Arama


xp rex xp - avatarı
xp rex xp
Ziyaretçi
29 Nisan 2012       Mesaj #3
xp rex xp - avatarı
Ziyaretçi
TÜRKiYE’DE DİNİ BAYRAM GELENEKLERi:
Türkiye’de resmi olarakta kutlanan iki tane dini bayram vardır. Kurban Bayramı ve Şeker (Ramazan) Bayramı.Kurban Bayramı dört gün Şeker(Ramazan)bayramı ise üç gün sürer ve bu bayramların Türk halkının yaşamında özel bir yeri ve anlamı vardır.
Bayramların kutlanması her bölgede farklı olabilir.Ancak temelde kutlamalar bir birine çok benzer.
.Bayramlarda hazırlıklar bir iki hafta önceden ''genel bayram temizliği'' ile başlar. Bayram için yiyecek ve giyecek listesi yapılır.Alışveriş listesinde bayram şekeri ve kolonyası mutlaka yer alır. Özellikle
çocuklara bayramlık elbise ve ayakkabı almak için zengin- fakir herkes özel çaba gösterir. ''Kurban Bayramı '' listesinde ise farkli olarak bir de KURBANLIK bulunur.

Bayramlar öncesinde kandil geceleri lokma yapılarak komşulara, mahalle çocuklarına, yakınlara dağıtılır. Aynı gece Kuran okunarak ölüler için dua edilir.

Her iki bayramında bir önceki gününe Arife günü denir .Arife günü mezarlıklar ziyaret edilir ve bayram yemekleri hazırlanır.. Bayram yemekleri de bölgeler göre ve bayramın türüne göre farklılık gösterir. Elbette Kurban Bayramının ana menüsü kurban etinden oluşur. Bunun yanı sıra , börekler açılır dolmalar sarmalar yapılır Ancak her iki bayramında vazgeçilmez menüsünde baklava vardır.. Arife gecesi ailenin tüm bireyleri yıkanır. Bayram sabahı erkenden kalkılır. Herkes en yeni bayramlık giysilerini giyer. Erkekler bayram namazına giderler, kadınlar gerekli yemek ve sofra hazırlıklarını yaparlar.
Bayram namazı sonrasında erkekler toplu olarak mezarlıklara giderler. Orada hem kendi yakınlarına hem de tüm ölülere dualar yapılır. Ardından eve gelinir. Sofraya hep beraber oturularak bayram yemeği yenir. Yemekten sonra eller yıkanır, ailede en büyükten başlayarak bayramlaşma yapılır .Büyüklerin elleri öpülür. Büyükler de küçüklere para vererek sevindirirler.. Kurban Bayramında genellikle hafif bir kahvaltıdan sonra Kurban kesme işiyle ilgilenilir ve öğlen yemeğine kurban eti pişirilir.. Sonra komşular, akrabalar , dostlar gezilerek bayramları kutlanır. Bayram ziyaretine gelenlere kolonya, şeker , çikolata, baklava , bayram kahvesi (Kurban Bayramı ise kurban eti) ikram edilir.
Bazı yerlerde ''bayram şenliklerinin'' yapıldığı , salıncaklarin kurulduğu , çeşitli oyunların ve atraksiyonların olduğu ‘’şenlik alanları’’vardır. Gençler ve çocuklar buralarda toplanarak gönüllerince eğlenirler.
Bu ''Dini Bayramlar''ın en önemli özellikleri :Bayramlarda insanlar bir araya gelir , eş-dost-akrabalar ziyaret edilir, küs olanlar barışır , fakirlere yardım edilir ,dostluklar gelişir ve mutluluklar , sevinçler paylaşılır.
Keşke insanlar 3-4 günlük bu bayramları tatil olarak görmese de geleneklerimiz gelecek kuşaklara da aktarılabilse!

EVLENME ADETLERİ

Birleşmiş Milletler Nüfus Komisyonu’na göre “Erkek ve kadının kanuni birleşmesinden doğan müesseseye evlilik” denir. (SERPER. S. 149)

Evlilik insan gruplarının yaşantıları boyunca uyguladıkları ve geliştirdikleri sosyal öğelerle yüklü bir kavramdır. Kültürler arası farklılık göstermesi sosyal öğelerin değişik kültürler içinde oluşması ve farklı değer yargılarıyla yüklü olmasıyla açıklanabilir. Toplumlar kimin kiminle, kaç eşle ve hangi koşullar altında evlenebileceğine dair bir takım kurallar yaratmışlardır. Çok değişik uygulamalar olmakla beraber evlilik, esas itibariyle toplum tarafından onanan kadın ve erkek ya da kadınlar ve erkekler arasında yaratılan bir ilişki türünü karakterize etmektedir. İlişkinin belirli kalıplar içinde gerçekleşmesi de evliliğin sosyal bir kurum olarak ele alınıp incelenmesine olanak vermektedir. Aile birliği sürekliliğini evlilik kurumuyla sağlar. Başka bir deyişle evlenme olgusu aileyi oluşturan toplumsal ilişkileri belirli kalıplar içine yerleştiren bir sözleşmedir...
Anadolu’nun her tarafında evlenmenin yapılabilmesi için, bu olay öncesi bir takım hazırlık ve aşamaların birbiri arkasına yapılması ve izlenmesi gerekir. Bu nedenle halk (ister köy-geleneksel topluluklarında olsun, ister şehir ve kasabaların geleneksel sınıflarında olsun) bu aşamaları işaretleyen bir takım kaideleri (görenekleri) ve seremonileri uygulamak zorundadır. Evlenme ile ilgili göreneklerin çoğu söz konusu toplumlarda, kuşaktan kuşağa geçmiş binaenaleyh gelenekleşmiş olup, bunların yanı sıra yapıla gelmekte olan seremoniler de birtakım inançlar ve pratiklerden ibarettir. Ancak çok eski zamandan beri uygulanan ve bugün artık Türkiye Türk topluluğunun malı, kültürünün bir parçası haline gelmiş olan “Evlenme görenekleri ve seremonilerinin batılılaşma süresi sonunda gittikçe değişmekte oldukları da bir gerçektir. Söz konusu görenekler ve seremoniler sıra ile ilkten sona doğru ana hatları şu aşamalara göre uygulanır: Evlenme arzusunu belirtme, evlenme çağı, görücü gezmek (dünürcülük), söz kesimi, başlık, nişan, evlenme ve düğün. (ERDENTUĞ. S.213)

Evlenme İsteğini Belirtme :

Önceki yıllarda, kız ve erkeğin aile içinde evlenme isteklerini açıkça belli etmeleri imkansızdı. Kız ve erkeklerin eşlerini seçme hakkı, ancak anne - baba ve akrabalara tanınan haktı. Günümüzde ise artık çoğunlukla gençler evlenmek istedikleri kişileri kendileri seçme hakkına sahiptir.

Evlilik Çağı ve Yaşı :

Geleneksel kesimde kızın ve erkeğin evlenme çağına geldiklerini belirleyen bir takım ölçütler vardır. Bunların başında buluğa erme gelir. Ülkemizde buluğ çağı 10-14 yaşları arasında başlar. Gerek kızda, gerek erkekte görülen bir takım biyolojik ve fizyolojik gelişmeler buluğ çağının belirtileridir. Annelik ve babalık için gerekli olan bu gelişmeler, onların biyolojik ve sosyo-kültürel kişiliklerini geliştiren önemli belirtilerdir. Bu belirtilerle kişisel sorumluluklar da başlar. Kızlar bu aşamada üyesi bulundukları ailenin ekonomik, toplumsal ve kültürel etkinliklerine katılırlar. Aynı durum erkek çocukları için de söz konusudur.
Erkek çocuk da, aile içerisinde, gerek cinsinin, gerekse yaşının gerektirdiği etkinliklere katılarak, geleneklerinin öngördüğü tavrını almaya çalışır.
Kızın ergin yaşa girmesi; ev işlerine katılması, aile ve grup içerisinde genç kızlık çağının gerektirdiği role bürünmesi ve karşı cinsle ilgilenmesiyle evlenecek duruma geldiğini göstermektedir. Erkek çocuğunsa, aynı biçimde toplumsal rolüne bürünmesi, evin ekonomisine katkıda bulunması, askerliğini yapması ve iş sahibi olması, evlenmesi için gerekli ve geçerli sayılan ölçütlerdir.
Öte yandan evlenme işinde bir de “sıra gözetimi” vardır. Bu konuda ağabeylerin ve ablaların daha önce evlenmelerine dikkat edilir. Ancak küçük kızın evlendirilmesinde, büyük kızın ya da kızların henüz evlenmemiş olmaları önemli bir engel sayılmamaktadır. Özellikle son yıllarda bu gibi durumlarda ağabey ve ablalardan izin istenmekte, evlilik ondan sonra gerçekleştirilmektedir.
Kırsal alanda evlenme, kentlere bakarak daha erken yaşlarda olmaktadır. Kimi yörelerde evlenmenin gerçekleşmesi için erkeğin askere gitmeden önce, kimi yerlerde de askerden dönmüş olması şartı aranmaktadır. Genellikle kızlarla erkeklerin evlenme yaşları birbirine yakın olmaktadır.
İster kırsal, ister kentsel kesimde olsun, evlenme yaşını ve zamanını ekonomik etmenlerin, kimi sosyal olayların, göçlerin, ölümlerin belirlediğini de söylemek gerekir. Evlenme girişiminde bulunmada toplum kıza ve erkeğe aynı hakkı tanımamıştır. Başka bir söyleyişle erkek ve erkek ailesi bu konuda aktif bir durumdayken, kız ve kız ailesi pasif bir durumdadır. Girişim, genellikle erkekten ve erkek ailesinden gelir.

Elenme Aşamaları

1- Görücülük, Dünürcülük / Kız Bakma, Kız İsteme
İlk aşama olan görücülük, kız bakma, kız arama, kız beğenmeyi ifade eder. Kentlerde daha çok tanışıp anlaşarak evlenme yaygınken, geleneksel kesimde görücülük daha yaygındır.
Oğullarını evlendirmek isteyen aileler, ilkin akrabalarından, komşularından, yakın çevrelerinden başlayarak kız aramaya çıkarlar. Bu konuda kendilerine komşuları ve tanıdıkları da yardımcı olurlar.Evlenecek delikanlıya kız aramak, kız bakmak için baş vurulan bu adete “görücülük”, “görücüye çıkma” gibi adlar verilir.
Erkeğin aile üyeleri akraba ve komşularından seçilen birkaç kadının, beğenilen kızın evine ziyarete gitmeleri, kızı görmeleri, onu incelemeleri ve niyetlerini açığa vurmaları, görücülüğün kız bakma aşamasını oluşturur. Bu tür evlenmede eşlerden çok, onların yakınlarının beğenisi, isteği ve girişimi söz konusudur. Kuşkusuz erkek de bu tercihi genellikle onaylar. (TEZCAN S.37)
Kız görmeye genellikle habersiz gidilir. Son zamanlarda aracı olarak adlandırılan kişiler kız evinin ağzını aradığı için kız evi aslında haberdardır. Kızın davranışlarına bakılarak istekli olup olmadığı anlaşılır. Kızın ikramda bulunması, yanlarında oturması isteyip istemediğinin belirtisidir.
Kız evinden olumsuz cevap alınacağı sezilirse başka adaylar üzerinde durulur. Görücüye çıkma, kız bakma Türkiye’nin değişik bölgelerinde kimi ayrıcalıklar ve yöresel özellikler göstermekle birlikte yine de bu usul ana çizgileri bakımından aynıdır.
Ancak kesin karara varmadan önce gerek oğlan, gerekse kız ailesi adaylar hakkında bilgi toplamaya çalışırlar. Elde edilen bilgilerin değerlendirilmesi kız için işgüzar, namuslu, terbiyeli, evine ve törelerine bağlı olup olmadığı; oğlan içinse kötü alışkanlıklarının bulunup, bulunmadığını, işine, mesleğine bağlılığı noktalarında toplanmaktadır. Kız ve oğlan evlerinin karşılıklı olarak bir değerlendirmeye varmaları sonucunda, kız istemeye, yani dünürcülük aşamasına geçilir. (ÖRNEK S:191)
Dünürcülük beğenilen kızın istenilmeye gidilmesidir. Dünürcülük genellikle erkeklerin de katılımıyla gerçekleştirilir. Dünürcü olarak kız evine sözü geçen kişiler de bulundurulur. İlk gidişte oğlan evinin bir büyüğü “Allah’ın emri, Peygamberin kavliyle kızınızı oğlumuza istiyoruz” diyerek niyetlerini belli eder. Kız evinden bir büyüğün “Allah yazdıysa olur” şeklindeki ifadesi kızın verileceği şeklinde yorumlanır. Genellikle ilk istenişte kız verilmez. “Kız evi naz evi”dir. Bu arada kız evinde erkek tarafının getirdiği şeker, lokum, çikolata gibi yiyecekler (şirinlik, ağız tadı vs.) yenilir. Bazı yörelerimizde Kur’an da okunur.




Türk Kültüründe Evlilik ve Evlilik Gelenekleri

Birleşmiş Milletler Nüfus Komisyonu’na göre “Erkek ve kadının kanuni birleşmesinden doğan müesseseye evlilik” denir.

Evlilik insan gruplarının yaşantıları boyunca uyguladıkları ve geliştirdikleri sosyal öğelerle yüklü bir kavramdır. Kültürler arası farklılık göstermesi sosyal öğelerin değişik kültürler içinde oluşması ve farklı değer yargılarıyla yüklü olmasıyla açıklanabilir. Toplumlar kimin kiminle kaç eşle ve hangi koşullar altında evlenebileceğine dair bir takım kurallar yaratmışlardır. Çok değişik uygulamalar olmakla beraber evlilik esas itibariyle toplum tarafından onanan kadın ve erkek ya da kadınlar ve erkekler arasında yaratılan bir ilişki türünü karakterize etmektedir. İlişkinin belirli kalıplar içinde gerçekleşmesi de evliliğin sosyal bir kurum olarak ele alınıp incelenmesine olanak vermektedir. Aile birliği sürekliliğini evlilik kurumuyla sağlar. Başka bir deyişle evlenme olgusu aileyi oluşturan toplumsal ilişkileri belirli kalıplar içine yerleştiren bir sözleşmedir...
Anadolu’nun her tarafında evlenmenin yapılabilmesi için bu olay öncesi bir takım hazırlık ve aşamaların birbiri arkasına yapılması ve izlenmesi gerekir. Bu nedenle halk (ister köy-geleneksel topluluklarında olsun ister şehir ve kasabaların geleneksel sınıflarında olsun) bu aşamaları işaretleyen bir takım kaideleri (görenekleri) ve seremonileri uygulamak zorundadır. Evlenme ile ilgili göreneklerin çoğu söz konusu toplumlarda kuşaktan kuşağa geçmiş binaenaleyh gelenekleşmiş olup bunların yanı sıra yapıla gelmekte olan seremoniler de birtakım inançlar ve pratiklerden ibarettir. Ancak çok eski zamandan beri uygulanan ve bugün artık Türkiye Türk topluluğunun malı kültürünün bir parçası haline gelmiş olan “Evlenme görenekleri ve seremonilerinin batılılaşma süresi sonunda gittikçe değişmekte oldukları da bir gerçektir. Söz konusu görenekler ve seremoniler sıra ile ilkten sona doğru ana hatları şu aşamalara göre uygulanır: Evlenme arzusunu belirtme evlenme çağı görücü gezmek (dünürcülük) söz kesimi başlık nişan evlenme ve düğün.

Evlenme İsteğini Belirtme :

Önceki yıllarda kız ve erkeğin aile içinde evlenme isteklerini açıkça belli etmeleri imkansızdı. Kız ve erkeklerin eşlerini seçme hakkı ancak anne - baba ve akrabalara tanınan haktı. Günümüzde ise artık çoğunlukla gençler evlenmek istedikleri kişileri kendileri seçme hakkına sahiptir.

Evlilik Çağı ve Yaşı :

Geleneksel kesimde kızın ve erkeğin evlenme çağına geldiklerini belirleyen bir takım ölçütler vardır. Bunların başında buluğa erme gelir. Ülkemizde buluğ çağı 10-14 yaşları arasında başlar. Gerek kızda gerek erkekte görülen bir takım biyolojik ve fizyolojik gelişmeler buluğ çağının belirtileridir. Annelik ve babalık için gerekli olan bu gelişmeler onların biyolojik ve sosyo-kültürel kişiliklerini geliştiren önemli belirtilerdir. Bu belirtilerle kişisel sorumluluklar da başlar. Kızlar bu aşamada üyesi bulundukları ailenin ekonomik toplumsal ve kültürel etkinliklerine katılırlar. Aynı durum erkek çocukları için de söz konusudur.
Erkek çocuk da aile içerisinde gerek cinsinin gerekse yaşının gerektirdiği etkinliklere katılarak geleneklerinin öngördüğü tavrını almaya çalışır.
Kızın ergin yaşa girmesi; ev işlerine katılması aile ve grup içerisinde genç kızlık çağının gerektirdiği role bürünmesi ve karşı cinsle ilgilenmesiyle evlenecek duruma geldiğini göstermektedir. Erkek çocuğunsa aynı biçimde toplumsal rolüne bürünmesi evin ekonomisine katkıda bulunması askerliğini yapması ve iş sahibi olması evlenmesi için gerekli ve geçerli sayılan ölçütlerdir.
Öte yandan evlenme işinde bir de “sıra gözetimi” vardır. Bu konuda ağabeylerin ve ablaların daha önce evlenmelerine dikkat edilir. Ancak küçük kızın evlendirilmesinde büyük kızın ya da kızların henüz evlenmemiş olmaları önemli bir engel sayılmamaktadır. Özellikle son yıllarda bu gibi durumlarda ağabey ve ablalardan izin istenmekte evlilik ondan sonra gerçekleştirilmektedir.
Kırsal alanda evlenme kentlere bakarak daha erken yaşlarda olmaktadır. Kimi yörelerde evlenmenin gerçekleşmesi için erkeğin askere gitmeden önce kimi yerlerde de askerden dönmüş olması şartı aranmaktadır. Genellikle kızlarla erkeklerin evlenme yaşları birbirine yakın olmaktadır.
İster kırsal ister kentsel kesimde olsun evlenme yaşını ve zamanını ekonomik etmenlerin kimi sosyal olayların göçlerin ölümlerin belirlediğini de söylemek gerekir. Evlenme girişiminde bulunmada toplum kıza ve erkeğe aynı hakkı tanımamıştır. Başka bir söyleyişle erkek ve erkek ailesi bu konuda aktif bir durumdayken kız ve kız ailesi pasif bir durumdadır. Girişim genellikle erkekten ve erkek ailesinden gelir.

Askerlik
Toplumumuzda gelenekselleşmiş köklü bir geçmişe sahip olan askerlik kutsal bir görev olarak değerlendirilir. Asker olmak onurlu ve erdemli bir insan olmayla özdeşleştirilir. Özellikle kırsal kesimde askerliğini yapmayan kişiler hoş karşılanmaz, sözleri dikkate alınmaz.

Topluma bu denli önem verilen bu görevin başlangıcında ve bitişinde diğer geçiş dönemlerinde olduğu gibi çeşitli törenler yapılmaktadır. Uğurlama ve karşılama törenleri bölgesel farklılıklar göstermektedir.

Yurdumuzun her yöresinde yaygın olarak yapılan uygulamalardan biri, pusulası (askere çağrı mektubu) gelen gençlerin akrabaları ve arkadaşları tarafından sırayla yemeğe davet edilmelidir. Bu yemek yalnızca asker adayına verildiği gibi, ailesiyle birlikte ağırlandığı da olmaktadır. Yemek sırası ve sonrasında eğlenceler yapılması da yaygın bir uygulamadır.

Kars'da askere gidecek kişi köy ve şehirdeki akrabalarını ziyaret edip, "Allahaısmarladık" demekle bu ziyaretler sırasında kendisine harçlık ve yolluk olarak hazırlanan çöreklerden verilmektedir.

Silifkenin Kırtıl köyünde ise askere gidileceği günün akşamı, askere gidecek olanlar, kız ve erkek arkadaşlarını eve davet eder, geç saatlere kadar eğlenirler, mengi oynanır. Askerlerin ceplerine uğur parası denilen harçlıklar konulur.

Ankara - Kızılcahamam - Verimli köyünde yaşlı erkekler ve kadınlar "Uğur parası" adı verilen parayı verirken "Benim için nöbet tut, buna karşılık" diyerek gencin gönlünü almaktadırlar.

Seydişehir'de uğurlama töreninde kadınlar hazırladıkları çöreği üçe bölerler. Bir parçası kurda kuşa yem olsun diye suya atılır. Bir parçası delikanlının gömleğine sarılarak sandıkta saklanır. Bir parçası da yemesi için delikanlının yolluğuna konur. Her izine geldiğinde gömleğe sarılı parçadan bir bölümü koparılarak gence yedirilir. Asker uğurlamasından sonra kadınlar bir pınarın başında toplanarak yemek yerler. Yemek yerken tahta kaşık kullanılmaz, tahta kaşık kullanılırsa delikanlıların askerde çok dayak yiyeceğine inanılır.

Eskişehir - Seyitgazi - Şükranlı köyünde askere gidecek genç nişanlı ise nişanlı evinin odununu gitmeden önce asker adayına kestirirler, zorluklara alışsın diye.

Yaşamının bir bölümü ile ilgili bu denli zengin uğurlama törenlerinin yanında, karşılama törenleri de zengin uygulamalara sahne olmaktadır.

Silifkenin - Kırtıl köyünde asker terhis olduktan sonra kına alıp getirir. Köye geldiği günün akşamı kendisine hoşgeldine gelenlere hazırlanan kınadan yakılır. "Asker kınası" adı verilen bu kınanın yakılması uğurlu sayılır.

Askerlikle ilgili konulardan birisini de askerde yoğun özlem ve hasret duygularıyla yazılan asker mektupları oluşturur. Asker mektupları genellikle selamla başlayıp, durum anlatıldıktan sonra bir mani ile biter.
Mektuplarda bütün akraba ve tanıdıklara selam söylenir. İletişim araçların yaygın olmadığı dönemlerde tek iletişim yolu olan mektuplarda, evli olan askerin baba evinde olan eşine duygularını açıkça ifade edememesi, mektubun başka kişilerce de okunacağı düşüncesi ile kimi zaman şifre içerikli maniler yazdığı da görülür.

Yürü mektubum yürü
Haberini al da gel
Bir iken iki olduk
Üç olduk mu sor da gel

Diyerek, manide çocuğu olup olmadığı üstü kapalı bir biçimde sorduğu gibi.

Durum bildiren bu tür mektuplar dışında bir de mizahi asker mektupları vardır ki bu tür mektuplar daha çok arkadaşlar arasında yazılmaktadır.

Askerliğin bitip eve dönülmesinde de büyük bir coşku yaşanır, eğlenceler düzenlenir. Akrabaları ve arkadaşları on onbeş gün ziyaretine gider ve bu sürede evde misafir gibi ağırlanıp, iş yaptırılmaz. Bazı yörelerde bu ziyaretler sırasında gence hediyeler verildiği de olur.