Arama


byseus - avatarı
byseus
Kayıtlı Üye
31 Mart 2012       Mesaj #2
byseus - avatarı
Kayıtlı Üye
Bu yazı işinize yarayacaktır.

Ben Dili / Murat ÖZHAN
Bizi eleştirene pençemizi değil, elimizi uzatalım. (Montaigne)

İnsan, yeryüzünde yaşayan, duygusu, aklı, bilinci, alet ve iş yapma yetenekleri en gelişmiş ve aynı zamanda çözümlenmesi en karmaşık varlık olma özelliğini hâlâ koruyor. İnsanı diğer tüm varlıklardan ayıran en temel özelliklerinden biri emeği ise diğeri de dili kullanma yetisidir. Dili yerli yerinde kullanmanın olanakları muhteşem olsa da kimi zaman tongaya düşürdüğü de olur insanı. Sevgili Yunus, kendi yaşadığı çalkantılı dönemin tecrübelerini, billur Türkçesiyle yüzyıllar öncesinden nasıl aktarıyor bize:

Söz ola kese savaşı
Söz ola kestire başı
Söz ola ağulu aşı
Bal ile yağ ede bir söz

Toplumca, pek yerli yerinde konuşmayı sevmeyen bir yapımız var. Hoş, bunun tarihsel arka planını es geçmemek lazım. Çünkü ta eskiden beri süregelen bir davranış kalıbının , -“Sus küçüğün, söz büyüğün!” – esiri olmuşuz heyhat. Bu davranış kalıbı, iliklerimize öylesine işlemiş, genlerimize öylesine sinmiş ki yaşamımıza yön verir olmuş.

Neyi, nerede, nasıl söyleyeceğimizi kestiremez olmuşuz. Zıt düşünce yahut bir iddia karşısında hemen hiddetlenip kendimizi kaybediveriyoruz. Tahammül edemiyoruz farklılıklara. Alıştığımız bir düzen vardır, belli hareketlerimiz belli periyotlar çerçevesinde tekrarlanır ve o düzenin dışına çıkmak pek işimize gelmez. Çünkü böylesi daha kolaydır. Örneğin taşımacılık işkolunda greve giden emekçilerin durumundan ancak kendi işimiz aksadığında haberdar oluruz. Grevden ötürü, beklediğimiz otobüs ya da deniz taşıtı gelmeyince köpürür, bin bir türlü küfür sallarız. Çünkü alıştığımız düzen bir anda altüst olmuştur. Bu yüzden işimize, randevumuza kısaca gideceğimiz yere zamanında ulaşamamanın yarattığı sıkıntı ile ancak dolaylı yoldan taşımacılık işçilerinin hal-i pür melalini anlarız!..

Biliyorum çok zor ama empati kurmayı yaşam felsefesi haline getirdiğimizde, karşımızdakileri anlamak için bir adım atmanın da olanaklarını yaratmışız demektir. Empati kurmak, aynı zamanda karşımızdakine değer verdiğimizin bir kanıtı iken diğer yönden de kendi büyüklenmelerimizi bir kenara koyduğumuzun göstergesi değil midir aslında?

Kendine güvenmeyen insan, eleştiriye kapalıdır. Zaten bu tür insanlar özeleştiri de yapamazlar. Dolayısıyla kendiyle barışık olmayanın yaşamla da işi olmaz. Bu tür insanlar, sürekli “sen dili”yle iletişim kurmaya çalışırlar. Doğal olarak da sağlıklı iletişim gerçekleşmez hiçbir zaman. Oysaki yaralayıcı, suçlayıcı ve itici olan “sen dili” yerine, yaklaştırıcı, çözüm üretici “ben dili”ni tercih etmek, rahat anlaşmaya zemin hazırlamak demektir. Bu anlamda şu cümlelere bir göz atalım:

“Çöpü yine dökmemişsin. Seni sorumsuz. Ne zaman adam olacaksın sen?” (Sen dili)
“Çöp birikmiş Ali. Çöpü dökmemen, işlerimin aksamasına yol açıyor.” (Ben dili)


Dilin kullanımına dair verdiğim bu örneklerin yanı sıra, mümkün mertebe, olumsuz cümle kurmaktan ziyade olumlu cümle yapısına ağırlık vermek de sorunun değil çözümün bir parçası olduğumuzun göstergesidir aslında.

“Ödevini yapmazsan, dışarı çıkamazsın!” söz dizimi yerine
“Ödevini yaparsan, dışarı çıkabilirsin!” cümlesinin kullanılması, olumlu iletişimi sağlar.

Velhasıl, yaşantısında “ben dili”ne yer verenler, her daim iletişime açıktırlar ve çözüme odaklanmışlardır.
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Son düzenleyen Safi; 17 Eylül 2018 19:53