Arama


Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
18 Mart 2012       Mesaj #3
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Hz. Muhammed (s) denildiğinde, insanların zihinlerinde genellikle, ulaşılmaz bir kutsallık halesiyle çevreli, bütün yaşamı olağanüstülükle ve mucizelerle dolu, taklit edilemez, yaşadığı gibi yaşanılamaz bir ulu kişilik canlanır.

Bu düşüncede elbette bir doğruluk payı vardır... Çünkü O, çok üstün, çok başarılı, çok ahlaklı, karizmatik ve tarihsel bir kişilik olmanın ötesinde bir varlıktır.

Hz. Muhammed (s), Allah ile insanlar arasında elçilik yapan o özel insanların sonuncusudur.
Fakat unutulmaması gereken bir gerçek vardır: O bir insandır. İnsanların kendilerini son derece rahat ve huzurlu hissedecekleri bir din getirmiş, onlara ruhbanlık içermeyen bir yaşama biçimi öğretmiştir. Dini ve sünneti her insanın kendi yaşamına kolayca uyarlacağı bir "sade" liğe sahiptir.

Bir İnsan Olarak Hz.Muhammed (s)’in Alçakgönüllüğü
Hz.Muhammed, kendi yaşamındaki peygamberlik çizgisinin zirvesine ulaştığı günlerde bile 15 yaşında genç bir çoban iken sahip olduğu alçakgönüllüğü korumasını bilmiştir. Bu alçakgönüllülük tam bir doğallıkla çevrelenmiştir. Bazı karizmatik kişilerde görünen, alçakgönüllülük perdesi altında aslında alkış ve takdir toplamaya dönük, bir riyakarlık yatırımına dönüşmemiştir.

O, övülmekten samimi bir rahatsızlık duyardı... Kendi devesini kendi tımar eder. Kişisel işlerini, hiç kimseye buyurmaz, yük olmak istemezdi. Vefat ederken geriye kalan 7 gümüşlük nakit varlığının 5 gümüşünü Medine’nin fakir ailelerine sadaka olarak dağıttı. Bu Açıdan bakıldığında, Onun yaşam prensibi "İnsanlar arasında, insanlardan bir insan olarak yaşamaktır"tır.

Bir İnsan Olarak Hz.Muhammed (s)’in Liderliği
Amerikalı araştırmacı-yazar Michael Hurt 1982 de yayınladığı ve insanlık tarihinin en önemli yüz kişiliğini konu alan yapıtı " En Etkin Yüz"de birinci sırayı Hz.Muhammed’e (s) ayırır.
Bu tespit, onun peygamberliğini kabul etmeyen birinin, buna rağmen, onu dünyanın gelmiş geçmiş en etkin önderi olarak gördüğünün ifadesidir.

Evet, "lider, önder, büyük insan" vb. isimlerle anlatılan ve üstün karizmaları oluşturan pozitif değerlerin bütününün Hz.Muhammed’de (s) ideal kıvama sahip olduğu, hayatını incelemiş olan dost-düşman herkesin ortak yargısıdır...

Sahip olduğu devlet erkini, kesinlikle kişisel bir çıkarını gerçekleştirme peşinde kullanmaması onun en öneli meziyetlerindendir.

Toplum içinde yapılan yanlış ve çirkin davranışları, suçluyu deşifre edip de daha fazla suça itmeden, kalabalığın içinde ve " Bazıları" gibi soyut ifadelerle uyarması, erk sahibi biri için ne güzel bir inceliktir.

Hz.Muhammed (s) inananlar için en büyük kul ve en büyük peygamber, -inanmayanlar da dahil- onu tanıyan herkes için de en büyük insan ve en büyük liderdir....

Bir İnsan Olarak Hz.Muhammed’in (s) Zekiliği
Beş peygamberlik özelliğinden biri olarak sahip olduğu zeka, sağ duyuyla ve vicdan dengelenmiş ideal bir durumu gösterir..
Aristo " bir insanı akıl yönünden eğitip de ahlak yönünden ihmal ediyorsanız toplumun başına bela hazırlıyorsunuz demektir" der. Bir çok üstün zeka sahipleri, bu özellikleri başka insani ve olumlu değerlerle dengelemediği için çevrelerinin, toplumlarının hatta bütün insanlığın başına bela olmuş, bir çok felaketler yaşanmasına yol açmıştır.

Hz.Muhammed dengenin tam zirvesinde durmaktadır...
Üstün zekasını en küçük bir kötüye kullanım, kişisel çıkar ve aşırılık uğruna hayatında bir kez olsun kullanmamıştır. Tam aksine peygamberlik öncesi hayatında bile Mekke toplumu içinde ‘el-emin’, ‘güvenilir’ ünvanıyla çağırılmaktadır....
Bütün hayatı boyunca en zor görünen sorunları çözerken dahi rahat, sakin ve doğal bir tavra sahip olmuştur. Ve en zor sorunları sükunet ve kararlılıkla çözmüştür..

Bir İnsan Olarak Hz.Muhammed’in (s) Şefkati
İçine doğduğu toplum da, uzun söze ne gerek, insanların kendi çocuklarını hiç vicdanları titremeden kendi elleriyle öldürebildikleri bir toplumdur. Hem de yüzlerce kez...
Öyle ki cahiliye Arap toplumunda bu vahşete isyan eden insanlardan bir teki bile gayretleri sonucunda 400 küsur kız çocuğunu öldürmekten kurtarabilmiştir...Vahşet o derece yaygındır...
"Bana aranızdaki zayıfları arayıp bulun, çünkü sizin geçinmeniz, size yardım edilmesi, yalnız aranızda zayıfların bulunması yüzündedir", der.
Son günlerde kalbinin katılaştığından şikayet eden bir arkadaşına, bir yetimin başını okşamasını tavsiye eder...
Varlığıyla, insanlığın bütün olumlu ve üstün değerlerinde bir devrim meydana getiren Hz. Muhammed (s), sergilediği şefkat örnekleriyle de zihinleri ve vicdanları titreterek kendine getirir...

Bir İnsan Olarak Hz.Muhammed (s)’in Cömertliği

Arkadaşları cömertliğini, "Denizin Dalgalarına" benzeterek anlatırlar.
Sadece bu özelliğiyle gerçekten peygamber olduğuna kanaat getirerek, Müslümanlığı kabul edenler olmuştur. Başka ihtiyaç sahiplerini kendine tercih ederken bir kez bile tereddüt ettiğine dair bir örnek bilmiyoruz.
Abdullah oğlu Cabir bu özelliğini " Kendisinden bir şey istenip de "Hayır" dediği görülmemiştir, diyerek anlatır.
Kendi de "Uhud dağı altınım olsa , üç günden fazla elimde tutmaz, hepsini dağıtırdım" demektedir. Onun bütün yaşamı, bu iddianın ciddiyetini kanıtlayan örneklerle doludur...

Bir İnsan Olarak Hz.Muhammed’in (s) Hoşgörüsü

Amcasının katilini bağışlar. Yardımlarını istemek üzere gittiği halde kendisine taş ve tükürük yağmuruyla karşılayan Taiflileri de bağışlar...
Eline her türlü fırsat geçtiğinde bile intikamdan uzak duruşu, bağışlaması ve hoşgörüsüyle de ayrı bir insanlık zirvesinde durmaktadır...
Müslüman toplumuna bu kültürü, İslam tarihine bu karakteri kazandıran temel dinamik Hz.Muhammedin söz ve davranışlarıyla gerçekleştirip, öğrettiği " hoşgörü devrimi" dir...

Bir İnsan Olarak Hz.Muhammed’in (s) Cesareti
O, cesurdu.... Hz.Ali " Biz savaş kızıştığında gözler öfkeden kıpkırmızı kesildiğinde onun arkasına sığınırdık" demektedir...
Bir başkası ise " Savaşta en cesur olanımız, Hz.Muhammed (s) ile aynı hizada duranımızdır" der..
Savaşa gidecek gönüllüler yazılmaya başladığında hiç değişmeyen bir adet vardır. Onun ismi daima ilk sırada olur...
Fakat cesareti hiç bir zaman, galibin zulmüne dönüşmez... Düşmanını yenince affeder...

Bir İnsan Olarak Hz.Muhammed’in (s) Vefası

Vefasıyla, sevenlerinin sevgisini hayranlığa, düşmanlarının kinini ise ‘takdir etmeye’ dönüştürmüştür... Bütün kişilik özellikleri gibi vefası da yapay ve yüzeysel değil, içten ve derindir..

Medine’ye hicret edeceği gece en büyük kaygısı canı değil; Mekkelilerin " Emin" bilerek kendisine emanet bırakmış oldukları değerli mallarını tastamam sahiplerine iade edebilme korkusudur... Bu sebeple Hz.Ali onun yatağında geceler... Ertesi gün malları sahiplerine dağıtır...

Ayrıca bir insan olarak Hz.Muhammed (s), babalığıyla, şakacılığıyla, hayvanseverliğiyle, nazikliğiyle en mükemmel,en büyük ve en güzel örnek bir insandır.

Onu anlamadıkça, sevmedikçe ve hayat bahşeden prensiplerini kendisine rehber edinmedikçe de insanlığın sıkıntılardan ve buhranlardan kurtulması mümkün değildir......

İnsanlık Ona Muhtaçtır......!
Cehaletin de, yoksulluğun da çözümü Hz. Muhammed’dedir. Salat ve selam olsun ona…
Not: Yazarı bilinmeyen bu metin, Dr. Ali Kuzudişli tarafından yeniden düzenlenmiştir.
E.Furkan Özdemir
Son düzenleyen Safi; 24 Ekim 2016 22:08