Arama

Köşe Yazısı ve Makaleler - Tek Mesaj #172

recruit87 - avatarı
recruit87
Ziyaretçi
21 Ekim 2006       Mesaj #172
recruit87 - avatarı
Ziyaretçi
AB, Türkiye'ye muhtaç, Fransa bunu dikkate almalı!
Fransa Milli Meclisi, bir kez daha, bir görüşme içinde yolunu şaşırdı ve sonuçları düşünmeden bir oylama yaptı. 12 Ekim 2006'da, Fransa'yı son aylarda birkaç tartışma yaratan lois mémorielles [toplumsal hafızaya ilişkin kanunlar]'dan, özellikle aralarından sömürgeciliğin "pozitif rolü" ile ilgili olanından, hiçbir ders almayan 106 Fransız milletvekili, XX. yüzyılın başında Doğu Anadolu'da gelişen trajik olayların soykırımsal niteliğini yok sayan her türlü ifadeyi müeyyideye bağlayarak, yanlış adımlarına yeni bir adım daha ekledi.
yorum3
Bugün bizim konumuz, bu vahim siyasi hataya karşı mücadele etmek için ortaya konulan sayısız argümanı tekrar değerlendirmek yerine, daha çok böyle bir oyunun sonuçlarının neler olacağıdır.
İlk sonuç, şüphesiz, Paris'le Ankara arasındaki ilişkilerin bozulmasıdır. Bu sonuç, yıllardır iki ülke arasında köprülerin kurulmasına çalışan; Türkiye'nin ve Türk toplumunun etkileyici gelişimini daha iyi tanıtabilmek için harekete geçen; Türkiye'nin Avrupa Birliği içinde tam üye olarak yer alabilmesinin kavgasını verenler için korkunç bir durumdur, [onlara] gerçek bir çaba israfı duygusu vermektedir.
Gerçek bir cumhuriyetçi olarak, iyi örgütlenmiş bir baskı grubunun parlamento kararları üzerinde bu şekilde baskı kurabildiğini saptamaktan dolayı ayrıca üzüntü duyuyorum. Hiç kimse yanılgıya düşmesin, burada söz konusu olan, hem [cumhuriyetçi] ilkelerimize hem de ulusal çıkarlarımıza tümüyle aykırı olan, Fransa'nın dış siyasetinin bir nevi cemaatçileştirilmesinin ifadesidir.
Fransa Cumhuriyeti ancak uluslararası hukuka uygun hareket ederse ve -tıpkı 2003'te Irak'a karşı Amerikan-İngiliz saldırganlığı sırasında uluslararası çevrelerde gösterdiği gibi- tek taraflılığı reddeder; ya da uluslar ve devletleri uzlaştırmaya çabalarsa; ya da en hafif ifadeyle kriz içinde olduğunu söyleyebileceğimiz Avrupa projesinde yerini tam olarak alabilmek için tüm imkânlarını kullanırsa görevini yerine getirmiş olacaktır. Fransa, ancak böyle yaptığı anlarda, kendisine ait olan sorumlulukların mevkiinde davranmış olmaktadır.
Durumu tüm ayrıntılarıyla açıklamayan bu üç nedenden dolayı 106 milletvekili bu yola sırtını döndüler: Kararlarıyla Türklerle Ermeniler arasında toplumsal hafızaları uzlaştırma çabası için uğraş verenlerin kavgasını güçleştirdiler; Ermeni sorununun Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne girme hedefini engellemeye çalışanlarca araçsallaştırılmasına katkıda bulundular; ve simetrik bir etkiyle Türkiye'de Avrupa Birliği'ne girme hedefine karşı olan çevreleri de güçlendirdiler. Bu müracaatta ve oylamada yapılan her şey, gerici milliyetçilikleri ve korkuya dayanan milli egemencilikleri cesaretlendirmeye katkıda bulunarak, hatalı olmuştur!
Bu nedenle parlamenterlerin, hiçbir zaman terk etmemiş olmaları gereken, siyasal aklın alanına geri dönmeleri ve bu tartışmaları yatıştırmayı hedefleyen girişimleri başlatmaları gerekiyor.
Böylece Fransa, sürecin yavaşlatılmasını denemeye dört elle sarılmayı bırakıp, Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne üyeliğine eşlik etmekteki yerini tekrar almalıdır. Titiz olmak, engelleri artırmak demek değildir, hatta bunun tam tersidir. Paris en kısa zamanda Yukarı Karabağ sorununu uluslararası hukuk kurallarına saygı çerçevesinde çözmeyi hedefleyen Minsk Grubu'nu yeniden harekete geçirmelidir. Son olarak Fransa, Türkiye'ye, yeniden şiddetlenen ve komşusu Irak'taki durumun kötüleşmesiyle yayılma tehlikesi gösteren, maruz kaldığı terörist saldırılara karşı etkin bir biçimde mücadele edebilmesi için yardıma koşmalıdır.
Şüphesiz bu tür girişimler bir sihirli değnek dokunuşu gibi, birikmiş olan sorunları hemen çözmeyecektir, ancak iki ülke arasındaki ilişkilerin bozulmasını durdurmak için elzem olan bir tepkiye işaret edecektir.
Fransa'da seçimlere yönelik ve cemaatçi girişimlere karşı mücadele etmek her zamankinden daha ivedi, Türkiye'nin Avrupa Birliği'yle bütünleşmesinin, her iki ülke için güçlendirici bir etken olduğunun ve bunun hedef olarak kalması gereğinin anlatılması da her zamankinden daha gereklidir. Önümüzde bulunan, özellikle bazı adayların, aday oldukları makamlara layık olmadıklarını göstererek, bir kez daha Türk dosyasını hayali bir korku nesnesi olarak araçsallaştırmaktan kaçınmayacakları bu seçim döneminde ortaya çıkabilecek sıkıntıları da küçümsemeyelim. Birçok nedenden ötürü Avrupa Birliği Türkiye'ye muhtaçtır, bu nedenle Fransa, düşmanca işaretler yollayacağına, her zamankinden daha fazla, ortağımız, müttefikimiz ve özellikle dostumuz olarak kalması gereken [Türkiye] ile ilişkisini yeniden ele almalı ve bu konuda ilerlemek için çaba göstermelidir. Msn Star Bu yazıyı Zaman için kaleme alan Fransızların dünyaca ünlü tarihçisi ve siyaset bilimcisi Didier Bilion, Fransa Uluslararası İlişkiler ve Stratejik Enstitüsü Başkan Yardımcısı olarak görev yapmaktadır.
DIDIER BILLION
21/10/2006