Arama


Pollyanna - avatarı
Pollyanna
Ziyaretçi
26 Ekim 2006       Mesaj #1755
Pollyanna - avatarı
Ziyaretçi
Ya gerçek sandığınız şey koca bir yalansa ...

Aşk bazen şaşırtır...

Yatakta uzanmış boş gözlerle tavanı seyrediyordu Nuray.Saçı başı darmadağın, ağlamaktan gözkapaklarışişmiş bir halde saatlerdir yatıyordu.Neredeyse öğlen olmuştu,ama yataktan çıkacak gücü bir türlü bulamıyordu kendisinde.Şu son birkaç gündür hayatının en kötü dönemini yaşıyordu.Tüm bu yaşadıklarının bir kâbustan ibaret olmasını diliyordu.Bir sabah uyansa ve’’Yaşasın!Sadece bir rüyaymış diyebilseydi keşke.Her şey eskisi gibi olabilseydi.Neler vermezdi ki!Ama ne yazık ki, yaşadıkları gerçekti.İçini acıtan, onu darmadağın eden bir gerçek!

Yemeden içmeden kesiliyor
Kaç gündür ağzına doğru dürüst bir lokma bir şey koymamıştı.Lokmalar boğazından geçmiyor, canı hiçbir şey istemiyordu. Sadece kahve ve sigarayla besleniyordu.Yataktan doğruldu, midesinin kazınmasına aldırmadan bir sigara daha yaktı.Elleri öyle titriyordu ki, çakmağı zar zor çakabilmişti.İçinden’’Güçlü olmam gerek, böyle bırakmamalıyım kendimi’’diye söyleniyor ama bir türlü toparlanamıyordu.Aklını yitiren insanları anlayabiliyordu şimdi.Ne kadar güçlü ve dirençli olursa olsun, insan hayatta beklenmedik bir şokla karşılaşınca ve üstesinden gelemeyince, akıl sağlığını yitirebiliyordu demek ki.

On yıl önce büyük bir aşkla bağlanıp evlendiği ve hala deliler gibi sevdiği adam; kocası onu aldatıyordu işte.Oysa ne kadar da mutlu bir evliliği olduğunu düşünürdü hep.Serdar gibi bir adamla evlendiği için şanslı bulurdu kendini. Sadece kendisi değil, çevresindeki herkes böyle düşünüyordu üstelik. Bir çok arkadaşı çoktan boşanmışlardı. Diğerleri de sırf çocukları için ya da güvence adına evliliklerini sürdürüyorlardı.Ama onların evliliği çok farklıydı. Sadece karı koca değil iki iyi arkadaştılar. Birlikte hep dışarı çıkarlar ya da evde arkadaşlarını ağırlarlardı. Çok sayıda ortak zevkleri, ortak dünyaları vardı kocasıyla. Sevişmeleri de tıpkı ilk günkü gibiydi. İstekli, aşk dolu, tutkulu... Her şey çok güzeldi o güne kadar.

Çocuksuz da mutluydular
Tek eksikleri çocuktu belki. Çocukları olmamıştı. Ama bu durumdan ikisininde şikâyeti yoktu.Hatta bu durum sanki onları birbirlerine bağlamış, evliliklerini pekiştirmiş gibiydi.

Evet ilk zamanlar Nuray bunu dert ediyordu kendisine. Anne olamadığı için kendini biraz suçlu, biraz eksik hissettiği oluyordu.Ama zamanla alışmıştı her şeye. Hatta çocuksuzluğun avantajlı yanlarını öne çıkarıp mutlu olmanın yolunu bile bulmuştu.

Kendisine ve kocasına daha fazla vakit ayırabiliyordu böylece. Serdar’a gelince, o hiç önemsemiyordu bu durumu.Hatta çocukları pek sevdiği de söylenemezdi.Çocuklu arkadaşlarının evlerine geldiğinde, bu durumdan pek hoşlanmadığını hemen belli ediyordu.Şimdiye kadar çocuk özlemi duyduğunu hiç hissetmemişti kocasının. Ama şimdi... Acaba aldatmasının ardında bir çocuk özlemi mi yatıyordu?

Aşkın gözü kör mü?
Öyle büyük bir aşkla bağlıydı ki kocasına Nuray, onun da kendisine aşık olduğunu, asla başka bir kadına bakmayacağını sanıyordu.Hani şu ünlü televizyon yıldızı, karısını aldatıp, başka bir kadınla basıldığında nasıl da tepki göstermişti Serdar.Olayı televizyonda seyrederken öfkelenmiş, söylenerek başka bir kanala geçmişti.Onun bu davranışı pek hoşuna gitmiş, bir kez daha gurur duymuştu kocasıyla.Ama şimdi ‘’Ah ne kadar safmışım, ne kadar aptalmışım!’’diye dövünüyordu.Demek bunların hepsi göz boyamaymış. Ama nasıl bilebilirdi ki!..

İnsan içine çıkamıyordu
Çalan telefonun sesiyle düşüncelerinden sıyrıldı Nuray.Arayan en yakın arkadaşı Serap’tı:’’Kaç gündür nerelerdesin canım?Sürekli arıyorum, cevap veren yok.Biz hemen her gün konuşurduk, görüşürdük seninle. Ne oldu, bir yerlere mi gittin?’’

‘’Hayır Serap, evdeydim. Birkaç gündür kendimi iyi hissetmiyorum. Önemli bir şey değil, geçer.’’
Serap ısrar ediyordu:
‘’Sesin çok kötü geliyor senin. Kötü bir şey mi oldu yoksa?Haydi hemen atla gel, çay içer, konuşuruz.Bak çok sevdiğin kurabiyelerden de yaptım.Ya da istersen ben sana geleyim.’’Teşekkürler Serap’çığım. Ama gerçekten biraz dinlenmek istiyorum. Seni sonra ararım, söz!’’Zar zor ikna edebilmişti Serap’ı.’’Ah, canım arkadaşım’’diye düşündü,’’nasılda sever beni!’’Ama şu anda dışarıya çıkacak, insanlarla konuşacak durumda değildi.Bu perişan halini kimselerin görmesini istemiyordu, en yakın arkadaşının bile.Sadece yalnız kalmak ve düşünmek istiyordu.Ne yapacağına nasıl davranacağına karar vermesi gerekiyordu bir an önce.O kadar çok acı çekiyordu ki!..

Sanki evlendiği adam değildi
Akşam eşi işten geldiğinde mutsuzluğunu, üzüntüsünü ona belli etmemeye çalıştı.Ama anlamaması imkânsızdı Serdar’ın, karısını öyle iyi tanıyordu ki. Ondaki ufacık bir duygu değişimini bile her zaman şıp diye anlardı.Öyle duyarsız bir adam değildi kocası.Ama şu an hiçbir şey yokmuş gibi davranıyordu.Hiçbir şey sormuyor, Nuray’ın halini görmezden geliyordu. Daha bu sabah işe giderken nasıl da neşeyle ıslık çalarak tıraş olmuştu öyle. Hayır, bu duyarsız adam kocası olamazdı!

Gerçeklerden korkuyordu
Gerçekleri bir an önce öğrenmek için sabırsızlanıyor, ama bir türlü kendini toparlayıp bu konu hakkında konuşacak gücü bulamıyordu kendinde. Söze nasıl başlayacaktı, ne diyecekti? ‘’Kim o kadın?’’diye mi soracaktı. Yada ’’Kaç yaşında? Benden güzel mi?’’ diye mi? Aslında biraz da alacağı cevaptan korkuyordu galiba. Serdar her şeyi reddederse aptal yerine konulduğunu düşünür ve çok üzülürdü. İçini bit kurt gibi kemirmeye devam ederdi duyduğu şüphe. Ama ya itiraf ederse... İşte o zaman kocasını tamamen kaybettiği anlamına gelirdi bu.Aşkı ve gururu arasında bir tercih yapmak zorunda kalırdı. Serdar’ı hala deliler gibi sevsede gururuna çok düşkündü Nuray.

Bir ipucu arıyor
Dayanılmaz bir şüphe, tüm benliğini yiyip bitiriyordu. Tuhaf şeyler yapmaya başlamıştı son günlerde.Çamaşır sepetindeki kocasına ait çamaşırları tek tek kontrol ediyor, bir ruj izi, bir saç teli, parfüm kokusu arıyordu dedektif gibi. Hiçbir iz yoktu görünürde. Eğer elle tutulur bir kanıtı olursa daha rahat konuşacağını düşünüyordu kocasıyla. Ama peki o gizli telefon konuşmaları; hemen okunup silinen mesajlar... Tüm bunlar yetmezmiş gibi dün gayet soğukkanlı bir şekilde ‘’Küçük bir valiz hazırlar mısın bana hayatım, Hafta sonu iş için Ankara’ya gitmem gerekiyor da. Akşam eve uğrayıp yemek yer, sonra da otobüsle yola çıkarım’’demişti. Ne diyeceğini şaşırmış gözyaşlarını gizleye gizleye hazırlamıştı valizi.

Kâbusun başladığı gün
Kocasının değişimini ilk fark ettiği o anı düşündü. Sabah işe gitmek için hazırlanıyordu Serdar yatak odasında. Aniden bir şey sormak için odaya girdiğinde kocasının kısık sesle telefonla konuştuğunu, o içeriye girince de’’Tamam ben seni ararım sonra’’ deyip hemen telefonu kapattığını fark etmişti. Dayanamayıp kahvaltı sofrasında o telefon konuşamsını sormuştu Serdar’a: ’’Kiminle konuşuyordun az önce?’’ Serdar gözlerini kaçırarak cevap vermişti: ’’Hiç... İşten bir arkadaşımla.’’ ’’Madem iş arkadaşındı, ben odaya girince neden hemen kapattın telefonu?’’ Serdar bu kez sesini yükselterek cevaplamıştı sorusunu: ’’Çünkü konuşmamız bitmişti Nuray. Niye beni sorguya çekiyorsun sabah sabah!’’ İşte ilk kez o zaman hissetmişti kocasının hayatında başka bir kadın olduğunu. Ondan sonra da bu gizemli, fısır fısır konuşmalar sürmüştü.Üstelik evlilik yıldönümlerine sadece bir gün kalmıştı.

Bir plan hazırlıyor
Bütün gece bir sağa bir sola döndü, bir türlü uyuyamadı. Hep kocasının yüzü geliyordu gözünün önüne; ‘’Bu hafta sonu iş için Ankara’ya gidiyorum’’ diyen yüzü. Nereye götürüyordu acaba o kadını? Baş başa bir hafta sonu geçireceklerdi demek. Sonunda karar verdi; nereye gittiklerinin öğrenmenin bir yolunu bulmuştu. Sabah Serdar’ın iş yerini arayıp küçük bir oyun oynayacaktı. Hayatında ilk kez, istemeye istemeye de olsa yalan söyleyecekti. Gerçekleri öğrenmek için buna mecburdu.

Şüpheleri netleşiyor
Kocası evden çıkar çıkmaz eşinin iş yerini aradı. Sekreterle sesini değiştirerek konuşmaya başladı.’’İyi günler! Ben Serdar Bey’in en çok alışveriş yaptığı mağazadan arıyorum. Serdar Bey sabah bize uğramıştı da, galiba otobüs biletini unutmuş burada. Bu akşam Ankarayagidiyor sanırım.’’ ’’Biraz bekler misiniz lütfen bir bakayım.’’ Bir çekmecenin açılıp kjapandığını duydu Nuray telefonda beklerken. O birkaç dakikalık bekleyiş, saatler gibi gelmişti ona. Sonunda sekreterin sesini duydu:’’Bir yanlışlık var galiba hanımefendi. Serdar Bey’in otobüs biletleri elimde şu an. Ankara değil, iki kişilik Antalya’ya gidiş dönüş bileti. Bu akşam yedi otobüsüne.Benden bileti iyi saklamamı istemişti.’’ ’’Çok özür dilerim. Sanırım bu başka Serdar Bey, afedersiniz.’’İşte o anda kulaklerı uğuldamaya, başı dönmeye başladı Nuray’ın. Koltuğa yığıldı.

Her şeyi göze almıştı
Demak Antalya’ya gidiyorlardı. Balayına gittikleri yerdi Antalya.Demek o kadını da oraya götürüyordu kocası. Allah bilir birlikte kaldıkları otele gidiyorlardı. Bu kadarı da fazlaydı artık. Nuray kararını verdi, akşam eşi eve geldiğinde onunla açık açık konuşacaktı.

Kocası çok öfkelenebilir, bağırıp çağırarak ona hakaret edebilirdi. Gerçeği inkar edebilirdi. Ya da her şeyi itiraf ederdi, ki en kötüsü de buydu galiba. O zaman onu tamamen kaybetmiş olacaktı.Hatta bavulunu bile hazırlamıştı Nuray. Eğer çok kötü kavga ederlerse bavulunu alıp annesinin evine gidecekti. On yıldır ilk defa evlilik yıldönümlerini kutlamayacaklardı. Bu günü hayatı boyunca unutmayacaktı. Bundan daha kötü bir evlilik yıldönümü hediyesi olamazdı herhalde...

Şaşırtan hediye
Ağlamamak için söz verdi kendine. Eğer ağlarsa, kocasının karşısında zavallı duruma düşer ve her şey mahvolurdu. Kocasının kendine acımasını asla istemiyordu çünkü. Dimdik duracak ve gözlerinin içine bakarak konuşacaktı onunla. Öyle bir konuşma yapacaktı ki vicdan azabından kahrolacaktı Serdar.

Kapı çalınca Nuray beklemekten ve stresten perişan durumdaydı. Kapıyı açtı, ama hiç kimse yoktu. Sadece, yerde kır çiçeklerinden yapılmış harika bir sepet duruyordu. Sepeti alıp koltuğa oturdu. Bir kart iliştirilmişti çiçeğe. Elleri titreyerek, heyecanla okudu: ‘’Evlilik yıl dönümümüz kutlu olsun hayatım. Unutacağımı mı sandın yoksa? Seni otobüs garajının oradaki kafede bekliyorum. Konuşmak istediğim önemli bir konu var.Saat 6’da orada olursan sevinirim.’’

Önemli buluşma
Ne demek oluyordu şimdi bu? Neden kocası her şeyi itiraf etmek için böyle dolambaçlı bir yol seçmişti ki; neden eve gelip her şeyi anlatmıyordu da, onu dışarı çağırıyordu. Bütün şüpheleri haklıydı işte. Her şey bitmişti artık! Gözyaşlarını sildi, kendine hızla çekidüzen verdi. Onun karşısına bakımsız ve perişan halde çıkmak istemiyordu. Yolda giderken karar verdi, onu sakin sakin dinleyecek sonra da suratına bir tokat atarak çekip gidecekti.

Kafeye vardığında Serdar cam kenarına oturmuş, kahvesini yudumluyordu. Öyle üzüntülü bir hali yoltu, tam aksi neşeliydi. ‘’Geldim işte’’ dedi Nuray ’’hadi ne konuşacaksan konuş.’’
’’Tamam hayatım ama sen biraz geç kaldın. Çok az vaktimiz kaldı, birazdan otobüs kalkacak. İstersen yolda konuşuruz.’’
’’Yolda mı?’’
’’Evet, birlikte Antalya’ya gidiyoruz bu akşam. Sana sürpriz yaptım! Nasıl ama, hiç tahmin etmedin değil mi?’’
’’Hayır!’’ dedi Nuray ağlayarak, ’’Gerçekten tahmin etmedim. Bu akşam böyle bir mutluluk yaşayacağımı hiç sanmıyordum!’’