Gottfried Leibniz
MsXLabs.org & MORPA Genel Kültür Ansiklopedisi
(1646 Leipzig-1716 Hannover)
Alman filozof. Jena'da matematik, Altdorf'ta hukuk, Nürnberg'de kimya okudu. Boineburg Baronu ile dost oldu ve siyasetle ilgilendi. 1672'de XIV. Louis'yi yeni bir Haçlı seferiyle Mısır'ı ele geçirmenin önemine inandırmak üzere Paris'e gitti. 1676'da Paris'ten Hannover'e geçti, orada Hannover Dükü'nün kitaplık sorumlusu oldu. Leibniz, Descartes'ın hem izleyicisi hem eleştiricisi oldu. Her şeyden önce Descartes'ın köktenci tutumuna karşı çıktı ve kendinden önceki felsefelerin uyarlı yanlarını seçmeci bir anlayışla yeni bir yapıda bütünleştirmeye çalıştı. Kendisi, Locke'a yönelttiği eleştiride "İnsan Anlığı Üzerine Yeni Deneme"de belirttiği gibi daha çok Platon'un ülkücülüğüne yakın oldu, doğuştan fikirlerin varlığını savundu ve Locke'un sandığı gibi insan zihninin başlangıçta düz bir tablo (tabula rasa) olamayacağını bildirdi. Ona göre insan zihninde deneyi önceleyen evrensel ve zorunlu doğrular vardı.
Leibniz'in felsefeye getirdiği yeniliklerden biri, çelişmezlik ilkesinin yanına "yeter neden ilkesi"ni koyması oldu. Böylece her şeyin bir nedeni olduğu, nedensiz hiçbir şeyin gerçekleşemeyeceği fikri felsefî araştırmanın temeline yerleştirildi. Leibniz en yetkin varlık olan Tanrı'nın nice olasılık arasından dünyamızı yaratmış olduğu fikrini geliştirerek dünyamızın olası dünyaların en uyumlusu olduğunu savundu. Bu dünya ona göre basit tözlerden, yani monadlardan kurulmuş bir dünyaydı. Uzamsız olan ve metafizik atomlar diye belirlenebilecek olan monadlar, pencereleri olmayan ya da etkileşmeyen şeylerdi, yani her biri kendine kapalıydı; bununla birlikte onlar arasında bir uyum vardı, "öncesel uyum" diye adlandırılan bu uyum Tanrı'nın evrende ortaya koyduğu düzeni belirliyordu. Her biri kendi deviniminin ilkesine sahip olan bu monadların en önemli yanı, geçmişlerinin izlerini ve geleceklerinin taslaklarını kendilerinde taşıyor olmalarıydı. Böylece felsefeye ilk olarak gelişim fikri getirilmiş oluyordu. Varlıkta monadların daha az ya da daha çok aydınlık oluşuna göre bir derecelenme söz konusuydu.
Derecelenmede en alt basamakta basit canlılar (bitkiler, inorganik varlıklar), yani yaşamsallığı olan, düşünselliği olmayan bilinçsiz varlıklar, "algıları sağır" varlıklar vardı. Düş görmeden ağır bir uyku uyuyan kişilere benzetebileceğimiz bu varlıklar, "çırılçıplak monadlar" diye adlandırılabilirdi. Onların üstünde ruhlar bulunurdu; anıları da olan ruhların algıları daha açık ve seçikti. Bu ruhlarda us düzenini anımsatan bir çağrışım düzeni söz konusuydu. Hayvanlar alanını içeren bu basamakta karşımıza çıkan şey, bir tür deneysel zekâydı. "Hayvanların çağrışımları usavurmanın bir gölgesinden başka bir şey değildir" diyordu Leibniz. Üçüncü basamakta ussal varlıklar, yani insanlar yer alıyordu; zorunlu doğrulara ulaşabilenler yalnız bunlardı. En üstte de en yetkin monad olan Tanrı yer alıyordu. Şu ya da bu dünyayı yaratıp yaratmamakta özgür olan Tanrı'nın bir yaratısı olan insan da özgür bir varlıktı.
Başlıca yapıtları: "Soyut Devinimin Kuramı ve Somut Devinimin Kuramı" (1760), "Bilgi, Doğru ve Fikirler Üzerine Düşünceler" (1684), "İnsan Anlığı Üzerine Yeni Deneme" (1700-1709), "Tanrı'nın İyiliği, İnsanın Özgürlüğü, Kötünün Kökeni Üzerine Dinbilgisi Denemesi" (1710), "Monadoloji" (1714).
Gölgen misali yanındayım!
