küsme sen gülümse(v)meye.....
kendine sarılıyorsun bu ummanda,
kendinden başka kendin olmadığını bilerek..
ödünç alınmış acılardan çok
beslediğin düşlerin tam orta yerinden kırılması
daha bir elim geliyor sana.
küçük bir kızken düşüp yaraladığın
kanayan dizlerinin,dirseklerinin üzerine
"şimdi öpünce iyileşir!" diyerek
şefkatle eğilen annenin,
içinin cız ettiğini bildiğin
iyicil tavrı gibi geliyor
kimi zaman içine dönük benliğin..
dışına taşanlar öylesine normal ki!..
sessiz haykırışlarının bir simgesi adeta
şaşkın ama imtiyazssız halin..
seni duyduğumu sanıyorum
sanrı olduğunu bile bile!..
ya da sandıklarıma benzetiyorum
acıyla beslediğin yakın geçmişimi.
sünger bir doku gibi
içine çekme halinin hüzüncesinde
bir ayrıcalık ayırdım sana,
koca bir sokak,
geniş bir bahçe belkide!..
"a"dan "z" ye
ortak ıstırapların yetiştirdiği bu ülkede
esasen hangi sokak,
kime/ne yasak gözbebeğim?
iki göğsünün arasına aldığın
koca bir hayatı solumakta çektiğin ağrılı çabaya
yabancı değilim sencileyin,
ya da gece üzerine çektiğin
kirletilmiş yıldızları düşlerinle temizleyip
bir sonraki gecenin tavanına
nasılda fosforışıl astığını
görmeyecek kadar
kadınlıktan uzak..
seyir-sefer,
kaptan-sefine..
kimbilir belkide
sorun ve çözümün yer değiştirdiği
bu maymunlar cehenneminde,
ip ucunun olmadığını bile bile
karşı kıyıya geçmeye çalışan
dibi delik ve çoktan su almış
iki tekneyiz seninle..
iki anka kuşu..
yarışmadan baktığımız saatlerimizi
zamana kurmayı çoktan rafa kaldırdık.
ya kapımız çaldığında
sağır sessizlikten kaldırıp hülyalı bakışlarımızı
akrebi sokuyoruz heycan menzilimize,
ya da yelkovanın
yeldeğirmenli şehirlerinden geçiyoruz
hasat mevsimi nadasa yatırdığımız
kafalarımızın kiralanmaya hazır
endişeleriyle..
bir gün...
bir gün gözlerindeki telaşın
acele etmek yolunda olmadığını öğreneceksin
veya hızla giden
senin hayatının duraklarında
nasılda balık istifi olduğunu göreceksin
insanların..
lütfen anlama..
anlamaya kalkma
lam/sız/an-ların boşluklarını..
bir elinin serçe parmağı kadar kısa olan yaşamda
bir tek övgün olsun
sövgün kırılganlıklara karşın.
de/ki biz vesileyiz,
zamanı gelince çekip gideriz incitmeden.
incinmişliğin,incitilmişliğin hesabını ise
bakarken kör,
duyarken sağır olan,
dokunurken duyamsamayan,
umarsız hissizlere bırakırız
ödev olarak...
yeterki sen,
gülümse(v)meye küsme .......