölümünden sonra da sevap verilir). Hurma (ağaç) diken, kuyu açan, su yolu açıp su getiren, bir mescit yapan, mushaf (Kur’ân-ı Kerim) yazan, geriye faydalı ilim bırakan ve kendisi için vefatından sonra istiğfar edecek salih evlat bırakan.” (Aynu’l Mûbud, 8: 62; Taberani, Kebir; Bezzar). Zikredilen rivayetlerden de anlaşılacağı üzere, insan, dünyada iken kendisinin yaptığı veya başkalarının yapmasına vesile olduğu amellerden istifade edecektir. Zaten bu konuda Ehl-i Sünnet alimleri de ittifak etmişlerdir (İ. Kayyım el-Cevziyye, 157). İbn Abbas'ın (r.a) rivayet ettiği hadis-i şerifte ise, şöyle buyurulmaktadır: “Bir adam gelerek: 'Ey Allah'ın Resûlü! Annem vefat etti. Ben onun için tasaddukta bulunsam ona faydası olur mu?' diye sordu. Aleyhissalâtu vesselâm: 'Evet' deyince, adam, 'Benim bir meyveliğim var. Şâhid olun, onu annem için tasadduk ediyorum' dedi” (Buharî, “Vesaya”, 15, 20). Bu konuda delil olan hadis-i şeriflerde hep evlâdın anne ve babası için vereceği sadakanın söz konusu edildiğini söyleyen, ayrıca “İnsan için kendi çalışmasından başkası yoktur.” (Necm, 53/39) âyetiyle delil getirip, ancak evlâdın yaptıklarının, ölünün kendi çalışması cinsinden olacağını belirten bazı âlimler, evlât dışındaki kişilerin sadakalarının ölüye faydalı olacağına dair delil bulunmadığını söylemişlerse de İmam Nevevî, ister evlât isterse başkaları tarafından verilsin, sadakanın sevabının ölüye ulaşacağında ittifak olduğunu bildirmektedir. Ancak bu sadakanın mezar başında dağıtılması doğru değildir. Cenazeyle beraber götürülüp, cenazeyi defnedince dağıtmak da mekruhtur (Sabık, 1: 568). Nafile olarak sadaka vermek isteyenlerin erkek ve kadın bütün Müslümanlar adına niyet etmesi daha faziletlidir. Zira bunun sevabı onların hepsine ulaşır ve kendisinin sevabından da herhangi bir şey eksilmez (Zuhaylî, 3:9). Geriye Kalan Namaz, Oruç, Hac Gibi İbadetleri Ölünün Yerine İfa Etmek Namaz ve Oruç: Namaz bedenî bir ibadettir. Dinin aslı ile farz olmuştur. Gerek hayatta, gerekse öldükten sonra bunda vekalet ve niyabet caiz değildir. Nitekim bir hadis-i şerifte Hz. Peygamber (s.a.s) şöyle buyurmuştur: “Hiçbir kimse başka bir kimse adına namaz kılamaz, oruç tutamaz. Fakat onun adına her güne karşılık bir müd (1 müd, yaklaşık 18 kg.) yiyecek fakirlere yedirir.” (ez-Zeyleî, 2: 463). Dolayısıyla hiç kimse ölmüş bir kişinin hayatta iken kılmadığı namazlarını onun yerine kılamaz. Yalnız, Şafiî mezhebinde bu caizdir. Bununla birlikte, nafile olarak namaz kılınıp sevabı ölüye bağışlanabilir. Şunu unutmamak gerekir ki, ölmüş olan kişinin yerine bir başkasının yapacağı ibadetler, bunu caiz kabul edenlere göre bile ölüyü aynen kendisi yapmış gibi yüzde yüz mes'uliyetten kurtarmaz. Bu yapılan ibadetlerin fâili, şüphesiz sağ olan kişidir ve yaptığı ibadet kendisinindir. Sadece bu ibadetten elde edeceği sevabı bir başkasına bağışlamaktadır. Bu, ölünün üzerindeki asıl borcun düşmesi değil, yapılan hayırlı ameli yapıp da bağışlayanın sevabından istifade etmesidir. Umulur ki Cenab-ı Hakk, bu sevap nedeniyle onun bir kısım azabını hafifletir veya derecesini yükseltir. Hacc: Bir kimse, ölmüş birisinin yerine hac yapıp sevabını ona bağışlayabilir. Nitekim zikredilen bir hadis-i şerifte, hayatta iken hiç hac yapmamış olan annesinin yerine hac yapıp yapamayacağını soran bir kadına, Hz. Peygamber (s.a.s): “Evet, ona bedel haccet.” (Müslim, “Sıyam”, 27) buyurarak ölmüş annesinin yerine haccetmesine izin vermiştir. Yine Resûlullah (s.a.s), Müslim'deki bir diğer hadis-i şerifte, sağlığında hacca gitmemiş olan bir kadının yerine bir yakınının haccetmesini emretmiştir (a.y.). Tabii ki, bu rivayetlerde zikredilen manâ, sadece bir ibadetin yapılıp, sevabının ölüye bağışlanmasının cevazına delâlet eder. Cenab-ı Hakk'ın o engin rahmetinden ümit edilir ki, o sevap nedeniyle, huzuruna ibadet borcuyla gelen kullarını affeder, yoksa sağlığında fırsat elde iken bu ibadeti terk eden ve bu halleri üzere ölenlerin hesapları elbette Allah'a kalmıştır. Her ne kadar İslâm alimlerinin çoğunluğu, bedenî ibadetlerin vekaleten başkası tarafından ifa edilemeyeceğini söylemenin yanında, acz şartıyla, sadece hac farizasının bir başkası tarafından ifasını caiz görmüşlerdir. Aczden maksat, kişinin ölmüş olması veya iyileşme ümidinin kesilmesidir, kötürüm bir kimse de âcizdir. Bazı âlimler, ölü adına nafile hac yapılabileceğini de söylemişlerdir (Canan, 5: 75-80). Kur’ân okuyup sevabını ölüye bağışlamak: Hanefîlere göre, insan namaz, oruç, sadaka ve Kur’ân okumak gibi kendi yaptığı amellerin sevabını ölülere bağışlayabilir. Aynı zamanda bunların sevabını bağışlamak, kişinin kendi sevabından da bir şey eksiltmez. Mâlikîlerden bir kısmı, öldükten sonra kişi üzerine yahut kabri üzerine Kur’ân okumayı mekruh kabul ederken, bir kısmı Kur’ân okuyup zikir yapmakta ve bunların sevabını ölüye bağışlamakta herhangi bir sakınca olmadığını, ölü için de Allah'ın izniyle sevap olacağını söylemişlerdir. Şafiîlerde meşhur olan görüşe göre, ölüye kendi amelinden başkası fayda vermez. Ancak Şafiîlerin son dönem fakihleri, Kur’ân okumanın sevabının ölüye ulaşacağı yolunda açıklamalarda bulunmuşlardır. Bu şekilde Şafiîlerin sonraki fakihlerinin görüşü de diğer üç mezhebin görüşü gibi olmaktadır. Buna göre, Kur’ân okumanın sevabı ölüye ulaşır. Bazı Bid'at ve Hurafeler Buraya kadar meşru dairede olmak ve bid'at ve hurafelere girmemek şartıyla ölülerin arkasından yapılabilecek, onların bazısının azaplarının hafiflemesine bazısının da derecelerinin yükselmesine vesile olabilecek işleri izah etmeye çalıştık. Şimdi de bu konuyla alakalı bazı bid'at ve hurafelere dikkat çekmek istiyoruz. Bu bid'at ve hurafelerden bazılarını şöyle sıralayabiliriz: 1. Kurbanı ölü adına kesmek. 2. Kabir yanında sevabını ölüye bağışlamak için veya başka gayelerle namaz kılmak. 3. Ölülerin kabir ve türbelerini ziyaret ederek onlardan yardım ummaktır. Burada şunu da ifade etmek gerekir: Ziyaret edilen şahsı şefaatçi yaparak Allah’ın engin rahmetinden yardım istemenin hiç bir mahzuru yoktur. 4. Ölülere yapılacak hayır ve hasenât için, “kırkıncı ve elliikinci gece” gibi zaman tahsisi yapmak, bu zamanlarda özel merasimler tertip etmek ve ölüm yıldönümleri düzenlemek (Gönenç, 213). 5. Mezar yanında sesli olarak zikir yapmak. 6. Kabir etrafında Kâbe'yi tavaf eder gibi dönmek, uğur getireceği ve fayda sağlayacağı inancıyla mezarlar üzerine elbise veya mendil bırakmak, bez bağlamak. 7. Namaz, oruç, kurban, adak, kefaret gibi ibadet ve borçları ifa etmeden vefat etmiş bir kimseyi bu borçlardan kurtarmak için, fukaraya nakdî bedellerini vermek demek olan ıskat ve devir, ki bu, üzerinde ayrıca durulması gereken bir konudur. Bunun için bkn: Fethullah Gülen, Fasıldan Fasıla c: 1, s: 393-394. 8. Allah dostlarının kabirlerinden getirilen toprağı şifa niyetiyle dağıtmak. Bazı türbelerin bazı hastalıklara şifa olduğuna inanmak. 9. Şikayet dilekçesini ölüye takdim etmek ve kabirde bulunanın bunu çözeceğine inanarak onu kabre koymak.
KAYNAK:
http://www.ilimbahcesi.com/diger_yazilar/olulerin_ardindan_yapilan_ameller.htm Son düzenleyen proot; 1 Mart 2012 13:54
Sebep: KAYNAK LİNKİ