Arama

Amin Maalouf - Tek Mesaj #2

evo - avatarı
evo
VIP kirlenmek güseldir : )
10 Ekim 2006       Mesaj #2
evo - avatarı
VIP kirlenmek güseldir : )
Amin Maalouf


nveauamintexte

(25 Şubat1949), yapıtlarını Fransızca veren Lübnanlı yazar.
1949'da Beyrut, Lübnan'da doğdu. Ekonomi ve toplumbilim okuduktan sonra gazeteciliğe başladı. Lübnan'da iç savaşın çıktığı 1975'e kadar Lübnan'da gazetecilik yaptı. Bu tarihte Paris'e göç etti. 2005 itibarı ile hala Paris'te yaşamaktadır. Çeşitli yayın organlarında yöneticilik ve köşe yazarlığı yapmış olan Maalouf, bugün vaktinin çoğunu kitaplarını yazmaya ayırmaktadır.
Yapıtlarında çok iyi bildiği Asya ve Akdeniz çevresi kültürlerinin söylencelerini başarıyla işleyen Maalouf, 1983 de yayımlanan ilk kitabı Arapların Gözüyle Haçlılar ile tanındı. Bu kitap, çevrildiği dillerde de büyük bir başarı kazandı. 1986'da yayımlanan ve aynı yıl Fransız - Arap Dostluk Ödülü'nü kazanan ikinci kitabı ve ilk romanı Leon (Afrikalı Leo) bugün bir "klasik" kabul edilmektedir.
Maalouf'un 1988'de yayımlanan ikinci romanı Semerkant da coşkuyla karşılandı ve pek çok dile çevrildi. Maalouf'un sonraki kitapları da gene roman tarzındaydı: Işık Bahçeleri (1991), Beatrice'den Sonra Birinci Yüzyıl (1992).
Amin Maalouf, 1993'de yayımlanan romanı Tanios Kayası ile Goncourt Ödülü'nü kazandı.


1996'da Doğu'nun Limanları adlı romanı ve 1998'de ise Ölümcül Kimlikler adlı deneme kitabı piyasaya çıktı. Maalouf 2000'de Yüzüncü Ad - "Baldassare'nin Yolculuğu" nu yayımladı.
Ayrıca 2002'de opera için yazdığı ve Finlandiyalı müzisyen Kaija Saariaho'nun bestelediği Uzaktan Aşk Maalouf'un ilk librettosudur. 2004'de yayımlanan Yolların Başlangıcı ise yazarın son çalışmasıdır.

* * * * *
Yapıtlarının tümü Türkçe’ye çevrilen Amin Maalouf ülkemizde “Semarkant” adlı
romanıyla tanındı ve okuyucuyu kendine bağlayarak diğer romanları ile de en
çok satanlar listesinde yer aldı. Okuyucunun bu kadar etkilemesinin sebebi
sanıyorum romanlarinda tarihi dönemleri etkileyici ve sade bir dille anlatması...

Ben de birçok okuyucu gibi “Semarkant” ile Maalouf’u tanıdıım ama beni en çok etkileyen romanı nedense “Doğunun Limanları” oldu.


dogunun

1996 yılında yayımladığı bu romanında yazar “İsyan” adlı bir insanın trajik yaşam öyküsünü anlatır. Eski Osmanli Padişahının kızının torunu olan İsyan tıp eğitimi için Beyrut’tan Fransa’ ya gittiğinde orada Direniş Örgütüne katılır ve Yahudi asıllı Clara ile tanışır. Yıllar sonra tekrar karşılaştıklarında evlenmeye karar verirler
ve Araplarla- Yahudilerin savaşı yüzünden tam 28 sene birbirlerini göremezler.

İsrail-Arap savasini duyar duymaz isyan o zamanki duygularini, hayatini
anlattigi yazara söyle aktarir: ”O günler tek bir endisem vardi, tek bir sey
aklimi basimdan almisti. Clara ile dogacak çocugun yazgisi, çünkü artik bizi
ayiran bir sinir vardi, asilmaz bir sinir ve uzun zaman için....”

isyan’ in dogacak çocugunun kiz mi erkek mi olacagini bilememesi bile onu
çileden çikarmak için yeterliydi. Geçmiste kaçakçi olan erkek kardesi, eski
bir direnisçi olan isyan’i timarhaneye gönderdikten sonra yillarca orada
kalir o... Karisindan timarhaneye girmeden önce sadece bir kere mektup alir
ve dogan çocugunun kiz oldugunu ögrenerek onun bebeklik resmini yillarca
gögsünün altinda saklar ve bütün bu acilardan kurtulmasina kizi sebep olur
manevi olarak.... Yillar sonra Fransa’ ya siginan isyan hayat hikayesini
yazara böyle anlatir. Karisina olan askini yasam hikayesini anlattigi her
kelimesinde ifade eder: “Daha önce görmüstüm, daha önce yapmistim, daha önce gerçeklestirmistim duygusu ile Clara’yi öpmedim hiç, hatta elini bile
tutmadim. Daha önce sevmistim duygusuyla da! Aşk, el degmemis olarak
kalabilir, heyecan da öyle. Aylar da geçse, yillar da geçse! Hayat, bikilacak

kadar uzun degil!”

“Dogunun Limanlari” ile yazar Araplarla Yahudilere baris çagrisi yapiyor.