Arama

Margaret Thatcher - Tek Mesaj #1

GusinapsE - avatarı
GusinapsE
Ziyaretçi
11 Ekim 2006       Mesaj #1
GusinapsE - avatarı
Ziyaretçi
Margaret Thatcher
200px Thatcher loc
Margaret Thatcher
Margaret Hilda Thatcher (d. 13 Ekim 1925, Lincolnshire, İngiltere), Barones-, Demir Leydi lakaplarıyla da tanınan İngiliz siyasetçi, eski başbakan. Yakın tarihte İngiltere'yi en çok etkileyen kişilerden oldu. Hem büyük destek gördü, hem de ciddi bir muhalefetle karşılaştı. Grantham,

Gençlik dönemi
Margaret Hilda Roberts, Doğu İngiltere'deki Grantham kasabasında doğdu. Babası Alfred Roberts manavdı, aynı zamanda yerel siyasette aktifti ve Metodist kiliselerinde vaaz veriyordu. Margaret da inançlı bir Metodist Hıristiyan oldu. Eğitim hayatı başarılı geçti. Oxford Üniversitesi'ne bağlı Somerville Koleji'nde kimya okudu. 1946'da Oxford Üniversitesi Muhafazakârlar Derneği Başkanı seçildi. Mezun olduktan sonra kimya sektöründe çalıştı. Dondurmanın erimeden saklanmasını sağlayan teknolojiyi geliştiren ekibin üyesiydi.

1950-1970 arası siyasi kariyer
1950 ve 1951 seçimlerine Muhafazakâr Parti'nin en genç adayı olarak katıldı, İşçi Partisi'ne karşı bu partinin kalelerinden Dartford'da mücadele etti. Siyasi çalışmaları sırasında tanıştığı Sir Denis Thatcher ile 1951'de evlendi. Zengin bir işadamı olan Denis Thatcher, eşinin çalışmalarını mali olarak destekledi. 1953 yılında ikiz çocukları oldu, aynı yıl Thatcher vergi hukuku uzmanı olarak baroya girdi. Thatcher, Muhafazakâr Parti'nin kalelerinden birinde aday olmak için çaba gösterdi. Birkaç kez reddedilmesinin ardından, 1959 seçimlerinde Finchley'den aday oldu ve Avam Kamarası'na seçildi. Parlamentodaki ilk konuşmasında sıradışı olarak yerel meclislerin toplantılarını halka açık yapması için çağrıda bulundu, bu teklif daha sonra kanunlaştı. 1961'de Partisine karşı çıkarak sopanın bir ceza aracı olarak kullanılmasının kaldırılması için oy verdi. Erkek eşcinselliğinin suç olmaktan çıkarılmasını savunan az sayıdaki Muhafazakâr Parti milletvekilinden biriydi. Kürtaja izin verilmesi yönünde oy kullandı. Öte yandan, idam cezasının kaldırılmasına karşıydı ve boşanmanın kolaylaştırılması için getirilen teklife karşı oy verdi. 1966'da İşçi Partisi'nin vergi siyasetine karşı yaptığı başarılı konuşmada, bu siyasetin "sadece sosyalizme değil, komünizme doğru atılan adımlar" olduğunu öne sürdü. 1967'deki gölge hükümette yakıttan, ulaştırmadan ve nihayet eğitimden sorumlu bakan oldu.

Heath kabinesinde
Muhafazakâr Parti 1970 seçimlerini kazanınca, Thatcher, Heath kabinesinde Eğitim ve Bilim Bakanı oldu. Bakanlığının ilk aylarında, bütçe kısıntısı yapmak zorunda kaldı ve yedi ila onbir yaşındaki çocuklara verilen bedava süt dağıtımını kaldırdı. (İşçi Partisi, bu dağıtımı ortaokullar için daha önce kaldırmıştı). Bu nedenle halk arasında "süt hırsızı" olarak anılmaya başlandı ve protestolarla karşılaştı. Yakın zamanda açıklanan bakanlar kurulu tutanaklarına göre, Thatcher bütçe kısıntısına karşı çıkmış, ancak çoğunluğun kesintiden yana oy kullanması üzerine uyumu bozmamak için diğer bakanların kararını uygulamak zorunda kalmıştı. Thatcher, bakanlığı döneminde "solcu" olarak nitelenebilecek bir kararla sınavlı ortaokulların kaldırılması, eşit eğitim veren liselerin yaygınlaşması için çalıştı. Ayrıca İngiltere'de açık öğretim yapan ve tasarruf amacıyla kapatılması düşünülen Açık Üniversite (Open University)'yi kapanmaktan kurtardı. Thatcher, bunun genç yaşta üniversite eğitimi fırsatını kaçırmış fakat kendisini geliştimek isteyen yetişkinler için ucuz bir imkân olduğunu düşünüyordu. Muhafazakâr Parti'nin 1974'teki yenilgisinden sonra yine gölge kabineye atandı, bu kez Çevre Bakanı oldu. Bu konumdayken, yerel yönetimlere gelir sağlayan oransal vergi sistemini kaldırıp kelle vergisine geçişi savunan siyasetini oluşturmaya başladı. Bu siyaset, Muhafazakâr Parti'de çok yandaş toplayacaktı. Heath hükümetinin mali politikalarda ipin ucunu kaçırdığını savunan Sir Keith Joseph'i destekledi. Heath'in 1974'te ikinci kez seçim kaybetmesi üzerine, Joseph ona karşı aday olmaya karar verdi, fakat sonra vazgeçti. Bunun üzerine Thatcher, Heath'a rakip olmaya karar verdi ve Muhafazakâr Parti Başkanlığına adaylığını koydu. İlk turda beklenmedik şekilde Heath'tan fazla oy alan Thatcher, 11 Şubat 1975'te yapılan ikinci turda gerekli oy çoğunluğunu sağlayarak başkan oldu. Heath'ın kendisine selef olarak seçtiği William Whitelaw'ı başkan yardımcılığına getirdi.

Muhalefet lideri
19 Ocak 1976'daki bir konuşmasında Sovyetler Birliği'ne ağır eleştiriler getirdi:
"Ruslar dünya hâkimiyeti peşinde ve tarihin tanıdığı en yayılmacı devlet olabilmek için gerekli tüm imkânları hızla topluyor. Sovyet politbürosundaki adamlar kamuoyunun ne düşündüğüyle ilgilenmek zorunda değil. Silahları tereyağının önüne koyuyorlar, bizse hemen her şeyi silahların önüne koyuyoruz."
Buna cevap olarak Sovyet Savunma Bakanlığı gazetesi Krasnaya Zvezda (Kızıl Yıldız), Thatcher'a "Demir Leydi" lakabını taktı. Lakap, kısa zamanda Moskova Radyosu tarafından tüm dünyaya yayıldı. Thatcher bu lakabı çok sevdi ve boyun eğmez - kararından dönmez kişiliğinin simgesi olarak benimsedi. Kurduğu gölge kabinede Heath taraftarlarına da yer verdi ve Muhafazakâr Parti içindeki farklı görüşlerin temsil edilmesine gayret etti. Monetarist maliye görüşlerini Parti'ye kabul ettirmek için dikkatli davranmak zorundaydı. Heath hükümetinin ademi merkeziyetçi İskoçya siyasetine son verdi. Ocak 1978'de Granada %43 seviyesindeki Muhafazakâr Parti halk desteği, mülakattan hemen sonra %49'a fırladı. Bazı yorumcular, Thatcher'ın bu konuşmayla aşırı sağcı Britanya Ulusal Cephesi (British National Front) yandaşlarını Muhafazakâr Parti saflarına çektiğini öne sürdüler. Televizyonu'na verdiği bir mülakatta "insanlar bu ülkenin başka bir kültürün insanları tarafından işgal edileceğinden ciddi endişe duyuyor" demesi, kamuoyunda tartışma başlattı. 1979'daki genel seçimlerden önce yapılan anketler, çoğunluğun Muhafazakâr Parti'yi desteklemekle birlikte, İşçi Partisi başkanı James Callaghan'ın başbakan olmasını tercih ettiğini gösteriyordu. İşçi Partisi, 1978-79 kışında sanayi kesimindeki anlaşmazlıklar, grevler, yüksek işsizlik oranı ve kamu hizmetlerindeki gerilemeler nedeniyle yıprandı. Muhafazakârlar, "İşçi Partisi çalışmıyor" gibi sloganlarla rekor düzeydeki işsizliği ve hükümetin işgücü pazarına aşırı müdahalesini eleştirdiler. Callaghan hükümeti, güvenoyu alamaması üzerine 1979 ilkbaharında düştü. Genel seçimler sonucunda Muhafazakâr Parti Avam Kamarası'nda 43 sandalyelik bir çoğunluk yakaladı ve Margaret Thatcher başbakan seçildi.

Başbakanlık

1979 - 1983
Thatcher, İngiltere'nin ekonomik çöküşünü önleme ve devletin iktisattaki rolünü küçültme vaatleriyle 4 Mayıs 1979'da hükümeti kurdu. İngiliz bürokrasisinde hâkim olan görüşten etkilenerek, İngiltere'nin İmparatorluk günlerinden beri gerilemekte olan etkisini artırarak uluslararası ilişkilerde daha etkin olmasını ve liderliğe oynamasını istiyordu. 1980'de ABD başkanı olan Ronald Reagan ve (daha az ölçüde) 1984'te Kanada Başbakanı olan Brian Mulroney ile pek çok noktada benzeşiyordu. Muhafazakârlık anglosakson dünyasında baskın siyasi ideoloji haline gelmekteydi. 1983'te başbakan olan Turgut Özal da liberal muhafazakârlığı Türkiye'de uyguladı ve Thatcher'a benzer bir iktisadi siyaset yürüttü. Mayıs 1980'de İrlanda Başbakanı Charles Haughey ile Kuzey İrlanda sorunu hakkında görüşmeden bir gün önce Avam Kamarası'nda "Kuzey İrlanda'nın anayasal sorunları sadece Kuzey İrlanda halkını, bu hükümeti, bu parlamentoyu ilgilendirir ve başka hiç kimseyi ilgilendirmez!" dedi. 1981'de Kuzey İrlanda'daki Maze hapishanesinde bulunan İrlanda Cumhuriyet Ordususiyasi mahkûm konumunu tekrar kazanmak için açlık grevine başladılar. Thatcher önceleri "Suç suçtur, siyaset değil" diyerek mahkûmlarla uzlaşmayı reddetti. Ancak on mahkûmun ölümüyle grevin sona ermesinin ve kamuoyundaki huzursuzluğun giderek artmasının ardından siyasi mahkûmlara verilen bazı haklar yeniden tanındı. (IRA) ve İrlanda Ulusal Özgürlük Ordusu mahkûmları, beş yıl önce ellerinden alınan Thatcher, diğer yandan önceki İşçi Partisi hükümetinin Kuzey İrlanda'nın güvenlik işlerini yerel güçlere bırakma anlamına gelen "Ulsterleştirme" siyasetini sürdürdü. Thatcher'a göre, İngiltereyle birliği savunan Kuzey İrlanda, IRA'ya karşı kendini savunmalıydı. Bu durum, İngiliz askerlerinin Kuzey İrlanda'da ölmesi sonucu kamuoyunda meydana gelen tepkileri ve ordunun üzerindeki yükü azaltacaktı. İktisat alanında, Thatcher, faizleri artırıp para arzını düşürmeyi hedefleyerek işe başladı. Gelir üzerinden vergi almaktansa dolaylı vergiyi tercih ettiğinden, KDV oranlarını aniden %15'e çıkarttı, bunun sonucu olarak enflasyon da hızla arttı. Bu siyaset, özellikle otomotiv sektöründeki işletmeleri kötü etkilediğinden, işsizlik İşçi Partisi zamanındaki bir milyon kişi seviyesinden hızla iki milyon kişiye yükseldi. Siyasiler Thatcher'ın bu siyasetten U dönüşü yapmasını beklerken, o 1980 parti kongresinde siyasetini savundu: "Nefesini tutup medyatik deyimiyle U dönüşü yapmamı bekleyenlere tek bir sözüm var: İsterseniz siz dönün, Leydi dönmeyecek." Bu sözler 1981 bütçesiyle teyit edildi: 364 ünlü iktisatçıdan gelen açık mektupta dile getirilen endişelere rağmen, hükümet, durgunluğun tam ortasında vergi oranlarını artırıyordu. Ocak 1982'de enflasyon yeniden tek haneli rakamlara düştü ve faizler de düşürülmeye serbest bırakıldı. İşsizlik artmaya devam etti ve resmi rakam olan 3,6 milyona ulaştı -ki işsizlik tanımında yapılan değişiklik yüzünden resmi rakamların düşük olduğunu söyleyen yorumcular gerçek işsizliğin beş milyona ulaştığını tahmin ediyordu. Ancak Lord Tebbit, işsizlik sigortasından yararlanmak için çalıştığı halde kendisini işsiz gösteren kişiler yüzünden gerçek işsizliğin üç milyona bile ulaştığından şüphe ettiğini söyledi. 1983'te İngiltere'nin sanayi üretimi, 1978'deki düzeye göre %30 gerilemişti.
200px President Reagan and Prime Minister Margaret Thatcher at Camp David 1986
Ronald Reagan ve Margaret
Thatcher Camp David'de.
Bu esnada, Arjantin'de işbaşına gelen cunta yönetimi, ekonomik alanda yaşadığı sıkıntılar nedeniyle kaybettiği halk desteğini tekrar kazanmanın yollarını arıyordu. 2 Nisan 1982'de Arjantin, 1830'dan beri hak iddia ettiği Falkland (İspanyolca: Malvinas) adalarını işgal etti. Bu, II. Dünya Savaşı'ndan beri bir İngiliz toprağının ilk işgal edilişiydi. Birkaç gün içinde Thatcher, bir deniz filosunu adaları geri almak için gönderdi. Falkland Savaşı'nda İngiltere'nin başarılı olması, Thatcher'ın halk desteğini arttırdı. Falkland Savaşı ve muhalefetin bölünmüşlüğü sayesinde, Muhafazakâr Parti Haziran 1983 seçimlerinden önemli bir çoğunluk sağlayarak çıktı. 1983 başlarında iktisatta görülen düzelme emareleri de Muhafazakârların başarısında rol oynadı. Bu, Thatcher'ın kariyerinde bir zirveydi.

1983 - 1987
Thatcher, sendikaların gücünü kırmaya kararlıydı, ama Heath hükümetinin aksine, bunu tek bir kanunla zorlamak yerine yavaş yavaş gerçekleştirmeyi tercih etti. Çeşitli sendikalar, Thatcher'ı yıpratmayı hedefleyen grevler düzenledi. Bunlardan en önemlisi, 1984-85'te Millî Madenciler Sendikası'nın düzenlediği grevdi. Thatcher, önceden kömür stoklayarak greve hazırlanmıştı, böylece 1972'dekinin aksine hiç elektrik kesintisi olmadı. Grev sırasında polisin uyguladığı yöntemler, insan hakları savunucularının tepkisini çekse de, grevci işçilerin greve katılmayanların çalışmasını önlemek için şiddet kullandığını gösteren fotoğrafların basında yer alması, kamuoyunun grevcilere karşı dönmesini sağladı. Madencilerin grevi bir yıl sürdü ve sendikalar herhangi bir kazanım elde etmeden grevi sona erdirmek zorunda kaldılar. Thatcher, bunun üzerine 15'i hariç tüm ocakları kapattı ve kalanları da 1984'te özelleştirdi. Kaçakçıların, Birleşmiş Milletler'in silah ambargosu altındaki Güney Afrika Cumhuriyeti apartheid yönetimine İngiltere'den silah kaçırdığının ortaya çıkması üzerine, Thatcher, İngiltere'nin önemli yatırımları bulunan ve gitgide Birleşmiş Milletler'in iktisadi yaptırımlarıyla karşılaşma ihtimali artan bu ülkenin Başkanı P.W. Botha ve Dışişleri Bakanı Pik Botha'yı İngiltere'ye çağırdı. Thatcher, Botha'yı apartheid siyasetini sona erdirmesi, Nelson Mandela'yı serbest bırakması, siyahların özgürlüğünü savunanları kovuşturmaktan vazgeçmesi, komşu ülkelerdeki Afrika Ulusal Kongresi (ANC) üslerini bombalamaktan vazgeçmesi, Namibya'dan çekilmesi ve Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararlarına uyması konusunda uyardı. Ancak Botha bu uyarıları dikkate almadı. Haziran 1986'da Guardian gazetesine verdiği bir mülakatta Thatcher, Güney Afrika Cumhuriyeti'ne iktisadi yaptırım uygulamanın ahlaki olmadığını, zira bu yaptırımların milyonlarca siyahın işsiz kalmasına neden olacağını söyledi. 12 Ekim 1984 sabahı, 59. yaşgününden bir gün önce, Thatcher, Muhafazakâr Parti kongresi için kalmakta olduğu Brighton Oteli'ne IRA tarafından konulan bombanın patlamasından kıl payı kurtuldu. Patlamada beş kişi öldü. Thatcher, eğer banyoya girmesi biraz gecikmiş olmasaydı, patlamada zarar görecekti. [4] Thatcher'ın kongrenin ertesi gün programa uygun olarak toplanmasını istemesi ve bombacılara rağmen konuşmasını yapması, siyasi çevrelerde takdir topladı. 15 Kasım 1985'de, Thatcher, İrlanda Başbakanı Garret FitzGerald ile bu ülkeye ilk defa (tavsiye mahiyetinde de olsa) Kuzey İrlanda yönetiminde söz hakkı tanıyan Hillsborough Antlaşması'nı imzaladı. Antlaşma, Kuzey İrlanda'daki birlik taraftarlarınca öfkeyle karşılandı. Birlik yanlısı partiler parlamentodan toplu halde istifa ederek büyük çoğunluk sağladıkları erken seçimler yoluyla bir tür referandum yaptılar. Buna karşın, antlaşmayı iptal ettiremediler. Thatcher'ın siyasi ve iktisadi felsefesi, serbest pazar ve girişimcilik üzerine kuruluydu. İktidara geldiğinde, deneysel mahiyette, küçük bir kamu işletmesini işçilerine satmış ve çok olumlu tepkiler almıştı. 1983 seçimlerinden sonra hükümet daha cesur hareket etti ve British Telecom'dan başlayarak 1940'lardan beri kamu mülkiyetinde olan pek çok büyük işletmeyi elden çıkarttı. Halkın yaygın bir kesimi satılan hisseleri aldı, ne var ki çoğu kişi kısa sürede kâr gerçekleştirmek için hisselerini sattı. Sol siyasetçilerin şiddetle karşı çıktığı özelleştirme politikası, Thatcherizm'le birlikte anılır oldu. Hisse senetlerinin tabana yayılması, bu politikaya destek verenler tarafından halk kapitalizmi olarak adlandırıldı. Soğuk Savaşta Thatcher, Reagan'ın caydırma siyasetini destekledi. Bu, 1970'lerde Batı'nın yürüttüğü yumuşama siyasetine karşıttı ve yumuşamaya bağlı müttefiklerle sürtüşmeye neden oldu. Thatcher, ABD'nin nükleer cruise füzelerinin Britanya adalarında konuşlanmasına izin vererek Nükleer Silahsızlanma Hareketi'nin tepkisini çekti. Mamafih, reformist Sovyet lider Gorbaçov'un iktidara gelmesini olumlu karşılayan ilk Batılı lider de o oldu. Gorbaçov'un iktidara gelmesinden üç ay önce yapılan bir buluşma sonrasında, Thatcher, onun için "birlikte çalışabileceğimiz birisi" şeklinde yorum yaptı. Bu, Batılı güçlerin Sovyetler ile 1991'de bu ülkenin yıkılışına kadar tekrar bir yumuşama dönemine gireceğinin göstergesiyidi. Thatcher, Soğuk Savaş'ın sonucunu gördü ve onu destekleyenler, hem caydırma hem de yumuşama siyasetleriyle, Batı'nın kazandığı zaferde rolü olduğunu savundular. 1985'te Oxford Üniversitesi, eğitim bütçesinde kısıntı yapması nedeniyle, Oxford mezunu başbakanlara geleneksel olarak verilen fahri doktora unvanını kendisine vermeyi reddetti. 1986'da diğer Nato müttefiklerinin protestolarına karşın, ABD'nin İngiltere'deki üslerden Libya'yı bombalamasına destek verdi. Savunma alanında ABD ile işbirliği yapmayı tercih ettiğinden, İngiliz helikopter üreticisi Westland'ın İtalyan Augusta şirketi yerine ABD'li Sikorsky şirketiyle ortak olmasını sağladı. Augusta ile çoktan anlaşmış olan Savunma Bakanı Michael Haseltine, Thatcher'ın bu kararını ve yönetim tarzını protesto etmek için istifa etti. Haseltine, daha sonra da parti içinde Thatcher'la rekabet etti ve 1990'da iktidardan düşmesini sağlayanlardan biri oldu. İkinci iktidarında Thatcher, iki önemli dış siyaset başarısına imza attı:
  • 1984'teki Çin ziyaretinde, Deng Şiaoping ile Çin-İngiliz Ortak Deklerasyonu'nu imzaladı. Buna göre, Çin, Hong Kong'a "Özel Yönetim Bölgesi" statüsü tanıyacak, 1 Haziran 1997'de yönetimini ele aldıktan sonra dahi "tek ülke, çift sistem" ilkesi gereğince elli yıl daha iktisadi durumunu değiştiremeyecekti.
  • Kasım 1979'da Dublin'de toplanan Avrupa Konseyi'nde, Thatcher, İngiltere'nin Avrupa Ekonomik Topluluğu'na (AET) verdiklerinin aldıklarından çok daha fazla olduğunu iddia etmişti. Zirvede "Topluluktan veya başka herhangi birisinden para istemiyoruz. Sadece kendi paramızı geri istiyoruz." demişti. Thatcher'ın savları kabul gördü ve Haziran 1984'te Fontainbleau Zirvesi'nde AET, İngiltere'nin katkılarıyla kazanımlarının arasındaki farkın %66'sını yıllık taksitler halinde iade etmeyi kabul etti. Bu antlaşma hala yürürlüktedir ve Avrupa Birliği üyeleri arasında zaman zaman tartışmalara neden olmaktadır.
1987 - 1990
İktisadi patlama ve İşçi Partisi'nin tek taraflı nükleer silahsızlanmayı savunması sonucu 1987 seçimlerini 102 sandalye farkla kazanan Thatcher, Lord Liverpool'dan beri en uzun süre görevde kalan ve Lord Palmerstone'dan beri ilk defa üç seçimi üst üste kazanan başbakan oldu. Daily Mirror, Guardian ve Independent dışındaki tüm İngiliz gazeteleri onu destekliyor, buna karşılık basın sekreterinden düzenli brifingler alıyordu. Tabloid gazeteler ona sevimli bir lakap takmıştı: "Maggie". Rakipleriyse bu lakabı "Maggie dışarı!" şeklinde aleyhine bir slogana dönüştürdü. Sol çevrelerde kendisine duyulan tepki, dönemin bazı şarkılarına yansımıştı: Stand Down MargaretThe Beat), Tramp the Dirt Down (Pisliği Ez, Elvis Costello), Margaret On The Guillotine (Margeret Giyotinde, Morrissey), Mother Knows Best (Anne En İyisini Bilir, Richard Thompson). (Otur Aşağı Margaret, Erkek eşcinselliğini önceleri desteklemiş olmasına karşın (yukarı bkz.), Thatcher 1987'deki parti kongresinde "Geleneksel ahlaki değerlere saygı göstermeyi öğrenmesi gereken çocuklarımıza, eşcinsel olmanın temel bir hakları olduğu öğretiliyor." dedi. Bazı Muhafazakâr milletveklilleri eşcinselliğin "teşvik edilmesine" karşı çoktan bir hareket başlatmıştı. Aralık 1987'de çıkarılan tartışmalı bir kanunla okullarda eşcinselliğin "meşru bir ilişki türü" olabileceğinin öğretilmesi yasaklandı. Bu kanun sonraki yıllarda iptal edilmiştir. Sosyal reformlar sonucu yetişkinler için ABD'dekine benzer bir İş Bulma Eğitimi sistemi kuruldu. 1980'lerin sonunda, aslında bir kimyacı olan Thatcher, çevre sorunlarıyla ilgilenmeye başladı. 1988'de, küresel ısınma, ozon deliği ve asit yağmuru sorunlarını kabul eden önemli bir konuşma yaptı. 1990'da meteorolojik tahmin ve araştırmalar için Hadley Merkezi'ni kurdu. [5] 2002'de yayımlanan kitabı Devlet Sanatı'nda (Statecraft), küresel ısınmaya insanların neden olduğu fikrine destek verdiği için pişmanlık duyduğunu anlatır:
"Çevresel sorunlara karşı hangi uluslararası önlemleri almaya karar verirsek verelim, iktisatlarımızın büyümesine ve gelişmesine engel olmamalıyız, zira gelişme olmadan çevre koruma maliyetlerini karşılamak için gerekli refahın yaratılması mümkün değildir."
1988'de Belçika, Bruges'de yaptığı bir konuşmada, Avrupa Topluluğu'nun (AT) federal bir yapıya dönüştürülmesi önerilerine ve karar alma mekanizmasının merkezileşmesine karşı görüşlerini açıkladı. İngiltere'nin üyeliğini desteklese de, Thatcher AT'nin rolünün serbest pazar ve etkin rekabet koşullarını yerine getirmek olduğuna inanıyor, yeni AT düzenlemelerinin İngiltere'de yaptığı reformları geriye döndürmesinden korkuyordu:
"İngiltere'de devletin sınırlarını başarıyla daraltmamızın nedeni, bunların Avrupa düzeyinde tekrar genişletildiğini ve bir Avrupa üst-devletinin Brüksel'de yeniden tahakküm kurmasını seyretmek değildir."
AT'nin hazırlanmakta olduğu İktisadi ve Parasal Birliğe, tek bir para biriminin millî paraların yerine geçmesine özellikle karşıydı. Bu konuşma diğer Avrupalı liderlerin protestolarına neden oldu ve Muhafazakâr Parti içinde Avrupa siyaseti konusunda derin bir çatlağın olduğunu ortaya çıkardı. 6-8 Nisan 1988'de Türkiye'ye resmi bir ziyarette bulundu. 1989'da, sürdürülemez haldeki iktisadi patlamayı durdurmak için faiz oranlarını arttırması üzerine Thatcher'ın kamuoyu desteği bir kez daha düştü. Thatcher, Avrupa para birliğine hazırlanma siyaseti izleyen Hazine Bakanı Nigel Lawson'u suçladı. Kasım 1987'de Financial Times gazetesine verdiği bir demeçte, Thatcher, bu siyasetten haberdar olmadığını ve tasvip etmediğini söyledi. Haziran 1988'de Madrid'deki Avrupa Topluluğu zirvesi öncesi yapılan bir toplantıda, Lawson ve Dışişleri Bakanı Geoffrey Howe, Thatcher'ı parasal birliğin hazırlık aşaması olan Döviz Kuru Mekanizması'na katılmak için gerekli koşulları kabul etmeye zorladı. Toplantıda ikisi de Thatcher'ın koşulları kabul etmemesi halinde istifa edeceklerini söylediler. Thatcher, Howe'u azlederek ve iktisadi konularda daha çok danışmanı Sir Alan Waters'a danışarak her ikisinden de intikam aldı. Lawson, Thatcher'ın kariyerinin altını oyduğunu düşünerek Ekimde istifa etti. Aynı yılın Kasımında, Thatcher, Muhafazakâr Parti liderliği için Sir Anthony Meyer'in rekabetiyle karşılaştı. Thatcher Meyer'i kolayca yense de, altmış kişi Meyer'e oy verdi veya seçime katılmadı - ki bu iktidardaki bir başbakan için yüksek bir sayıydı. Öte yandan, partideki taraftarları, Thatcher'ın on yıldır başbakanlık koltuğunda yıprandığını ve toplam oy sayısının 370 olduğunu vurgulayarak bu sonucun başarlı olduğunu öne sürdüler. Thatcher'ın yerel yönetim vergilerini kaldırmak üzere önerdiği 1987 seçimlerinde Muhafazakâr Parti programında da yer alan yeni vergi sistemi, İskoçya'da 1989'da, İngiltere ve Galler'de 1990'da uygulamaya alındı. Mal varlığına dayalı hesaplanan yerel vergilerin yerine "kelle vergisi" olarak bilinen ve herkes için genelde eşit olan (düşük gelirlilere bazı indirimler vardı) vergi tepkilere yol açtı. Thatcher'ın başbakanlıktaki son icraatlarından biri, ABD Başkanı G.W. Bush'a Saddam Hüseyin'i Kuveyt'ten çıkarmak için Ortadoğu'ya asker göndermesi yönünde baskı yapmak oldu. Bush'un bu plan hakkında bazı çekinceleri vardı, ama Thatcher ona "tereddüt edecek vaktimiz yok" diye karşılık verdi. Ekim 1990'daki Muhafazakâr Parti kongresinden önceki Cuma günü, yeni Hazine Bakanı John Major'a faiz oranlarını %1 indirmesi talimatını verdi. Major, onu, parasal istikrarı korumak için tek yöntemin "Madrid koşulları"na uymasalar bile aynı zaman zarfında Döviz Kuru Mekanizması'na katılmak olduğuna ikna etti. O yılın Muhafazakâr Parti kongresi büyük bir uyum içinde geçti, öyle ki, katılımcılardan pek azı Thatcher'ın iktidardaki günlerinin sayılı olduğunu düşünebilirdi.

İktidardan düşüş
Bayan Thatcher'ın siyasetten uzaklaştırılması, bazı yorumculara göre İngiliz siyasi tarihinin en dramatik olaylarından biridir. [kaynak belirtilmeli] Uzun süre iktidarda kalan, seçimlerde mağlup edilemeyen bir başbakanın parti içi oylamayla azledilmesi ilk bakışta inanılmaz gözükmektedir. Mamafih, 1990'a gelindiğinde, Thatcher'ın yerel yönetim vergi politikası, hükümetinin iktisadı kötü yönettiğine ilişkin kamuoyunda yayılan görüş (özellikle %15 mertebesine ulaşan yüksek faiz oranları, evsahipleri ve işadamlarının desteğinin aşınmasına yol açtı) ve Avrupa ile bütünleşme konusunda Muhafazakâr Parti içinde ortaya çıkan bölünmeler, hem kendisinin hem de partisinin siyasi alanda giderek zayıfladığını gösteriyordu. 1 Kasım 1990'da, Thatcher'ın en eski ve sadık müttefiklerinden Sir Geoffrey Howe, Thatcher'ın Avrupa siyasetini protesto etmek için Başbakan Yardımcılığı görevinden istifa etti. Eski rakibi Michael Heseltine, parti liderliği için kendisine meydan okudu ve ilk turda oylamayı ikinci tura taşıyacak kadar fazla oy elde etti. Önceleri ikinci turda da yarışmak istediğini söylemekle birlikte, Thatcher, kabine üyelerine danıştıktan sonra seçimden çekilmeye karar verdi. 22 Kasım günü saat sabah 09:30'da Kabine'ye ikinci turda aday olmayacağını açıkladı. Hemen ardından, kamuoyuna istifasıyla ilgili bir açıklama yapıldı:
"Meslektaşlarıma etraflıca danıştıktan sonra, Parti'nin birliği ve gelecek seçimlerde başarı sağlaması açısından, seçimden çekilip diğer hükümet üyelerine liderlik için aday olma imkânı vermemin daha uygun olacağına karar verdim. Gerek hükümetten gerekse hükümet dışından bana böylesine fedakârca destek veren herkese teşekkür ederim."
Mağlup Thatcher, Avam Kamarası'nda hükümetine karşı yapılan bir güvenoylaması sırasında, etkileyici konuşmalarından birini yapma fırsatını yakaladı:
"...tek para birimi Avrupa siyasetiyle ilgilidir, bu Avrupa federasyonunun arka kapıya dayanmasıdır."
<font face="Times New Roman"><font size="3">Selefi olarak John Major'ı destekledi ve o da liderlik yarışını kazandı. İstifasının ardından yapılan bir ankette, İngiliz halk
Son düzenleyen Safi; 19 Aralık 2015 00:24