Arama


bekirr - avatarı
bekirr
VIP VIP Üye
8 Mayıs 2012       Mesaj #207
bekirr - avatarı
VIP VIP Üye
ÇİY DÜŞTÜ GÜL ÜŞÜDÜ
Yazar; Gül Karabuda


ÇİY DÜŞTÜ GÜL ÜŞÜDÜ

Annem seneler senesi ufak bir bohça içinde ağabeyim Tuğrul'a ve bana ait, kenarları tığ işlemeli birer zıbın, bebek takkesi ve bezden patikleri saklamış. Ben de aynen muhafaza ettim. Hafif sararmışlar ama yıkamak istemiyorum; olduğu gibi kalsınlar! Benden sonra ne olur, onu bilemem. Bazen insanlar yıllar yılı, bazı şeyleri saklıyor - hissi bir bağlantı, hatıra vesaire bu gibi nesnelerin muhafazasına yönlendiriyor kişileri. Bir gün gelecek, birileri "aman bu da neymiş" deyip atıverecek. Geçmişten kopmak pek kolay olmuyor! Sade bu bebeklik veya çocukluk eşyaları mı? Bu yaşa geldikten sonra evimdeki birçok nesnenin, kıymetli-kıymetsiz, bana çağrıştırdığı pek çok hatıra var. Bunlar işte hayatımın izleri. Benden sonra dahi "yaşayacaklardır", nerelerde olursa olsunlar.,
Mustafa Nedim Bey aynı zamanda Mason'muş ve "Vefa Locası"na dahilmiş. Zaten 1885'te kurulan İttihat ve Terakki Cemiyeti mensubu olan şahıslar çoğunlukla Mason'du. Büyük ideallerle kurulmuş. İstibdadı yok etmek ve hürriyet mefhumunu yerleştirmek, padişahın Kanun-ı Esasî-yi yürürlüğe koymasını ve Meclis-i Mebusan'ın açılmasına izin verilmesini istiyorlardı. Annemin anlattığına göre babası Cemiyet'in kurucuları arasındaymış, fakat zaman içinde ve bilhassa Enver Paşa da dahil olup da suikastlar başlayınca, Büyükbabam "bu cemiyeti insan öldürmek için kurmadık" demiş ve uzaklaşmış.
Annemin söylediklerinden hatırladığım kadarıyla, Kaiser Wilhelm harp esirlerine iyi davranıldığı için babasına madalya vermiş. Madalyalardan birinin kutusunda bulunan bir kartvizitte çok okunaklı eski Türkçe bir el yazısı şöyle diyor:
"Beyefendi Hazretleri, Almanya İmparatoru tarafından zatıâlilerine Kızıl Kartal nişan-ı celilisinin yıldızlı bir kıta’sı ihsan buyururmuş olduğundan dolayı hörmetkârâne arz-ı tebrikat ederim.
Baki Cenabı Hak zatıâlilerine sağlık, devlete satvet ve muzafferiyet bağışlasın.4 Haziran 1332"
Anneme göre büyükbabam nasıl bir insandı. Otoriter olduğu kadar müşfik, medenî kafalı (kendisine "Alafranga Nedim Bey" de derlermiş), iyi bir aile reisi.
Mustafa Nedim Bey sadece aile fertlerinin giyim-kuşam, oturup kalkmalarına dikkat etmekle kalmaz, kendi bakımına da titiz davranırmış. Mesela sakalı ve bıyığı için özel tarak ve fırçaları varmış.

Annem büyükbabam hakkında bir vaka daha anlatmıştı. Mahkeme reisliği yaparken bir zat kendisinden mahkemesi devam eden bir yakını için yardım istemiş. Büyükbabam da "Yapılabilecek bir husus varsa bakarım ama söz veremem" demiş. Adam teşekkür edip kalkarken masaya bir kutu bırakmış. Büyükbabam: "Bir şey unuttunuz" deyince "Hayır, size bıraktım" demiş. Büyükbabam açınca içinde kıymetli bazı öteberi görünce ayağa kalkmış ve kapıdan çıkmak üzere olan adama fırlatmış
Alın ve derhal çıkıp gidin" diye bağırmış.
Anneannem, Fatma Mahmure Hanım'a gelince, Kızanlık'ta doğmuş. Babası Hacı Süleyman Efendi, annesi Ümmü Gülsüm Hanım. Hacı Süleyman Efendi, Kızanlık eşrafından olup, gül bahçeleri varmış ve İstanbul'a saraya ilk mahsulden elde ettikleri gül suyunu ve esansını sevkederlermiş.
Kızanlık 1600'lü yıllarda Türkler tarafından kurulmuş bir kent, fakat gel zaman-git zaman, oradaki gayrimüslim ahali Osmanlılara karşı ayaklanınca yıllardır orada yaşayan Türk aileler anavatana göç etmeye başlamışlar.

Aile İstanbul'a göç etmek mecburiyetinde kalınca, anneannem daha bebekken, annesinin kucağında arabayla tıngırmıngır gelirken, annem yorgunluktan bir ara uyumuş bir sarsıntı ile uyandığında bakmış bebek kucağında değil. Hemen durmuşlar ve geri gitmişler. Yavrucak bereket yol kenarında sağsalim bulununca hepsi derin bir nefes almış.
"Soldu Gül, sustu bülbül
İster ağla, ister gül"
"Bülbül gül'e "gel gül" dedi
Gül gelmedi, gitti
Bülbül gül'e, gül bülbüle
Yâr olmadı - gitti!"

Yazar hakkında;
Gül Karabuda 1929'da Fransa'nın Nice kentinde doğdu. Çeşitli ülkelerde, çeşitli okullarda okuduktan sonra Cenevre Üniversitesi'ne bağlı Ecole d'Interpretes'i bitirerek mütercim-tercümanlık diploması aldı. Birleşmiş Milletler'de staj gördükten sonra Türkiye'ye döndü, birçok uluslararası konferansta simültane tercüman olarak görev yaptı. BM Teknik Yardım Bürosu'nda, Türkiye Şeker Fabrikaları Genel Müdürlüğü'nde, Ereğli Demir Çelik'te baş mütercim olarak çalıştı. 1980-84 yılları arasında Çalışma Bakanlığı özel kalem müdürlüğü görevini üstlendi. Kuruluşundan itibaren baş mütercim olarak çalıştığı TUSAŞ'tan 1994' te emekli oldu.
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.