Arama


tersinim - avatarı
tersinim
Ziyaretçi
1 Mayıs 2012       Mesaj #9
tersinim - avatarı
Ziyaretçi
Tersinim Teorisine Giriş

Uzun ve yorucu çalışmalar sonucunda var oluş sorusuna bir cevap niteliğinde olan tersinim teorisi zihnimde şekillenip yazmaya karar verdiğimde konunun derinliğinden, genişliğinden ve ağırlığından yeterince haberdardım.

Konu hem bilimi, hem felsefeyi ilgilendiriyordu. Ayrıca insan odaklıydı.

İnsan odaklı olması konuya çok yönlülükle birlikte, tarihsel bir süreci de beraberinde getirmekteydi.

İnsanlar varoluş sorusuna verdikleri cevaba göre hayat felsefelerini düzenliyorlar, bu felsefelere uygun yaşıyorlardı. Bu nedenle var oluş sorusuna verilen cevaplar çok önemliydi.

Bu uzun araştırmalarım sırasında öğrendiğim en büyük gerçek şu oldu:

İnsan mükemmel yaratılmıştı ama en mükemmel değildi. Yaratılışından gelen zaaflar nedeniyle kolaylıkla yanılabiliyor, aldanabiliyordu.

Bu yanılabilirlik ve aldanabilirlik bir soruya birden fazla cevabın verilmesine neden oluyordu.

İsteklere, inançlara, zaaflara göre değişmemesi gereken gerçekler kimi insanların menfaatlerine, düşüncelerine uygun olarak eğilip bükülmekte, bunlara uygun yorumlanmaktaydı.

Kendimizi doğrularla yanlışların bir arada bulunduğu bilimsel bir karmaşa içinde buluyorduk. Bu nedenle gerçeği bulmak hiç de kolay değildi.

Varoluş sorusunun birbirinin zıddı yalnız iki yanıtı vardı ama gerçek tekti. Diğer ifade ile yanıtlardan birisi yanlıştı.

Yanlış yanıt üzerine hayat felsefelerini kurgulayanlar ve bunu yaşamlarına aksettirenler çok kötü bir şekilde yanılıp aldanmaktalar, bir bakıma yanlışlar üzerine kurgulanmış hayatlarını heba etmekteydiler.

Bu nedenle eserimiz doğruyu (gerçeği) arayan fakat bulamayanlara tarafsız bir yol gösterici konumunda olacaktır.

= = =

Bir soruya verilen değişik yanıtların içinden doğruyu arayıp bulmak gerekir. Muhtemel ki var ediliş gerekçemiz budur.

Fakat yanılabilir, aldanabilir olmamız nedeniyle gerçekleri arayıp bulmakta kolay değildir.

Sonuçta bütün içtenliğimle şunu söyleyebilirim.

En baştan gerçeği bilmediğimi kabul edip her yanıtın doğru olabileceğini var sayarak konulara olabildiğince pozitif yaklaşmaya, genellikle birbirinin zıttı olan yanıtları bir bütün kabul ederek bilimin tarafsız gözleriyle görmeye; tartıp kıyaslamaya, irdelemeye, bilimi ön planda tutmaya çalışmak gerekir.
Bağnazlık bilimin en büyük düşmanıdır.

Doğruyu buluncaya kadar bütün yanıtlar (her biri doğru olabileceğinden) benim için aynı değerdeydi.

Ayrıca yanlışlardan doğrularda bulunabilirdi. Bu nedenle yanlışlarda dâhil tüm yanıtlar doğru bulunana kadar değerli olmalıydı. Fakat doğru bulunduktan sonra yanlışlarda ısrar etmemekte gereklidir. Aksi halde bu bir taassup olur.

Eserimizin temelinin tamamen bilimsel olması konusunda olabildiğince titiz davranacağız.

Bu nedenle eserimizi dört temel üzerinde kurgulayacağız.

Çalışmalarımız öncelikle bilimsel veriler, bilim insanlarının görüş ve düşünceleri, karşıt teorilerin görüş ve düşünceleri, bulunan sonuçların akıl ve mantıkla irdelenip yanlış ve hatalıların ayıklanması, bu yolla gerçeğin aranıp bulunması esaslarına dayalı olacaktır.

Fakat konu birbirine zıt, iki yönlü, geniş ve derin olduğundan genelde bilimsel bir yol olan; olmayana ergi (bir önermenin doğruluğunu karşıtı önerme sonuçlarının yanlışlığını kanıtlayarak göstermek) yöntemini de kullanacağız.

Sık eleştiri aldığımız ve alacağımız konulardan birisi de eserimizde kaynaklara yeterince yer vermememiz, daha doğrusu veremememizdir. Bunun bir kaç nedeni vardır.

Birinci neden araştırmalarımızda doğru bilgiler kadar yanlış bilgilere de ulaşmamızdır.

Makbul ve geçerli kaynak sayılabilecek bazı eserlerde doğru ve yanlışlar yan yanaydı. Fakat biz gerçeği henüz bulamadığımızdan yanlış oldukları bilimsel yollarla kanıtlanıncaya kadar tüm yanıtları doğru kabul etmek zorundaydık.

Doğruyu ararken bilgileri kıyaslama metodu kullanarak yanlışlardan doğruları ayıklamaya çalıştık.

Doğru olduklarını zannettiklerimizi başka kaynaklardan teyit etme yönünden çabalar gösterdik.

Sonuçta eserimizdeki bilgiler tek kaynaktan değil de pek çok kaynaklardan toparlanmış bir derleme, genelleme hâline geldi.

Ayrıca iletişim çağında kaynak göstermenin gerekliliği konusunda (her türlü bilgiyi rahatlık ve kolaylıkla ulaşabildiğimizden) derin ve güçlü şüpheler içindeyiz.

Eserimizde verdiğimiz bilgilere güvenebileceğinizi özellikle belirtmek isteriz.

Tereddüt ettiğiniz ya da doğruluğu konusunda şüpheye düştüğünüz bilgiler olursa konusuyla ilgili ders kitaplarından, kapsamlı ansiklopedilerden ve hatta internetten rahatlıkla kontrol edebilirsiniz.

Her şeyi bilmemizin mümkün olmadığını, yaratılışımız nedeniyle hata ve yanlışlara kolaylıkla düşebileceğimizi biliyoruz.

Bu nedenle yapıcı olma kaydıyla her türlü eleştiri ve önerilere açığız.

Bu açıklık (pek çok hata ve yanlışların olabileceğini en baştan kabul ederek) eserimizde verilen bilgiler çoğunluğunun doğruluğu konusundaki güvenimizi de ifade eder.

Şunu da bilip, inanıyoruz ki hata ve yanlışlar akıllı insanlar için iyi bir öğretmendir.

Hüdai ÇAKMAK