Fransa'daki en saygın felsefî düşünce, (Anglo-Cermen analitik okullardan) çok farklı bir hâl aldı. Bütün bunun Henri Bergson ile başladığı söylenebilir."
"Eğer insan yaşantısı rastlantısal bir yaratılış ise o, başka şekillerde yeniden yaratılabilir." Bu nedenle Kıta filozofları, teori ile pratiğin bütünlüğü ve onların kişisel, ahlakî ve politik dönüşümleri ile ilgili felsefî sorgulamalara yönelirler. Bu eğilim, Marksist gelenekte kendini açıkça göstermektedir ("Filozoflar dünyayı sadece farklı biçimlerde yorumladılar, oysa ki asıl mesele onu değiştirmek.") ve ayrıca varoluşçuluk ile postyapısalcı felsefenin odak noktasındadır.