Arama

Cezayir ve Cezayir Tarihi - Tek Mesaj #6

Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
6 Mayıs 2012       Mesaj #6
Misafir - avatarı
Ziyaretçi

KUZEY AFRIKA


çıkarması sonra Cezayir, önce Tunus'ta savaşan ingiliz-amerikan ve transız kuvvetlerinin vazgeçilmez geri üssü haline geldi, sonra da Tunus ve Fas'ta olduğu gibi, yeni bir transız ordusunün kurulmasına katkıda bulundu. Amerikalılar tarafından donatılan bu ordu Korsika'da, İtalya'da, sonra da Provence’ta'savaştı. Yarısı kuzey afrikalı olmak üzere yarım milyonu aşkın insan bu amaçla silah altına alındı. Batı Akdeniz’ deki müttefik kuvvetlerinin sürdürdüğüsız ulusal kurtuluş komitesi’nin Fransa cumhuriyeti geçici hükümetine dönüşümü (3 haziran 1944), Cezayir'i, savaş halindeki Fransa'nın, Paris kurtarılıncaya dek siyasal başkenti yaptı.

Anayasal ve siyasal gelişme (1943-1954).


Fransa’nın 1940 bozgunuyla saygınlığını yitirmesi, Cezayirliler'in kurtuluş komitesi hareketine katılmaları, müslüman siyasal liderleri iktidar sorumluluğunu paylaşma isteğinde bulunmaya yöneltti.
Bu konudaki en büyük girişimi 1938'de, Cezayir halk birliği'ni kuran Ferhat Abbas yaptı. Birlik, avrupalı ve müslüman topluluklar arasında eşitliğe karşı cephe alan Parlamento’nun ve eritmeye karşı çıkan mesalicilerin muhalefetine karşın müslümanların transız uyruğuna alınması için mücadele etti.
Ferhat Abbas, aralık 1942'de transız başarısızlığa uğratan kolonların, hem de her türlü eritmeye düşman ulemaların muhalefetiyle karşılaştılar.
Ad:  Cezayir2.jpg
Gösterim: 2090
Boyut:  50.0 KB

Cezayir ulemalar birliği başkanı şeyh Ibn Badis 1935'ten başlayarak İslamiyet adına Cezayir'i bir ulus haline getirmeyi ve 1789 ilkeleri adına AvrupalIlar ile eşit haklara sahip olmayı ve "Fransa himayesinde demokratik bir ulus" kurulmasını istedi. Bu görüşlerini ölünceye kadar (1940) savundu.

Ama bu düşünceler o tarihte bile daha dinamik partiler tarafından aşılmıştı: 1935'te Villeurbanne kongresi'nde kurulan Cezayir komünist partisi ve bir de Mesali Hac'ın partisi. Bu ikinci partinin kökeni, Ali Abdülkadir tarafından 1926'da kurulan ve başlangıçta Komünist partisi'ne bağlı olan Afrika yıldızı hareketi’ydi.Bu hareket dağıldı ve Mesali Hac tarafından 1929'da Kuzey Afrika müslümanları ulusal birliği adıyla yeniden kuruldu. 1937'de Nanterre'de Cezayir halk partisi’ne dönüştü. Parti üyeleri Paris bölgesinde çalışan ve Cezayir'in tam bağımsızlığını amaçlayan Cezayirli işçilerden oluşuyordu. Ama İkinci Dünya savaşı’nın başında ulusal sorunlar ikinci plana itildi ve Halk partisi dağıldı.

Cezayir ve İkinci Dünya savaşı.


Haziran 1940 silah bırakışmasının ardından Cezayir, Vichy hükümetinin yönetiminde kaldı. 6 eylülde Weygand tüm Fransız Afri- kası’nda hükümet genel temsilciliğine ve başkomutanlığa atandı. VVeygand, Cezayir kentinde ulusal devrim programını uyguladı (Crâmieux kararnamesi'nin yürürlükten kaldırılması), başkentteki amerikan konsolosuyla Weygand-Murphy adı verilen ve Kuzey Afrika'ya yiyecek ve petrol yardımı yapılmasını sağlayan sözleşmeleri imzaladı. Askeri düzlemde alman -İtalyan denetim komisyonlarının etkinliğini azami ölçüde sınırlandırdı. Cezayir'deki askeri etkinliğin (Eisenhovver'ın karargâhı) başkenti olan Cezayir kenti, aynı zamanda ve özellikle savaş halindeki Fransız Afrikasf nın da başkentiydi. Sömürge valilerinin oluşturduğu ve öldürülünceye (24 aralık 1942) kadar Darlan'ın yönettiği imparatorluk konseyi'nin, sonra general Giraud'nun sivil ve askeri komutanlığının merkezi durumuncjpki Cezayir kenti 3 haziran 1943'ten başlayarak Fransız ulusal kurtuluş komitesi’nin merkezi oldu. Önceleri de Gaulle ve Giraud tarafından ortaklaşa yönetilen komitenin başına daha sonra Giraud’yu saf dışı bırakan de Gaulle geçti.

Direniş hareketinin birçok temsilcisinin gelişi, 17 eylül 1943'te Cezayir'de bir danışma meclisinin toplanışı, ardından Fran-
yetkililerine bir bildiri gönderdi. Yanıt alamayınca, 10 şubat 1943'te 28 müslüman temsilciyle transız kültürünü savunan, sömürge hareketini eleştiren ve sömürgeleştirmenin kaldırılmasını isteyen Cezayir halkının bildirisi'nı imzaladı. Bu belgeyle ayrıca müslümanların özgürlüğü, eşitliği ve cezayir hükümetine gerçekten katılmalarını güvence altına alacak bir anayasanın hazırlanması isteniyordu. Ferhat Abbas bu programın yayılmasını sağlamak üzere 1944’te Bildiri dostlan derneği'ni ve 1946'da Cezayir bildirisi demokratik birliği'ni kurdu.

Sömürge halklarının özgürlüklerine kavuşmaları ve “transız birliği” çerçevesine katılmaları vaadinde bulunan Brazzaville konferansı (1944) yeni umutlara yol açtı. Ama Berberiler açısından tam bağımsızlık anlamına gelen özerklik tanınmayınca, ilk ayaklanma mayıs 1945'te Babor Kabiliyesi’nde ve Konstantin yöresinde patlak verdi. Birçok transız kılıçtan geçirildi, buna karşılık ayaklanma şiddetle bastırıldı. Müslümanlara bazı ödünler verildi. 7 mart 1944 kararnamesiyle bazı müslümanlara, kişisel konumlarının korunmasıyla birlikte, transız uyruğuna girme hakkı tanınmıştı; özellikle 20 eylül 1947 tarihli Cezayir organik yapısı yasası ile, yarısı transız vatandaşları (464 000 transız ve 58 000 müslüman transız), diğer yarısı da transız vatandaşı olmayanlar (1 200 000 Cezayirli) tarafından seçilecek 120 üyeli bir Cezayir Meclisi kuruldu. Bu Meclis özellikle mali sorunlarla ilgilenecekti. Siyasal karar yetkisi genel valiye bırakılmıştı. Ama, vali de görevi meclis kararlarının uygulanmasını gözetmek olan bir Hükümet konseyi'nce(6 danışman) denetlenecekti. Çeşitli seçimlerin değişik koşulları yüzünden birçok müslümanın gözünde Meclis tam anlamıyla temsil yeteneğinden yoksundu.

1946'dan sonra milliyetçi hareket, öncelikle Demokratik özgürlüklerin zaferi için hareket tarafından temsil edildi. Başkanı Mesali Hac olan bu hareket aslında Cezayir halk partisi'ni yeniden kuruyordu. Ne var ki birlik çok çabuk bozuldu. Yaşlı liderlerin otoriter kişiliği, merkez komitesi üyelerinin çoğunluğunu içeren bir muhalefetin (merkezciler) gelişmesine neden oldu. Diğer yandan, hareketin Özel kuruluş üyeleri tarafından, özellikle yeraltı görevleri yapan diğer bir devrimci milliyetçi akım oluşturuldu. Yasal milliyetçi hareketin giderek felce uğraması, Özel birlik militanlarının nisan 1954’te devrimci birlik ve eylem komitesi kurmalarına yol açtı. Üyelerden Ayt Ahmet, Bin Bella ve Hıdır, Kahire’de yeni kuruluşun “dış temsil heye- ti"ni meydana getirdiler ve yeraltında kurulmakta olan gruplara silah sağlanmasına yardım ettiler. Cezayir o dönemde beş vilayete bölündü. 10 ekim 1954'te Cezayir’de toplanan vilayet şefleri ayaklanma günü olarak 1 kasımı saptadılar.

Cezayir savaşı


31 ekimi 1 kasıma bağlayan gece ayaklanma patlak verdi ve daha önceki kabile ayaklanmasına benzer bir hareket bekleyen yetkilileri tümüyle gafil avladı. Bu eylem uzun bir sürede hazırlanmıştı.
Çinhindi seferi nedeniyle fransız kuvvetlerinin yetersiz kalması ayaklanmayı kolaylaştırdı; Avras ve Nemenşa dağlarındaki mevzilerden başlayan ayaklanma D.’ya doğru Hobna tepeleriyle birbirine bağlanan Tel ve Sahra Atlasları’nın uzandığı hat boyunca devam etti. Kuzey Konstantin'de, Kabiliye'de ve Güney Cezayir' de hızla yayıldı. Bu arada Cezayir-Fas sınırlarında Rif'ten ya da Şerifiler Fası'ndan gelen silahlı çeteler Trara dağlarına ve Tlemsen'deki sık ağaçlık kütleye yerleştiler.
isyancıların askeri eylemine, geniş toprakları denetimine alan, Cezayir'de bir başkenti olan, Birleşmiş milletler kürsüsünde özgür Cezayir'in sesi gibi sunulabilecek tüm öğeleri kapsayan bir "özgür Cezayir hükümeti" kurmaya yönelik siyasal eylem de eklendi. Hareket tarafından bir "Ulusal kurtuluş ordusu" kuruldu. Bu ordunun bağlı olduğu "Ulusal kurtuluş cephesi” bütün hareketlerin ve 1935'te İbn Badis tarafından kurulan Ulemalar birliği'nin merkez komite üyelerini bir araya getirdi ve komünistler tarafından da desteklendi. Cephe önderleriyle tamamen görüş ayrılığı içinde olan Mesali Hac, Cephe ye katılmadı ve Demokratik özgürlüklerin zaferi partisi'ni, Cezayir’den ve Fransa'dan üye toplayan ve terörizme başvuran Cezayir ulusal hareketi'ne dönüştürdü.

Ulusal kurtuluş cephesi’nin içinde de askerler (Bin Bella). siyasiler (Lahouel, Ferhat Abbas, Ahmet Francis) ve din adamları (el Medani) arasında görüş ayrılıkları vardı. Bununla birlikte, örgütün eylem programı Kahire’de, Fransız Kuzey Afrikası’ndaki üç ülkenin temsil edildiği bir Mağrib kurtuluş komitesi'nin (1955 sonbaharı) ve özellikle Summam kongresinden sonra (ağustos 1956) bir Cezayir devrimi millet meclisinin kurulmasıyla sonuçlandı. Bağdaştırma ve yürütme komitesi adı verilen yürütme organı, Cezayir hükümetine dönüşmek istedi, ama Arap birliği, latin Amerika, İskandinavya devletleriyle komünist ülkeler nezdinde sürdürülen canlı propagandaya karşın, Birleşmiş milletler örgütü'nün desteğini alamadı.

Fransız hükümeti görülmemiş askeri önlemlerle genel ayaklanmayı bastırmaya çalıştı: ihtiyatların silah altına alınması (19 mayıs 1955,11 nisan 1956),Cezayir’ de olağanüstü durum ilan edilmesi (28 ağustos 1955), güvenliği sağlamak amacıyla 400 000 asker gönderilmesi. Kentlerde düzen sağlanınca (Cezayir muharebesi,ocak-şubat 1957)ordu ayaklanan bölgeleri sindirmeye yöneldi.

Siyasal açıdan, toplumsal, tarımsal, yönetimsel ve siyasal bir dizi reform gerçekleştirildi. 1955'te genel vali Jacques So- ustelle'in Cezayir'i Fransa'ya katma doğrultusundaki çabalarından sonra, Guy Mollet hükümeti 1956’da "Cezayir’in varlığının" kabul edilmesine karar verdi ve şubat 1956'dan mayıs 1958'e kadar Cezayir’de cumhuriyet hazırlığı yapan Robert Lacoste’u üç koşulu kabul ettirmekle görevlendirdi: ateşkes, serbest seçim, müzakere. Kurtuluş cephesi'nin önkoşuluysa tam bağımsızlıktı.
İlk çerçeve yasanın (3 eylül 1957) başarısızlığından sonra Fransız millet meclisi fedaratif bir yapıyı öngören bir statüyü oylayıp kabul etti (3 ocak 1958). Ama Tunus'ta Sakiet-Sidi-Yusuf'taki Kurtuluş cephesi üssünün fransız uçakları tarafından bombalanması, bu ülkeyle arasında, uluslararası yankılar doğuran ciddi bir bunalıma yol açtı. Baş gösteren hükümet bunalımının (mayıs 1958) uzaması ve Cezayir'deki Avrupalılar'ın bu ülkeyi terk edilmiş ya da bölüşülmüş görmeleri, Cezayir kentinde 13 mayıs hareketine (Cezayir bakanlık binasının işgali, Halk kurtuluş komitesi’nin kuruluşu) ve sonuçta general de Gaulle’ün yeniden iktidara gelmesine neden oldu.

General de Gaulle tam yetkiyi alınca (2 haziran 1958) ulusal birliği yeniden sağlamak üzere Cezayir'e gitti (4-7 haziran), iktisadi ve toplumsal sorunlara öncelik verdi ve 3 ekimde Cezayir'in, "Konstantin planı" adı verilen beş yıllık gelişme planını hazırlattı. Siyasal açıdan kararsızlık havası sürüp gitmekteydi. Ayaklananlar safında Ferhat Abbas başkanlığında kurulan Cezayir Cumhuriyeti geçici hükümeti eylül ayında bağdaştırma ve yürütme komitesinin yerini aldı. Devlet başkanı de Gaulle'ün 23 ekim 1958'deki "yiğitler barışı" çağrısı yanıtsız kaldı. Buna karşılık, Cezayir’e kendi geleceği konusunda karar verme hakkının verileceğini açıkladığı ve üçlü seçenek —ayrılma, fransızlaşma ya da federasyon— önerisinde bulunduğu 16 eylül 1959 tarihli konuşması büyük yankı uyandırdı. Geçici hükümet kendisini tek muhatap olarak tanıtma girişimini sürdürürken, AvrupalIlar' ın oluşturduğu topluluklar da G. Bidault başkanlığında Fransız Cezayiri için birleşme örgütü'nde bir araya geldiler.

AvrupalI Cezayirliler arasındaki coşkulu ortam, 13 mayısın simgesi olan general Massu'nün Paris'e geri çağrılması üzerine öfkeye dönüştü. Bu kızgınlık 24 ocakta kanlı olaylara yol açtı ve bunu "barikatlar haftası” (25 ocak-1 şubat) izledi. Ancak, bu düşmanlık gösterisi hükümetin siyasetini değiştirmedi. Cezayir'de temsilci kurulları oluşturuldu ve Fransa ile Ulusal cephe arasında, Melun’de resmi görüşmelere geçildi (haziran 1960). Ancak Cezayirliler tutumlarını katılaştırdılar ve Birleşmiş milletler örgütü'ne çağrıda bulunarak, geçici hükümet başkanını Moskova’ya ve Pekin’e gönderdiler, anlaşmazlığı uluslararası platforma çekmeyi denediler.

De Gaulle'ün "Cezayirli Cezayir", hatta “Cezayir Cumhuriyeti" deyimlerinden ne anladığını açıkladığı 4 kasım 1960 tarihli demecinden sonra Cezayir'deki hava daha da sertleşti. Evian'da resmi görüşmelere başlanacağı haberi, ordudaki bazı birliklerin Challe, Jouhaud, Salan ve Zeller gibi generallerin önderliğinde hükümete karşı başkaldırmasına yol açtı (22 nisan 1961). Ama ayaklanma, eratın, çok sayıda subay ve astsubayın asilerin peşinden gitmeyi reddetmesi ve anavatanda fransız halkının büyük çoğunluğu tarafından destek gören hükümetin kararlı tutumu karşısında bastırıldı. “Cezayir Fransızlar'indir" görüşünün yandaşları, OAS (Gizli ordu teşkilatı) bünyesinde toplandılar. Fransa ile Ulusal cephe arasındaki görüşmeler Evian'da (20 mayıs), sonra Lugrin'de (20 temmuz) yeniden başladı. Cephe'nin yüksek organı Cezayir ulusal devrim konseyi'nin Trablus'ta dağılması (ağustos 1961), yeni devletle ilgili projelerin sosyalist doğrultuda yol alışını hızlandırdı ve Bin Hedda'nın geçici Cezayir Cumhuriyeti hükümeti başkanlığına getirilmesine yol açtı.

AvrupalI ve müslüman topluluklar arasındaki çarpışmaların artmasına karşın, Evian'da kendi kaderini kendi tayin hakkının özel koşulları üzerine genel bir anlaşmaya varıldı (18 mart 1962) ve ateşkes uygulamasına geçildi. Antlaşma haberi bir kez daha terörün alevlenmesine (Bab El-Uved'de OAS isyanı [23 mart], Avrupalılaşın gösterisi, Cezayir kentinin isly sokağı'nda kurşunlama olayı [26 mart]) yol açtı.

Bununla birlikte, Cezayir geçici yürütme kurulu’nun, A. Farös başkanlığında 7 nisandan başlayarak çalışmaya başlamasını engellemedi. Kendi kaderini tayin hakkı konusunda yapılan referandum (1 temmuz 1962) büyük çoğunlukla Cezayir'in bağımsızlığı lehinde sonuçlandı. Yine bu sırada Ulusal cephe saflarında ciddi bir bunalım baş gösterdi.

Bin Bella'nın Cezayiri


Gerçekten de, mayıs ayından başlayarak, Bin Hedda ile Bin Bella arasında bir güç gösterisi izleniyordu. Yandaşlarını (Hıdır, Bumencel, Bumedyen) Tlemsen’e yerleşen bir “siyasi büroda" yeniden bir araya toplayan Bin Bella, kendini kabul ettirmeyi başardı. 20 eylülde seçilen bir Ulusal kurucu meclis, Bin Bella'yı ilk Cezayir hükümetinin başkanlığına getirdi (29 eylül). Kısa süre sonra (8 ekim) Cezayir, Birleşmiş milletler örgütü’ne kabul edildi.

Yeni devlet iç muhalefeti (Mesali Hac yandaşları, Komünist partisi ve yeni kurulan Sosyalist devrim partisi) azaltmaya ve aynı zamanda Avrupalılaşın kitleler halinde ülkeden ayrılmalarının doğurduğu ağır iktisadi güçlüklerin üstesinden gelmeye çabaladı. Çalışan nüfusun % 70'i işsizdi (2 milyonu aşkın insan) ve 1 milyon hektardan fazla arazi ekilemiyordu. Böylece, devlet büyük tarım işletmelerinin sorumluluğunu Fellahlar tarafından seçilen “yönetim komiteleri"nin yüklenmesi gibi özgün sosyalist çözümler aramaya yöneldi.

8 eylül 1963'te yapılan referandumla onaylanan anayasayla tek partiye, bir başka deyişle Ulusal kurtuluş cephesi'ne dayalı bir başkanlık sistemi getirildi. Cumhurbaşkanı seçilen (15 eylül) Bin Bella çok geniş yetkilere sahip oldu. Bu yüzden Bin Bella'ya karşı liberal bir muhalefet başladı. Bu muhalefetin önderi Ferhat Ab- bas, anayasa tasarısına karşı olduğu için ağustos ayında Millet meclisi’nden istifa etmişti.

Tizi-Uzu'da Ayt Ahmet tarafından toplanan bir kongrenin ertesinde Kabiliye' de, Bin Bella'nın kişisel yönetimine karşı bir ayaklanma patlak verdi (eylül). Fas ile Cezayir arasında çıkan bir sınır anlaşmazlığı (ekim 1963), durumun yatışmasını kolaylaştıran bir yurtseverlik akımının doğmasına yol açtı. Ülkedeki büyük eğilimlerin ortaya çıkmasını sağlayan Ulusal cephe'nin Cezayir kentindeki ilk kongresinde de (16-21 nisan 1964) aynı yönde görüşler belirdi. Bu konferans ayrıca rejimin radikalleşmesinde yeni bir aşama oluşturdu. Partiyle ordu arasındaki ayrılıklar o tarihten başlayarak tehlikeli biçimde arttı. Bin Bella, Biskra'da patlak veren (temmuz 1964) bir ayaklanmayı durdurdu ve elebaşı albay Şabani’yi idam ettirdi. Ancak albay Bumedyen yönetimindeki askerler Bin Bella'yı devirip (19 haziran 1965) bir Devrim konseyi kurdular. Yeni rejim, Cezayir siyasetini büyük hedeflere yöneltti: içte ekonominin geliştirilmesi ve sosyalist bir devletin kurulması; dışta bağlantısızlığa yönelik bir siyasetin izlenmesi ve arap ülkeleri arasındaki ilişkilerin güçlendirilmesi.

Bumedyen ve Şadli döneminde Cezayir


Siyasal yaşam.


1967'nin son aylarında hükümet içinde görüş ayrılıkları belirirken rejime karşı muhalefet hareketleri de arttı (Ebülkasım Kerim tarafından kurulan Cezayir'in yenilenmesi için demokratik hareket; Muhammet Lebcevi tarafından yönetilen Cezayir gizli devrim örgütü). Görüş ayrılıkları orduya yayıldı ve Ulusal halk ordusu kurmay başkanı albay Zbiri sendikacıların ve öğrencilerin de desteğiyle hükümeti devirmeyi denedi (aralık 1967); Cezayir, Tizi-Uzu ve Oran üniversiteleri boykot eylemlerine giriştiler (şubat 1968). Bumedyen'e karşı başarısız bir suikast girişiminde bulunuldu (25 nisan 1968). Muhalefet ortak yönetim sistemine saygı gösterilmesini, yasama görevi de olacak bir kurucu meclisin serbestçe seçilmesini, ayrıca katı sosyalist ideale bağlılığın sürdürülmesini istiyordu.

Bununla birlikte, yönetim, bunalımın üstesinden gelmeyi ve ülkede gücünü giderek sağlamlaştırmayı başardı. Bumedyen 1975'te, iktidarın Devrim konseyi tarafından ele geçirilişinden tam on yıl sonra verdiği bir söylevde 19 haziran 1965 hükümet darbesiyle kurulan rejimi kurumsallaştırmak istediğini açıkladı. 1976’nın ikinci üç ayında ülkenin sosyalist doğrultuda yönlendirilmesine ilişkin geniş bir kamuoyu tartışması açıldı. Tartışma "Ulusal yasa” adlı bir belge üzerinde yoğunlaştı. Bu belgeyle Cezayir deneyiminin bir bilançosu yapılıyor, yönetici kadronun sosyalist doğrultudaki görüşleri tanımlanıyor, yapılmakta olan kurumsal değişikliklerin anlamı ve hedefleri ortaya konuluyordu.

Ulusal yasa 27 haziran 1976’da yapılan bir referandumla onaylandı (°/ö 98,5 kabul oyu). Ulusal yasa'da geliştirilen konular ve kamuoyu tartışmalarından çıkarılan sonuçlar temelinde bir anayasa hazırlandı ve 19 kasım 1976 referandumuyla kabul edildi (% 99,18 kabul oyu). 10 aralık 1976’da Bumedyen cumhurbaşkanlığına seçildi.
Şubat 1977'de Ulusal halk meclisi'nin oluşturulması için düzenlenen seçimlerle, Devrim konseyi tarafından on iki yıldır fiilen yürütülen iktidara, halk desteğini temel alan bir yasallık kazandırıldı.

Rejimin yeniden düzenlenmesinin son aşaması olan Ulusal cephe kongresi’nin hazırlıkları 1978'de başladı, ama Huari Bumedyen'in ölümü üzerine kesildi. Ocak 1979 sonunda kongre toplandı, yeni tüzüklerin kabul edilmesi, parti yönetim kademelerinin belirlenmesi gibi sorunların yanı sıra, ölen cumhurbaşkanı yerine kimin geçeceği üzerinde duruldu.
31 ocakta Devrim konseyi eski üyesi albay Şadli Bencedid, partinin genel sekreterliğine getirildi. 7 şubatta yapılan cumhurbaşkanlığı seçimlerinin tek adayı olarak gösterildi. Şubat ayı içinde Cephe'nin çarkları (siyasal büro, merkez komitesi) oluşturuldu. Nihayet 8 mart 1979'da Muhammet Binahmet Abdülgani başkanlığında bir hükümet kuruldu, iktidar içte, bazı çevrelerin araplaştırma sürecinin geliştirilmesine yönelik taleplerini ve Kabili- yeliler'in berberi dil ve kültürüne belli ölçüde yer Yerilmesi ydlundaki isteklerini dikkate almak zorunda kaldı.

iktisadi yaşam.


Albay Bumedyen rejimi, ülkedeki tüm kaynaklara sahip çıktı ve millileştirme hareketlerini hızlandırdı. Cezayir milli bir petrol siyaseti başlattı. İngiliz ve amerikan şirketlerinin tümü devlet denetimine geçti; amerikan şirketleri millileştirildi (ağustos 1967). Bu arada devlet gelirlerinin büyük bölümünü oluşturan petrol vergileri iyice arttı. Yabancı şirketlerin ödedikleri vergileri temmuz 1970'te artıran hükümet, şubat 1971 'de petrol boruhatlarıyla doğal gaz yataklarının tümünün, ulusal SONATRACH'ın denetimindeki fransız CFP ve ERAP şirketlerinin hisse senetlerinin % 51'inin millileştirilmesine karar verdi.

Yeraltı kaynaklarının işletilmesiyle elde edilen gelirlerle gerçekleşen sanayileşme, tarım yatırımlarını geniş ölçüde engelledi. Çalışan nüfusun Vo 40'ını kapsamasına karşın, tarımın ulusal gelirdeki payı ancak % 10'du. Cezayir yetkilileri kasım 1971'de "tarım devrimi"ni başlatma yoluyla bu duruma çare bulmaya çalıştılar. Belirli bölgelerde ve belirli koşullarla büyük arazilerin ve işletmelerin, toprağı yeterince değerlendirmeyen sahiplerinden alınarak millileştirilmesi yoluna gidildi. Tarım devrimiyle ilgili kesim çeşitli türden kooperatifler biçiminde örgütlendi.

Dış siyaset.


Bumedyen ve dışişleri bakanı Büteflika tarafından savunulan eylemci antiemperyalist siyaset Cezayir'i Filistin direnişinden ABD'deki Siyah Panterler'e, Güney Afrika’daki ve Asya'daki milliyetçi gruplara varıncaya dek, dünyadaki tüm kurtuluş hareketlerinin kesişme noktası durumuna getirdi.

FKÖ, kuruluşundan başlayarak Cezayir’den siyasal, mali, askeri ve diplomatik açılardan hatırı sayılır bir yardım gördü. Ürdün'deki "Kara eylül"den (1970) sonra Cezayir, Amman ile ilişkilerini kesti. Ekim 1973 savaşı sırasında petrol ambargosuna katıldı ve savaş cephelerine birlikler gönderdi. Mısır ile birlikte Kara Afrika devletlerini İsrail ile diplomatik ilişkilerini kesmeye teşvik etti. Kasım 1973’te Cezayir’deki Arap zirvesinde FKÛ'nün davasını etkili biçimde savundu. Aralık 1977'de diğer arap ülkeleri ve FKÖ ile Sedat’ın barış girişimlerine karşı koymak üzere "kararlılık cephesi"ni kurdu. Nihayet, filistin halkının kendi kaderini kendisinin tayin etmesi hakkına ters düştüğü gerekçesiyle Washington antlaşması' (mart 1979) reddetti.
70'li yılların başında Mağrib işbirliğini geliştirmeye —Cezayir ve Fas bu amaçla haziran 1972’de önemli bir antlaşma imzaladılar— yönelik çabalar Cezayir'in Polisario cephesi'ne sağladığı askeri ve mali tam destek yüzünden boşa çıktı. Cezayir'e göre Fas’ın Batı Sahra'ya ilişkin emelleri Afrika birliği örgütü'nün 1964'te ilan ettiği sömürge döneminden kalma sınırlara ilişilmemesi kuralının çiğnenmesiydi. Nitekim, Cezayir bu nedenle Eritre ve Somali kurtuluş hareketleri karşısında Etyopya'yı desteklemeyi reddetti.

Cezayir'in benimsediği bağlantısızlık siyaseti, bu ülkeyi bir yandan hiçbir blok içinde yer almamaya, öte yandan da süper güçlerin etkisinden sıyrılmayı sağlayacak bütünler oluşturmaya (örneğin avrupa-arap, arap-afrika diyalogları) yöneltti. Cezayir kendisine sunulan çeşitli olanaklardan yararlanıp (özellikle 1973’ten 1976'ya kadar bağlantısız ülkeler başkanlığı) uluslararası yeni bir düzenin kurulmasını sağlamaya çalıştı. Sanayileşmiş ülkelerle gelişmekte olan ülkeler arasındaki ilişkilerin “yeniden dengelenmesi” konusu, Cezayir'i Petrol ihraç eden ülkeler örgütü (OPEC) içinde katı bir fiyat politikası izlemeye ve “uluslararası yeni bir ekonomik düzen” sorununu görüşmek üzere Birleşmiş milletler genel ku- rulu'nu olağanüstü toplantıya çağırmaya yöneltti (nisan 1974). Üçüncü dünya' nın sanayileşmesiyle ilgili bağlantısız ülkeler konferansı (Cezayir, şubat 1975), OPEC'e bağlı kral ve devlet başkanları arasındaki ilk konferans (Cezayir, mart 1975) ve Uluslararası ekonomik işbirliği konferansı Cezayir'i Üçüncü dünya’nın önderlerinden biri durumuna getirdi.

Cezayir ile Fransa arasındaki ilişkiler fransız petrol şirketlerinin millileştirilmesinden (1971) sonra bozulmaya yüz tuttu. Bu olay Paris ve Cezayir arasındaki “ayrıcalıklı ilişkiler"in son bulmasına yol açtı. Eylül 1973'te Fransa'da çalışan Cezayirli işçilerin maruz kaldıkları birçok ırkçı olay üzerine Cezayir, Fransa’ya işçi göçünü durdurma kararı aldı. Cumhurbaşkanı Giscard d'Estaing'in Cezayir'i ziyareti (nisan 1975) dostça bir ortamda gerçekleşti, ama iki ülke arasındaki ilişkiler iki nedenle yeniden gerginleşti: karşılıklı ticari ilişkilerin Cezayir aleyhine bozulması ve Paris’in Batı Sahra savaşı'nda Fas'ı destekleyen bir tutum benimsemesi. Özellikle fransız uçaklarının Sahra’daki çetecilere karşı giriştiği müdahale iki ülkeyi ilişkileri kopartma noktasına getirdi. Bununla birlikte, Cezayir ile Fransa arasındaki ilişkiler Cezayir'de iktidara Şadli'nin gelmesi, sonra da Fransa’da cumhurbaşkanlığına F. Mitterrand’ın seçilmesiyle iyice düzeldi. F. Mitterrand'ın Cezayir'i ziyaretini (kasım-aralık 1981) Fransa ve Cezayir arasında önemli bir doğal gaz anlaşmasının imzalanması (şubat 1982) izledi.

Tunus ile 20 yıllık dostluk ve işbirliği antlaşması imzalandı (mart 1985). Batı Sah- ra’da özgürlük için çarpışan Polisario örgütü desteklendi. Yurt dışında bulunan eski cumhurbaşkanı Bin Bella, Cezayir demokrasi hareketi adını taşıyan bir par
ti kurdu (1984). 1985 sonunda da kendisi gibi Cezayir kurtuluş savaşı önderlerinden olan Ayt Ahmet ile. iktidardaki FLN'ye karşı "Birleşik cephe"yi kurduklarını açıkladı. Tutucu müslümanların gösterileri, yeniliklere karşı direnişleri iktidar için bir sorun oldu. 1986 sonunda iktisadi bunalımı atlatmak için uygulanan kemerleri sıkma önlemleri, işsizlik ve pahalılıktan bunalan gençleri gösterilere yöneltti. Öğrencileri yönlendirmek için okullara din ve siyaset dersleri konması öğrencilerin tepkileriyle karşılandı.

1986 yılından itibaren, Cezayir’de radi kal İslamcı hareketler ve hükümetin bu kesime karşı aldığı sert tedbirler giderek arttı. 1988 yılının ekim ayında patlak veren olaylar yüzünden sıkıyönetim ilan edildi, ancak olaylar yine de engellenemedi. Resmi makamlarca olaylar sırasında 159 kişinin öldüğü açıklandı, buna karşılık bazı kaynaklar 500'den fazla ölü olduğunu öne sürdü.
1988'de dış politikada gelişmeler kaydedildi: Fas’la 12, Mısır'la 11 yıl önce kesilen diplomatik ilişkiler yeniden kuruldu.
1989 yılında yapılan referandum sonucunda % 74'lük bir çoğunlukla kabul edilen yeni anayasa ile çokpartili sisteme geçildi, FLN tek parti niteliğini kaybetti.

Ocak 1990'da, başkan Şadlı Bin Cedid, sürgündeki bütün muhaliflerin ülkeye dönebileceğini açıkladı. Bunun üzerine, Sosyalist güçler cephesi (FFS) lideri Hüseyin Ayt Ahmet ve eski başkan Ahmet Bin Bella ülkeye döndüler. 1990'da yapılan ilk çokpartili yerel seçimlerde islami selamet cephesi (FIS) yaklaşık 8,5 milyon seçmenin % 54’ünün oyunu aldı. Bunun üzerine Ulusal halk meclisinin yenilenmesi istendi. Uzun süre direnen Şadli Bin Cedid, 1991 başında, seçime gidileceğini açıkladı. 27 aralık 1991 de yapılan genel seçimlerin ilk turunda FIS 430 sandalyenin 180'inini kazanarak beklenmedik bir başarı elde etti. Bunun üzerine ülkedeki laik güçler demokrasinin korunması için harekete geçtiler, Cezayir şehrindeki gösterilere 1 300 000 kişi katıldı. 11 ocak 1992'de Şadli Bin Cedid görevinden istifa etti. Kurulan Yüksek Devlet konseyi yönetime geçici bir süre için el koydu ve seçimler donduruldu. Şubat 1992’de sıkıyönetim ilan edildi, mart ayında FİS kapatıldı. Yüksek Devlet konseyi’nin başına getirilen Muhammet Budiaf 29 haziranda bir suikast sonucu öldürüldü. Konseyin diğer 4 üyesi, Belaid Abdüsselam’ı hükümeti kurmakla görevlendirdiler. Böylece bir olağanüstü hal rejimi kurulmuş oldu.

Kaynak: Büyük Larousse
Son düzenleyen Safi; 4 Temmuz 2016 04:26