Üye Ol
Giriş
Hoş geldiniz
Misafir
Son ziyaretiniz:
02:02, 1 Dakika Önce
MsXLabs Üye Girişi
Beni hatırla
Şifremi unuttum?
Giriş Yap
Ana Sayfa
Forumlar
Soru-Cevap
Tüm Sorular
Cevaplanmışlar
Yeni Soru Sor
Günlükler
Son Mesajlar
Kısayollar
Üye Listesi
Üye Arama
Üye Albümleri
Bugünün Mesajları
Forum BB Kodları
Your browser can not hear *giggles*...
Your browser can not hear *giggles*...
Sayfaya Git...
Perşembe, 11 Aralık 2025 - 02:02
Arama
MaviKaranlık Forum
Hikayeler ve Öyküler -1- [Arşiv]
-
Tek Mesaj #1682
recruit87
Ziyaretçi
16 Ekim 2006
Mesaj
#1682
Ziyaretçi
Sütlü Kahve Botlar
Gözlerini açtığında yeni günün ışıkları odayı çoktan doldurmuştu.Saate baktı.Sekizi biraz geçiyordu.Acele etmesine gerek yoktu.Sakince kalktı yatağından.Oturdu ve ayaklarını sarkıttı.Terliklerini yeri yoklayarak buldu.Kollarını kaldırdı ve uzun uzun gerindi.Kalkıp yarı aralık perdeyi açtı.Pencereyi de açarak temiz, serin kış sabahını içine doldurdu.Sessiz sokakta kimse görünmüyordu.Kaldırım kenarları parketmiş arabalarla doluydu.İşe gitmek zorunda olunmayan bir Pazar günü.Perdelerin sabah rüzgarında salınmalarını izledi bir süre.Banyoya doğru yürüdü.Musluğu açtı.Serin suyu yüzüne çarptı birkaç kez.Dişlerini fırçaladı.Saçlarını düzeltti.Aynada yüzünü inceledi bir süre.Kısa kesilmiş saçları taranma gerektirmezdi hiç.Hep kısacık kestirirdi saçlarını.İnce kaşlarının gözünün üstünde nasıl durduğuna baktı.Birkaç duygu halini canlandırdı ayna karşısında.Üzgün, öfkeli, ağlamaklı, neşeli…Her birinde kaşlarının aldığı pozisyonu inceledi.Hoşnutça baktı.Dişlerini kontrol etti bir maymun gibi koca bir gülümsemeyle.Lekesiz olmalarından memnun olduğunu belli eden bir baş hareketi yaptı aynaya. Gri eşofman altını, lacivert montunu giydi.Çaydanlığa su koydu.Ocağı yaktı.”kaynayana kadar ekmek alır gelirim”diye düşündü.
Apartmanın merdivenlerinden inerken gözü beş numaralı dairenin kapısına takıldı her zamanki gibi.Oradaydılar.Koyu kahverengi bağcıklı, sütlü kahve renginde bir çift küçük bot.Kapıyla duvarın oluşturduğu açıyı ortalayacak şekilde, küt burunları merdiven istikametini gösterir biçimde düzgünce yerleştirilmişlerdi.Orta yükseklikteki topukları tertemizdi.Hiç yürünmemiş gibi.Gülümsedi.”Bugün huzurlu”diye geçirdi aklından. Son günlerde en sevdiği oyun haline gelmişti bu.Her iniş çıkışında beş numaralı dairenin kapı önündeki bu sütlü kahve botlara bakıyor, sahibinin ruh halini tahmin etmeye çalışıyordu.
- “Oooo günaydın Selim Bey .”
Sürekli saçsız başını kaşıyan, mavi önlüğünden yıllardır vazgeçmeyen Bakkal Halim her sabah olduğu gibi boğucu neşesiyle bağıra bağıra selamlıyordu müşterilerini.
- “ Sağol Halim Usta. Ne var ne yok?”
Diye yanıtladı neşeye neşeyle karşılık vermek zorunda olmanın sıkıntısını gizleyemeyerek.Sonra her gün ayaküstü yapılan boğucu sohbet başladı, ekmekler tezgah altından çıkartılır ve poşetlere yerleştirilirken.En az beş, altı dakika sürerdi ve Selim acelesi olduğunu abartarak belli eden tavırlarla koşarcasına dükkan kapısından kendini dışarı atana kadar devam ederdi.Çocuk parkının yanından geçerken yavaşladı.Eşofmanlı bir anne küçük, örgülü saçlı kızını sallıyordu paslı zincirli salıncakta.Annesinin ölümünü hatırladı.Nasıl da beklenmedik, nasıl da yaralayıcı bir acı olduğunu duydu içinde gene.Kızarmış ekmek, soba üzerinde çay, TRT Fm türküleri…Annesinin ölümüyle birlikte bunlar da yitip gitmişlerdi hayatından.
Mavi apartman kapısını iterek açtı.Merdivenleri çıkmaya başladı.Daire iki, üç, dört…daire beş…Sütlü kahve botlar yerli yerinde duruyorlardı.”Pazar sabahı dokuz çeyrek”dedi kendi kendine.”Uyuyor olmalı.”Yastığa dağılmış, bir kısmı yastıktan yatağa taşmış, uzun, dalgalı, kahverengi saçlar hayal etti.Bir el yastığın altında.Hafif aralık bir ağız.Yüzüstü yatmış, bir bacağını karnına doğru çekmiş, dizinin bir kısmı ve bir ayağı battaniyenin kenarından dışarı çıkmış…
İlk bir buçuk ay kadar önce fark etmişti sütlü kahve botları. Ne kadar küçüktüler…Ne kadar kırılgan…Sahibinin karakterini yansıtırdı ayakkabılar.Kıskanç, aylak, titiz, umursamaz, komik…Bunlardan hangisi olduğunu anlayabilirdiniz görür görmez.Kendi ayakkabılarına baktı.Beyaz spor ayakkabılar.Yanlarından püsküllenmeye yüz tutmuş.Eskimiş.”Yenisini almak için vakit ayıramayacak kadar üşengeç olduğumu gösteriyor” diye düşündü.”Yoksa” dedi. “Bunca zaman bana hizmet etmiş bir ayakkabıyı değiştirmeye kıyamayacak kadar vefalı olduğumu gösteriyor olmasın?” Sütlü kahve botlara baktı tekrar.Bilek kısmını inceledi bir süre.Bileğe doğru çıkan bağcıklar aceleyle, telaşla çözülmüş gibiydiler.Yorgun bir iş gününün sonunda kendini eve atma telaşı.Evde bekleyen sevgiliye kavuşma telaşı.Günlük yaşamın hengamesi içinde patlayan öfke krizlerinden kurtulma telaşı.Televizyonda en sevdiğiniz diziyi kaçırmak istememe telaşı.Hangisiydi bunlardan?Telaşlı olmak yakışıyordu sütlü kahve botların sahibine şüphesiz.Telaşlı olduğunda hızlıca kurardı cümlelerini.Bazı kelimelerin başını ya da sonunu yutardı.Sık sık yutkunurdu.Oturuyorsa dizlerini sallar, tırnaklarının kenarlarını kemirirdi.Sütlü kahve botlarının uç kısmıyla pat pat pat tempo tutardı dizlerinin sallantısıyla eş zamanlı.Ayaktaysa dalgalı kahverengi saçlarını sık sık elleriyle geriye atardı.Alt dudağını kemirir, bazen ılık, tuzlu bir tat hissettiğinde anlardı kanattığını.Botlarıyla aynı renk bir kaban giymeyi seviyor olmalıydı.Hızlı adımlarla yürürken bir pelerin gibi etekleri dalgalanırdı.
Yukarıdan inen ayak sesleri duyduğunda düşünceler dağıldı.İkişer üçer, bir çırpıda çıktı merdivenleri.Çay!!! Çayı unuttuğunu fark etti.Mutfağa koştu.Tam zamanında yetişmişti.Su bitmek üzereydi.Biraz daha ekledi üzerine.Tezgahın üzerine çıkardı ekmeği ve ve kesmeye başladı.Bu botların bir saplantıya dönüştüğünü hissetmekten rahatsız olduğunu fark etti.Haftalardır botlar ve onların sahibi ile ilgili yüzlerce hikaye tasarlamıştı kafasında.”Yarın” dedi.”Yarın tanışacağım onunla.” Ilık bir heyecan dalgası midesinden çıktı, kulaklarına kadar yükseldi ve ikinci bir turdan sonra çıktığı yere, midesine döndü.
Mavi apartman kapısını gören, fark edilmeden bekleyebileceği bir banka oturdu.Gazetesini açtı.Rüzgardan fazla etkilenmeyecek şekilde katladı.Kış öğleden sonra güneşinin yalnızca aydınlatmaya yaradığını düşündü kulakları buz keserken.İş yerinden izin alması zor olmamıştı.Sık sık izin istemezdi.Bu nedenle Müdür Bey sormamıştı bile ne için izin istediğini.Saatine baktı.Dört yirmi iki.Daha önceleri birkaç kez beşten önce eve geldiğinde botların yerinde olmadığını fark etmişti.Ama beşten sonra hep orada olduklarından emindi.Demek ki saat beş, büyük andı.Ayağa kalktı.Bankın etrafında hızlı adımlarla birkaç tur yürüdü.Ellerini hohlayarak ısıtmaya çalıştı.Saate baktı.Dört otuzbeş.Mideden çıkan ılık dalga gene alışıldık turunu yaptı, geri döndü.Bir sigara yaktı.Yukarı doğru üfledi dumanı.Bir büyük nefes daha çekti.Daha yoğun bir duman kütlesini saldı gene yukarıya.Sütlü kahve kabanlı kimsecikler yoktu görünürde.Birkaç kadın geçmişti son on dakikadır mavi kapının önündeki kaldırımdan ama bunlar son derece sıradan, sütlü kahve bot giymeyi akıl edemeyecek kadar zevksiz kadınlardı.Telaşlandıklarında pat pat pat tempo tutmazlardı.Öylesine birer kadındılar işte.Ha var, ha yok cinsinden…
Gri bir araba yanaştı ve mavi kapının önünde durdu.Sigarasını fırlattı attı Selim.Koyu renk paltolu, otuzlarının ortalarında bir adam indi.Arkada kısa, modern kesimli saçlı, koltuğa gömülmüş bir kadın oturuyordu.Otuzlarının ortalarındaki adam arka kapıyı açtı.Eğilerek beline kadar içeri uzandı.Gelin taşıyan bir damat gibi kucağında kadınla geri çıktı.Selim ellerini ceplerinden çıkardı.Mideden çıkan ılık dalga bu kez daha sıcak, hızlı birkaç tur attı.Otuzlarındaki adamın kucağındaki kadının yüzünü omuzların üzerinden gördü Selim.Belirgin, koyu renk gözleri neşeyle ya da heyecanla bakmıyordu.” Sokak ortasında güpe gündüz kucakta inecek kadar rahat bir kadın nasıl bu kadar ifadesiz bakar?” diye düşündü.Adam elleri dolu olduğundan bir kalça darbesiyle arabanın kapısını kapattı.Bunu yaparken kadının dizlerinden aşağısı boşlukta sallanan pantolonlu bacakları Selim’in görebileceği açıya ulaştı.” Bu o!!!” dedi Selim.Bir çift sütlü kahve bot giyiyordu ifadesiz bakışlı kadın.Oydu bu , evet.Fakat hala adamın kadını neden kucakta indirdiğini anlayamamıştı.Ne adamda, ne kadında kucaklaşmaktan duyulan coşkunun izleri vardı.Apartmana girdiler.”Dönüş yok artık” dedi Selim.Koştu, peşlerinden apartmana daldı hızla.Fark ettirmeden çıktı. Bir kat aşağıdan takip etmeye başladı.Daire iki…Daire üç…Daire dört…Selim beş numaralı dairenin önündeki adamla kadını görecek şekilde merdiven boşluğunda bekledi.Adamın elleri kadını taşımakla meşgul olduğundan kadın zile bastı.Bir kaç saniye sonra kapı açıldı.Yaşlı bir kadındı kapıyı açan.Adam kadını ayakları kapıdan dışarı doğru gelecek şekilde içeri oturttu.Sütlü kahve botları çözmeye başladı.Hiç konuşmuyorlardı.Adam sütlü kahve botları çıkardı ve kapı ile duvarın oluşturduğu açıyı ortalayacak şekilde düzgünce bıraktı.Kapının dışında kalan ayaklar bir çift plastik protez ayaktı.Yaşlı kadın protez ayaklı , genç kadının koltuğunun altına girdi ve ayağa kalkmasına yardım etti.İçeri girerlerken otuzlarının ortasındaki adam “yarın sabah görüşürüz” dedi.”Tamam abi , sağol” diye yanıtladı sütlü kahve botların sahibi, protez ayaklı kadın.Otuzlarının ortasındaki adam aşağı inerken şüpheci bakışlarla bembeyaz yüzüyle merdiven boşluğunda dikilen Selim’e baktı.”Hasta mısın birader?” diye sordu.”Yok yok bir şeyim, iyiyim.” dedi Selim ve merdivenleri çıkmaya başladı aceleyle.Sütlü kahve botların yanından geçerken göz ucuyla baktı.”Telaşlı olmak yakışmaz bu botların sahibine” diye düşündü dairesine doğru çıkarken.
BEĞEN
Paylaş
Paylaş
Kapat
Saat: 02:02
Hoş Geldiniz Ziyaretçi
Ücretsiz
üye olarak sohbete ve
forumlarımıza katılabilirsiniz.
Üye olmak için lütfen
tıklayınız
.
Son Mesajlar
Yenile
Yükleniyor...